Hamas saldırısında hayat kurtaran Bedeviler zorla evlerinden ediliyor

Kim Sengupta yazdı… Göçebe Arap toplulukların hayatı 7 Ekim’den beri paramparça. Yerel halkın o gün katıldıkları kurtarma çalışmalarıyla kabul görmeyi umduğu İsrail’in güneyindeki ve Bedevi ailelerin evlerinden şiddet yoluyla çıkarıldığı Batı Şeria’daki köylere gittim Batı Şeria’daki Bedevi toplulukların evleri yıkılıyor ve topraklarını terk etmeye zorlanıyorlar (Kim Sengupta/The Independent) Zekeriya Ebu Cuma 7 Ekim’in erken saatlerde … Hamas saldırısında hayat kurtaran Bedeviler zorla evlerinden ediliyor Devamı »

Eklenme Tarihi: 13 Kas 2023
9 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 13 Kas 2023
Hamas saldırısında hayat kurtaran Bedeviler zorla evlerinden ediliyor

Kim Sengupta yazdı…

Göçebe Arap toplulukların hayatı 7 Ekim’den beri paramparça. Yerel halkın o gün katıldıkları kurtarma çalışmalarıyla kabul görmeyi umduğu İsrail’in güneyindeki ve Bedevi ailelerin evlerinden şiddet yoluyla çıkarıldığı Batı Şeria’daki köylere gittim

Batı Şeria’daki Bedevi toplulukların evleri yıkılıyor ve topraklarını terk etmeye zorlanıyorlar (Kim Sengupta/The Independent)

Zekeriya Ebu Cuma 7 Ekim’in erken saatlerde evine isabet eden füzenin muazzam patlamasıyla sarsılarak uyandı. Alevlerin ve enkazın ortasında, bebeklik çağındaki kızının kanlar içinde kaldığını gördü. Yaralıydı ama yaşıyordu. Fakat kızının yanında 5 yaşındaki oğlu Yazan’ın cesedi yatıyordu.

Küçük çocuk, sınırı geçerek İsrail’e girdikten sonra Gazze’den füze yağmuruna başlayan Hamas’ın baskınında öldürülen, Bedevi topluluğunun 19 mensubundan biriydi.

Zekeriya, “Kızım pencerenin cam parçalarının isabet etmesiyle yaralandı. Henüz bir yaşında ve yaşayamayacağından korktuk. Ama Tanrı’ya şükür iyileşecek. İki kızım daha var, onlar da iyi. Ama Yazan, oğlum, tek oğlum, sonsuza dek gitti, sürekli onu düşünüyorum” derken yanağından süzülen gözyaşlarını siliyor.

Bir süre boşluğa baktıktan sonra Zekeriya, Arara köyündeki harabeye dönmüş evine doğru el sallıyor:

Onarmak, yeniden inşa etmek zorundayız, yaşayacak bir yere ihtiyacımız var. Ama bu yaşananlar tekrar edinceye kadar ne kadar zaman var? Bu ev bir daha yıkılacak mı? Kızlarım burada güvende olacak mı?

10 aylık İlyas’ın saldırının bir başka çocuk kurbanı olmasına ramak kalmıştı. İlyas, Arara’dan yakındaki Ofakim kasabasına işe giden ebeveynleri Hamit ve Fatma Altlkat’la beraberken Hamas’ın pusu kuran motosikletli ve silahlı saldırganları arabayı makineli tüfeklerle art arda taradı.

Fatma bebeğini korumak için İlyas’ın üzerine atıldı. Bir düzine kez vurulan Fatma’nın hayatta kalma şansı yoktu. Hamit, eşine sarılarak fısıltıyla son dua niyetine şahadet getirdi. Hamit “Ve sonra vefat etti” diyor.

Acı çektiğini biliyordum ve artık huzura kavuştu. Birlikte çok mutlu bir hayat geçirdik ama o gün bu sona erdi.

İlyas da kurşun parçalarıyla yaralanmıştı ve Hamit can havliyle oğlunun yardım almasını istiyordu. Fakat araba kullanmayı öğrenmemişti ve zaten araba da kullanılacak durumda değildi. Her yerden ateş ediliyordu ve biraz olsun güvenlik sağlayabilecek tek yer terk edilmiş bir binaydı.

Ancak terör devam etti. İsrail askerlerinin gelmesiyle yakınlarda saklanan Hamas savaşçılarıyla aralarında çatışma çıktı. Hamit o gün ikinci kez kendisinin ve oğlunun öleceğini düşündü. Duvarın içinden gelen bir kurşun kendisini sıyırıp geçti.

Yazan Ebu Cuma 5 yaşındaki Yazan Ebu Cuma, Hamas saldırısında öldürüldü.

