"Her kim Rahman olan Allah'ın zikrinden yüz çevirirse..."

Eklenme Tarihi: 01 Ağu 2016
2 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
"Her kim Rahman olan Allah'ın zikrinden yüz çevirirse..."

"Onların evleri için gümüşten kapılar, üzerine yaslanacakları koltuklar yapardık."

"Daha nice altın ziynetler verirdik. Çünkü bunların bizce hiçbir kıymeti yoktur. Bütün bunlar dünya hayatının geçici menfaatinden başka bir şey değildir. Ahiret ise Rabbin katında takva sahipleri içindir."

"Her kim Rahman olan Allah'ın zikrinden yüz çevirirse biz ona bir şeytan musallat ederiz. Artık o şeytan onun yakın dostudur."

" Şüphesiz ki bu şeytanlar onları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar."

"Nihayet kıyamet günü bize gelince, arkadaşına: "Keşke seninle benim aramda doğu ile batı arasındaki kadar bir uzaklık olsaydı. Sen ne kötü arkadaşmışsın!" der.

Onlara: "Bugün pişmanlık duymanız size hiçbir fayda sağlamayacaktır. Çünkü siz zulmettiniz. Şimdi de hepiniz azapta ortaksınız." denir.

Zuhruf Suresi/34-39 ayetleri

Bu ifade, güneş anlamına gelmektedir. "Rahman'ın zikri" ise, Allah'ı hatırlamak demektir. Ayrıca, Allah'dan nazil olan kitab (Kur'an) olarak da anlaşılabilir.

Yani, sizi yoldan saptıranlara ceza vermemizin, sizlere bir yararı olmaz. Çünkü sizler de aynı cezaya çarptırılacaksınız.

Yani, "Ey Muhammed! Kim senin çağrına kulak veriyor ve gerçeği anlamaya istek duyuyorsa, ona tebliğ et. Görmek istemeyen körlere veya işitmek istemeyen sağırlara üzülme. Çünkü onlar, Allah'ın azabına uğramak için ellerinden geleni yapmaktadırlar."

Bu ayetin anlamını daha iyi kavrayabilmek için, o dönemde Mekke'de olup bitenleri gözönüne getirmek gerekir. O dönemde kafirler, Hz. Peygamber'i (s.a) ortadan kaldırabilmek için gece gündüz planlar kurmakla meşguldüler. Kafirler, Rasulüllah'ı öldürebildikleri takdirde, dertlerinin sona ereceğini sanıyorlardı. Bu nedenden ötürü Allah, Hz. Peygamber'e (s.a.) hitap etmek suretiyle "senin hayatta kalıp kalmaman kafirlerin başlarına gelecek olanları değiştirmez. Şayet sen yaşarsan, o takdirde onların feci akibetlerini bizzat görürsün. Yoksa, eğer vefat edersen, onlar, yine bu yaptıklarının kötü sonuçlarıyla karşı karşıya geleceklerdir." diye buyurulmaktadır.

Yani, sen, sana karşı gelenlerin hakkında pek düşünme. Zaten senin için onların zulüm ve küfürlerinin cezasını ne zaman çekecekleri ve İslâm'ın, yaşadığın süre içinde yayılıp yayılmayacağı önemli değildir. Senin için önemli olan, Hak üzerinde olmak olduğuna göre, sen bunları hiç düşünmeden hakkı tebliğ etmeye devam et ve onların, senin gözünün önünde mi senden sonra mı mahvolacağı meselesini Allah'a bırak.

Yani, bir kimse için, Allah'ın kendisini, kitabını nazil etmek üzere seçmesi kadar büyük bir şeref olamaz; nitekim bu, bir toplum için de geçerlidir. Allah'ın, hidayetini göndermek üzere aralarından bir kimseyi seçtiği ve dillerinde kendilerine kitap gönderdiği bir toplum, (Kureyşliler) bu nimete rağmen nankörlük yapar ve sırt çevirirse, bilsin ki birgün bu davranışlarından ötürü sorguya çekilecektir.