Elif Çakır yazdı.
Netanyahu, Hamas’ın 7 Ekim’de gerçekleştirdiği saldırı ve devamında “Hamas’ın tüneli var” bahanesiyle Gazze’de iki haftadır soykırıma varan bir sivil katliamı gerçekleştiriyor. Yaptığı katliam, işlediği vahşet “insanlık suçu” tanımının ötesine geçmiş durumda.
Eli yüzü kana bulanmış, korkudan tir tir titreyen, gözbebekleri patlarcasına açılmış; annesinin, babasının cesetlerinin başında ağlayan küçücük çocukların görüntüleri tonlarca ağırlık olarak dünyanın kalbine düşüyor…
Ve bütün dünya iki haftadır bu vahşeti izliyor.
İzlemekle kalmayıp vahşete açıktan destek verenler, hatta İsrail ordusunun yaptığı katliama saygı duyanlar var bir de… Joe Biden, Rishi Sunak, Emmanuel Macron, Olaf Scholz, Giorgia Meloni, Kiriakos Miçotakis; yaşlı, genç, çoluk çocuk, kadın, hasta demeden sivilleri katleden, hastaneleri, okulları bombalayan, fırınları, sağlık personellerini, ambulansları vuran Netanyahu’ya açıktan destek verdiler.
İsrail ordusunun yaptıklarına saygı duyduklarını, İsrail’in uluslararası hukuka göre ‘meşru müdafaa hakkını’ kullandığını söylediler.
Gazze’de kimseye hayat hakkı tanımayan, ölmekten başka seçenek bırakmayan, kimyasal silah kullanmaktan imtina etmeyen İsrail ordusuna saygı duyduklarını açıklıyorlar! Çoluk çocuk demeden öldürmenin meşru müdafaa hakkını olduğunu söylüyorlar!
Hangi gerekçe bir devlete böylesi bir katliam hakkını verir?
Netanyahu açık ve net bir şeklide bu çağın Hitleri’dir. Bunun başka türlü bir açıklaması olamaz.
Netanyahu’nun Hitler’den bir farkı var mı? Hitler de bu çağda ancak bu kadarı yapabilirdi. Bunun çağımızdaki en objektif tanığı Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’tir. Guterres Filistin halkının 56 yıldır boğucu bir işgale maruz bırakıldığını, İsrail’in Gazze’de bilinçli bir şekilde sivilleri öldürdüğünü söyledi: “Hiçbir şey sivillerin bilinçli bir şekilde öldürülmesini,kaçırılmasını ya da sivil hedeflere roket atılmasını meşru kılamaz. Filistin halkı 56 yıldır boğucu bir işgale maruz tutuluyor. Topraklarının adım adım yerleşim yerleri tarafından ele geçirilmesine ve şiddete şahit oluyor. Ekonomileri yıkılmış, insanlar yerlerinden edilmiş ve evleri yerle bir edilmiş durumda. Savaşların bile kuralları vardır. Filistin halkını toplu cezalandırmayı meşru kılamaz. “
Elbette ki İsrail’i kınayan, Avrupa’da tek başına insanlığı haykıran İspanya’yı da kutlamak, lazım.
BM genel sekreterinin hiçbir milli ve dini siyaseti ve kişiliğinin herhangi bir aşırılığı olmadığı için, herhalde çağımızın en tarafsız tanığı olarak nitelenebilir. Ki o da İsrail’in yaptığını “bilinçli bir şekilde öldürmek” olarak tanımlıyor.
Netanyahu’nun Hitler’den farkı var mı derken kastettiğim budur; bilinçli bir şekilde soykırıma varan bir katliamın failidir. Hitler’in metodu da buydu, faşizmi buydu. Sadece öldürme yöntemi farklı.
Bütün Yahudileri elbette faşist olarak suçlayamayız, antisemitizm de bir insanlık suçudur.
Nitekim dünyanın dört bir yanında hatta İsrail’in içinde de Netanyahu’yu eleştiren, tepki gösteren Yahudiler var.
Netanyahu hükümetinin İsrail tarihindeki “en aşırı sağcı hükümet” olduğunu bütün dünya kabul ediyor.
Buna BBC’de dahil. BBC 2022 genel seçimlerini kazanan Likud Partisi lideri Netanyahu’nun dinci ve aşrı Siyonist partilerle koalisyon pazarlıkları sonrasında kurduğu yeni hükümet için “İsrail tarihindeki en sağcı hükümet” manşeti atmıştı. (22 Aralık 2022)
BM genel sekreteri Guterres bir şey daha söyledi. Dedi ki: “Hamas durduk yere vurmadı.”
Evet durduk yere vurmadı ancak Hamas’ın sivilleri vuran saldırısının kabul edilebilir, savunulabilir bir yanı yok.
Bir parantez açmak isterim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan BM genel sekreterinin bu açıklamasının ardından Hamas’ın terör örgütü olmadığını, toprakların koruma mücadelesi veren bir kurtuluş, bir mücahitler grubu olduğunu söyledi!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 7 Ekim’den bu yana yürüttüğü politika, insanî duruş olarak gayet isabetliydi.
Yerindeydi. Gazze halkına sahip çıkan, İsrail’in işlediği insanlık dışı vahşeti kınayan politikadan bir anda Hamas’a sahip çıkan bir politikaya dönmek ülkemiz açısından tuhaf olmadı mı?
Sebebi nedir anlayamadım!
Parantezi kapatalım.
Gazze 56 yıldır abluka altında. 56 yıldır Gazzeliler ölüm çemberinde hayatta kalmaya çalışıyor. Gazze’de kaç insan doğal, normal olarak, ömrü bittiği, dünyada yiyecek ekmeği, içecek suyu kalmadığı için ömrünü tamamlayarak ölmüştür?
Bu oran kaçtır gerçekten?
Bugün İsrail’in katliamından kurtulan küçücük çocuklar bugün kurtulmuş olacak! Yarın İsrail’in başka saldırısında ölmeyecek mi?
56 yıldır devam eden bir katliam var.
56 yıldır devam eden sorun ve son Gazze katliamı bir kez daha bir kez daha İslam dünyasının iki yüzlülüğünü, işe yaramazlıklarını, samimiyetsizliklerini, Filistin meselesinin kendileri için hamaset ve popülizmden başka bir şey olmadığı gerçeğini olanca çıplaklığı ile ortaya koydu. Tabii zayıflıklarını da…
ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Hollanda, Yunanistan, İtalya çocukların öldürülmesi sizin vicdanınızda hiçbir karşılık bulmuyor mu?! Bulmuyor demek ki, o nasıl taşlaşmış vicdansa.
İslam dünyasının ülkesinin liderleri neredeler?
Varlıklarının dünya terazisindeki ağırlığı nedir?
Batının iki yüzlülüğünü konuşurken İslam dünyasının iki yüzlülüğünü de konuşmamız gerekmiyor mu?
İslam ülkeleri diye bir şey olsaydı, dünyada itibarlı, güçlü, sözleri dinlenir olsalardı İsrail böylesi bir vahşeti yapabilir miydi?
Değil tüm İslam dünyası, muazzam servetleriyle başta Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri kararlı bir tavır ortaya koysalardı İsrail de Amerika’da bu kadar aşırı gidemezlerdi.