Hamas’ın silahlı saldırganlarından bazıları öldürüldü, diğerleri kaçtı. Bir ambulans gelip Hamit’le bebek olan oğlunu hastaneye götürdü. Fatma’nın cesedi, Hamit ve akrabalarının üç gün süren aramaları sonunda bulundu.

Hamit 7 kızıyla iki oğlunu tek başına büyütmek durumunda. Hamit “Karıma ve diğer tüm masum kişilere yaptıkları için Hamas’ı asla affetmeyeceğim. Mümkün olduğunca çok kişiyi, Yahudileri, Müslümanları, Hıristiyanları öldürmek istediler, hepimiz hedeftik” diyor.

Supernova Festivali, bazıları yamaç paraşütüyle inen silahlı kişilerin saldırısına uğradığında Bedevi bir otobüs şoförü olan Yusuf Ziyadna, hepsi Yahudi İsrailli olan 30 kişiyi kurtardı.

Yusuf, “O gün gördüklerimi kimsenin görmesini istemezdim. Bu anılar hep benimle kalacak. Oradaki kişilere ne olduğunu düşündüğümde ağlıyorum” diyor.

Her yerden ateş ediliyordu. Cinnet haliydi. Oradan nasıl kurtulduğumuzu soruyorlar. Sanırım bunu başarmamız hayatımıza devam etmemiz gerektiğinin bir işaretiydi. İnsanların oradan çıkmasına yardım edebildiğim için mutluyum ve elbette başkaları da yardım etti.

Hamas baskınında Yusuf’un bir kuzeni öldürüldü. Ailesinden 4 kişi ise kayıp. Yusuf, saldırılar karşısında özellikle savunmasız olan Bedevi toplumunun korunmasını sağlamak için İsrail hükümetinin artık daha fazlasını yapacağını umuyor.

Liderlerin, inşaat için uygun planlama izinleri alacak yerler olarak görmediği Bedevi köylerinin çoğu, bu nedenle resmiyette yerleşim yeri olarak tanınmıyor. Bunun sonucunda bu topluluklara, yaklaşan roket saldırılarına karşı uyaran alarm sistemleri ya da siper alabilecekleri güçlendirilmiş sığınaklar temin edilmiyor. Beton yapılara izin verilmiyor. Alüminyum levhalardan yapılan çatılar, patlayıcılarla infilak ettiğinde uçuşan parçalara dönüşüyor.

Zekeriya Ebu Cuma, ihtiyaç duydukları korumaya izin verilseydi oğlunun hâlâ hayatta olacağına ve kızının da yaralanmayacağına emin. Zekeriya “Önlenebileceği halde başımıza böyle bir şey geldiği için çok üzgünüm” diyor.

Uzun zamandır istiyoruz ama hep reddediyorlar.

Yusuf Ziyadna kendisininki gibi bireysel fedakarlıkların fark edilmesi gerektiğinin altını çizmek istiyor:

Başkaları otobüsü çevirip kaçabilirdi ama ben kaçmadım çünkü hepimiz aynı ülkenin parçasıyız. Hükümet halkımıza bu ülkenin parçasıymışız gibi davranmalı, birlik olmalıyız.

Sami Gregavi de katliam günü işini yapmaya devam eden bir başka otobüs şoförüydü. Hamas’ın silahlı saldırganı tarafından fark edilerek vuruldu. Ölen yolculardan biri de Gazze’den gelen, İsrail hükümetinin kısa süre önce sınırın ötesinde iş aramaları için çalışma izni verdiği binlerce kişiden biri olan bir işçiydi.

“Gazze’deki ailesine para gönderen Gazzeli bir işçi, Gazzeli Hamas tarafından öldürüldü. Bunun mazereti ne olabilir?” diye soran Sami’nin kuzeni Nissem Gregavi bunu bilmek istiyor.

Sami, Bedevi bir aileden geliyordu. Çalıştığı şirket Yahudiydi. Filistinli Arap işçileri taşıyordu. Herkesle iyi geçinirdi ve herkes onu severdi. Herkesin kendi hayatını yaşamasını isterdi.

Gregavi ailesi de hükümetin Bedevi topluluğunu etkileyen kurallarından yakınıyor. Aile, köyleri Vadi el Na’am’da izinlerin olmamasının, yapılara yönelik saldırılar karşısında binaların son derece savunmasız kaldığı anlamına geldiğine dikkat çekiyor. Nissem Gregavi, “Biri evini iyileştirmeye çalıştığında müfettişler gelip yıkılacağını söyleyebiliyor. Bazen yıkıyorlar, bazen yıkmıyorlar, bu yüzden hep bu belirsizlik içinde yaşıyorsunuz” diyor.

