“Nefret kusmalarının tek sebebi var”mış, “Müslümanların organize olmasını istemiyor, nefret ediyorlar”mış.
CHP’li Özgür Özel, İçişleri Bakanlığındaki trol yöneticisi danışmanı ifşa etti ya; ifşa olan trolbaşı Ebabil Harekatı’nın cevabı böyle.
Tipik hem suçlu hem güçlü tepkisi. Karalama faaliyeti yürütürken, Twitter’da örtülü operasyon çekerken Özgür Özel’e yakalanmamış da Özgür Özel’i, nefret suçu işlerken yakalamış gibi esip gürlüyor.
“Alışmışlar suskun, puskun kalabalığa rahatça operasyon yapmaya, iftira atmaya. Yalanlarını, sahtekârlıklarını anlatmaya devam edeceğiz. Birlik olacağız, birlikte hareket edeceğiz” diyor bir de.
Oysa “Müslümanlar niye organize oluyor” dediği yok kimsenin. “Müslüman, yalan haber üretip yaymak için organize olur mu” diyen bile yok.
Müslümanlığı bu işe karıştıran, Ebabil Harekatı’nın kendisi, başkası değil. Kalkan olarak kullanıyor. Müslüman olduğu için saldırıya uğruyormuş gibi göstererek savunacak güya kendini.
İslam’ı korumayı dert edinen, yapar mı bunu? Müslümanlığın alet edileceği şey mi trollük? Bakan Soylu’nun, “bize Allah yaptırıyor” dedikleri arasında olabilir mi bunlar, haşa!
Dinle, imanla, Allah’la tek alakası şu olabilir; yalan, dinen de yasaktır. Büyük günahlar arasında yer alır. Dinde yalana, “kafir ve münafık sözü’ denir. Müslüman, yalan söylemez.
Yalana, iftira ve karalama faaliyetlerine laf edilince Müslüman incinir mi yahu! Müslümanların birliğine, beraberliğine, organize olmasına laf eden hani, nerede!
Ama değil Müslüman, gayrimüslimler bile dezenformasyon yaymak için bir araya gelip ülkemizde organize hareket edemez. Bu, kanunlarımıza göre suçtur. Meclis’ten geçirten de AK Parti.
Örgütlü dezenformasyon suçuyla mücadele kanununu uygulama görevi, İçişleri Bakanlığınınken… İçişleri’nden, muhalefete karşı dezenformasyon kampanyaları örgütleyen Bakan Danışmanı çıktığını söylüyor Özgür Özel.
Muhalefeti karalamak için yalan ve iftira uydurup dezenformasyon kampanyaları organize ederek dezenformasyonla, yalan ve iftirayla mücadele edildiği nerede görülmüş!
Buna adam akıllı cevap vermemek için, Müslümanlığın arkasına saklanıyorlar. Bir partiyle İslam’ı, partizanlıkla Müslümanlığı bir tutmak hangi imana sığar?
Pişkinlik, siyasi fanatizmde rastlanan şeydir. Fakat bu kadarına pes, diyecek söz bulamıyor insan.
ALTILI MASA DARBE PLANLIYORSA
İktidar, Altılı Masa’yı darbecilikle suçluyor.
Cumhurbaşkanı yetkilerinin altı parti arasında paylaşılması, Anayasa’ya aykırıymış. Sivil darbe planlamaya girermiş.
Adalet Bakanı Bozdağ da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la aynı görüşte. “Anayasa’ya rağmen Altılı Masa’dakilerin alacağı kararlar, yürütme organına sivil darbe olur” buyurdu.
Anayasa’nın açık emrine rağmen AİHM ve AYM kararlarını tanımayan, başkasıydı sanırsınız. Ne yazıyorsa o, her harfinin üstüne titriyorlar, Anayasa’ya o kadar saygılılar yani.
Erdoğan, eski sistemde Cumhurnaşkanlığı yetkilerini aşmakla suçlanırken de böyle demiyorlardı.
2015’te şöyle rest çekmişti:
“İster kabul edilsin ister edilmesin. Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken, bu fiili durumun Anayasal olarak kesinleştirilmesidir.”
Öyle de yapıldı. İstim arkadan yetiştirildi. Önce sistem fiilen değiştirildi, sonra Anayasa 2017’de buna uyduruldu. Yeni verilen yetkilerle cumhurbaşkanı seçimi ise daha geriden, 2018’de geldi.
O zaman fiili yetki kullanımı Anayasa’ya rağmen değildi de şimdi mi öyle oldu?
AK Parti klasiği. Kendisine dik alâsı serbest, muhalefete lafını etmek bile yasak.
Darbe girişimi suçlamasıyla Altılı Masa’ya soruşturma açıldı açılacak, tutuklandı tutuklanacaklar…
Ayrıca kimi muhalifler de Erdoğan’la Bozdağ’ın görüşünü destekliyor.
Davutoğlu’yla Babacan, bütün yetkilerin tek elde, bir kişide toplanmasına itiraz etmese hâlâ AK Parti’de olurlardı.
Bu yüzden ters düşmeseler AK Parti’den ayrılmaz, Altılı Masa’ya da oturmazlardı.
Altılı Masa’da tek başlılığa razı olacaklarsa tüm zorluklarını göze alarak ne demeye Erdoğan’la yollarını ayırdılar?
Yetkilerin paylaştırılması, güçlü tek adam seçeneğine karşı çok başlılık görüntüsüne yol açacağı için, halka anlatılamazmış. Seçimi kaybettirirmiş…
Erdoğan’ın; Gül, Davutoğlu ve Babacan gibi yol arkadaşlarıyla yetki paylaşmamak uğruna iktidarını Bahçeli, Destici, Perinçek’le paylaştığı masa, ‘tek başlı’ydı sanki.
Gerçek başkayken iktidar masası tek, muhalefet masası altı başlıymış gibi anlatmak, hadi iktidarın işine geliyor da… Tek başçı muhaliflerin ajandası nedir? Onu desinler de havanda su dövmeyelim.