Yabancı filmlerde gördüğümüz dedektifler, savcıların emrindeki polisler, adli polisin çalıştığı binalar falan bu sistemin unsurlarıdır. Oralarda savcılar hakimlerle adliye binalarında burun buruna çalışmaz. Duruşma salonunda hakimin yanında, avukattan bir metre yukarıda oturmaz.
Bizde adli polis olmamasının sonuçları ne oluyor? Adli soruşturmayı savcılar değil, polisler yapıyor. Bu durum özellikle AKP-FETÖ koalisyonunda iyice çığırından çıktı. Soruşturmanın her aşaması polis tarafından yapılıyor, polisin hazırladığı fezlekeyi savcılar iddianameye çeviriyordu. Sahte deliller, yasak delil toplama yöntemleri normal soruşturma işlemlerinden sayılıyordu.
Böyle hukuk devleti olmaz. Anayasa’nın başına hukuk devleti yazmakla hukuk devleti olmuyor. Yargılamada polisin belirleyici olduğu sisteme hukuk devleti değil polis devleti denir. Yargıda bütün temel işlemler polis tarafından yapılır. Sonucu o belirler. Savcı katip, hakim noter durumuna düşer. Polisin önceden verdiği kararı yargılama yapılıyormuş gibi göstermelik bir prosedür uygulandıktan sonra hakim noter gibi onar.
Bazen bu prosedür dahi uygulanmıyor. Hakim kararına bile gerek kalmadan partilerin binalarına astığı pankartlar polis tarafından toplanıyor. Pankartı vermek istemeyen partililer etkisiz kılınıp parti binalarına yargı kararı olmadan giriliyor. Kaymakamlar konser yasaklıyor. Valiler içki satışını pandemi gerekçesi ile yasaklıyor.