Batı Şeria Batı Şeria’daki Bedevilerin yıkılan evleri (Kim Sengupta/The Independent)

Batı Şeria’daki Bedevi ailelerse her geçen gün büyüyen bir başka ölümcül tehditle karşı karşıya. Genellikle organize şiddet yoluyla zorla topraklarından çıkarılıyorlar. Hamas saldırısının gerçekleştiği günden beri Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimciler, Filistinlilere ait bölgeleri ele geçirmek için gittikçe artan bir saldırganlıkla hareket ediyor. İsrail polisi ve ordusu onları durdurmak için hiçbir şey yapmamakla, çoğu zaman yerleşimcilerin toprak gaspına yardım etmekle suçlanıyor.

Binyamin Netanyahu’nun sağcı koalisyon hükümetinde, halihazırda Filistin Yönetimi’nin idaresindeki Batı Şeria’nın ilhakına ve Arap topraklarına el konmasına duyduğu kararlılığı açıkça dile getiren partiler var. Kabinenin üst düzey iki bakanı yerleşim birimlerinde yaşıyor. Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, bakanlığının yerleşimcilere 10 bin piyade tüfeği tedarik edeceğini açıklarken, binlercesi çoktan dağıtıldı bile.

Hem ABD Başkanı Joe Biden hem de Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yerleşimcilerin saldırgan faaliyetlerini kınayarak İsrail hükümetinden şiddeti dizginlemek için acilen harekete geçmesini istese de gözle görülür bir değişim yaşanmadı.

Geçen hafta İsrail merkezli, kâr amacı gütmeyen 30 insan hakları ve sivil toplum kuruluşunun imzaladığı mektupta şöyle belirtiliyor:

İsrail hükümeti bu saldırıları destekliyor ve bu şiddeti durdurmak için hiçbir şey yapmıyor. Batı Şeria’daki zorla yerinden etmeyi durdurmanın tek yolu uluslararası toplumun açık, güçlü ve doğrudan müdahalesi.

Birleşmiş Milletler yerleşimcilerin günlük saldırı sayısının üçten 7’ye çıktığını belirtiyor. Filistinli Çiftçiler Birliği ise gerçek sayının günlük 11 olduğunu söylüyor. Son bir ayda yerleşimciler ve İsrail güvenlik güçleriyle çıkan çatışmalarda 130’dan fazla Filistinli öldürüldü.

Zorla tahliyeler genellikle organize şekilde göz korkutmayla başlıyor. Bedevi çobanların hayvan otlattığı meralar yerleşimciler tarafından ele geçiriliyor, sulama sistemleri yok ediliyor, hayvanları zehirleniyor ve vuruluyor.

Hamas baskınının ardından saldırıların sayısı hızla artmaya başladı. El Tevani köyünde bir yerleşimcinin İsrail askerleri seyrederken, Filistinli bir adamı yakın mesafeden vurduğu bir video ortaya çıktı.

Yerleşim birimleri Bedevi topluluklarını çevrelediği için yol bağlantıları kapatılmaya başlanırken yerleşimciler sosyal medyada, göz korkutma ve çatışmayı teşvik eden mesajlar paylaşıyor.

Bu türden bir paylaşımda “Yollar Arap düşmanın hareketine kapalı, bölgede hiç zeytin toplanmayacak ve hiçbir düşman yanınıza yaklaşamayacak” diye belirtiliyordu. Gönderide sohbet grubunun üyelerine, yaklaşmaya cüret eden Arapları “ortadan kaldırmak” için yanlarında en az yüzer mermi bulundurmaları tavsiye ediliyordu. Bir başka paylaşımdaysa şöyle deniyordu:

Ordunun parmağı tetikte hazır bekliyor, sokağa çıkan bütün yayalar ve araçlar anında ölecek ve bu böyle olmalı.

Deneyimli bir İsrailli barış aktivisti olan Guy Hirschfeld, yerleşimcilerin Facebook’ta Vadi el-Siq köyüne yönelik topyekun bir saldırı çağrısı yaptığını gördükten sonra sosyal medya sitesinde bir uyarı yayımladı. Endişeye kapılan köy muhtarı (veya yöneticisi) Abdulrahman Ebu Başar Kaabneh, topluluğun güvenliğini sağlamak için köyü boşaltmaya karar verdi.

Hirschfeld, “Yerleşimcilerin gönderisinde kullanılan dil o kadar şiddet yanlısı, o kadar saldırgandı ki burada yaşananların standartlarına göre bile korkunç bir şey olabileceğini düşündüm, bu yüzden mesajı yayımladım” diyor. Aktivist şöyle ekliyor:

Yerleşimcilerin artık tam bir dokunulmazlığı var. İnsanları vurup buna meşru müdafaa diyerek işin içinden sıyrılabiliyorlar. Bu saldırılar daha önce görülmemiş sıklıkta gerçekleşiyor. Ancak bu rasgele olmuyor, arkasında acımasız bir sistem var.

El Halil Tepeleri’nin güneyindeki Kirbet Zanuta’da yaşananlar başka yerlerdekilere benzer bir örüntüyü izliyor. Yerleşimciler önce Bedevi çobanların hayvanlarını otlatmasını engellemeye başladı. Bunu su tanklarının parçalanması ve elektrik kablolarının kesilmesi izledi. Köylüler evlerinde kuşatıldıktan sonra da yerleşimciler evlere girip aileleri dövmeye başladı.

Bir gün köylülere bölgeyi terk etmeleri için 24 saatleri olduğu söylendi. Bu vakitten sonra halen orada olanlar öldürülecekti. Emin Hamed el Hadhrat, “Bundan sonra gitmemiz gerektiğine karar verdik, yoksa birileri öldürülecekti” diyor.

Yaşananlardan dolayı keder içindeyiz. Burası bizim evimizdi, bu toprakları çok seviyoruz, kardeşlerim ve arkadaşlarımla birlikte burada büyüdüm. Artık hepsini kaybettik. Onlar [yerleşimciler] burayı ele geçirdi, başka yerleri de ele geçirdiler, bize yardım edecek kimse yok.

Filistin Çiftçiler Birliği’nden üst düzey bir yetkili olan Abbas Milhem de “Bir yandan El Halil’in güneyi ve Ürdün Vadisi’ndeki evlerini terk etmeye zorlanan bin aile, diğer yandan da Batı Şeria’daki Filistinlilere yönelik etnik temizlik çağrısı yapan İsrail hükümeti bakanları var” diyor.

Dış dünyanın çok az farkında olduğu cinayetler işleniyor. Ben-Gvir’in M-16’ları [piyade tüfekleri] dağıtmasından birkaç gün sonra bir kişi öldürüldü ve başkaları da yaralandı. Bu savaş başladıktan sonra yerleşimcilere resmen istediklerini yapabilecekleri söylendi. Hayvancılıkla uğraşan çiftçileri hedef alıyorlar. Bedeviler nesillerdir kendilerine ait olan topraklardan zorla çıkarılıyor, bu her gün yaşanıyor.

Son saldırı geçen hafta sonu, iki düzine silahlı yerleşimcinin Ürdün Vadisi’ndeki Kirbet Yarza köyüne gelerek burada yaşayan çobanlara saldırıp evlerini yağmalamasıyla gerçekleşti.

Köy Muhtarı Muhlis Musaid “Aniden gelip arama yapacaklarını söylediler. Topluluğumuzdan bazıları dayak yedi. Neyse ki ambulans gelmeyi başardı” diyor. Tedavi için götürülenlerden biri olan Cihat Musaid şöyle belirtiyor:

Bu bir kavga değildi, silah taşıyan adamlarla çıplak elle kavga edemezsiniz, sadece buradaki kişilere zarar vermek istediler. Bizi korkutarak göndermek istiyorlar.

İsrail askerleri köye geldi. Muhlis Musaid, “Neler olduğunu gördüler. Yerleşimcileri durdurmalarını istediğimizde, toprakları çalınan çobanları tutuklamaya başladılar” diyor.

Neler olup bittiğini biliyoruz. Yerleşimciler Hamas saldırısını bahane ederek bizden kurtulmaya çalışıyor.

İsrailli aktivist Hirschfeld ise şöyle diyor:

Hamas’ın yaptıkları hayvan olduklarını gösterdi. Ben bir İsrailliyim, İsrail ordusunda savaştım ve elbette İsrail kendini savunmalı. Ama Batı Şeria’nın bununla ne ilgisi var? Burada olan şey, toprakları çalmak için 7 Ekim’in bahane edilmesi. Diğer ülkeler, ABD, Birleşik Krallık, burada neler olduğunu biliyor ama hiçbir şey yapmıyor.

Öte yandan Ziyadna o günden beri Hamas sempatizanlarından ölüm tehditleri alıyor. Ancak yaptığı şeyden pişmanlık duymuyor. Otobüs şoförü “Biz İsrailliyiz, tek bir halkız, burada birlikte yaşıyoruz, el ele vermeliyiz” diyor.

Ancak Batı Şeria’da Yusuf’un Bedevi topluluğuyla bir arada yaşamayı kabul etmeyen ve onların da İsrailli olduğunu reddeden İsrailli yerleşimciler var. Ve mevcut gerilim ve çekişme ortamında ipleri elinde tutanlar da onlar.

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.