Hukukun hali

Bir hukukçu olarak, bu seneki Adli Yıl açılış törenini TV’de izlerken, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Erinç Sağkan nasıl konuşacaktı, merak ediyordum. Ama yoktu! Adli yıl toplantısına gelmemiş olabilir miydi?.. Sonra anlaşıldı, toplantıya gelmiş ve konuşma yapmış ama yayınlanmamıştı. Konuşması uyduya verilmemiş, salondakiler dışında kimse dinleyememişti. Açıkçası sansürlenmişti! Kimin işiydi bu? Kimseden çık yok. Beştepe’nin … Hukukun hali Devamı »

Eklenme Tarihi: 04 Eyl 2022
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 04 Eyl 2022
Hukukun hali

Bir hukukçu olarak, bu seneki Adli Yıl açılış törenini TV’de izlerken, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Erinç Sağkan nasıl konuşacaktı, merak ediyordum. Ama yoktu! Adli yıl toplantısına gelmemiş olabilir miydi?.. Sonra anlaşıldı, toplantıya gelmiş ve konuşma yapmış ama yayınlanmamıştı.

Konuşması uyduya verilmemiş, salondakiler dışında kimse dinleyememişti. Açıkçası sansürlenmişti!

Kimin işiydi bu? Kimseden çık yok.

Beştepe’nin ve Yargıtay’ın bir açıklama yapması, en azından üzüntü beyan etmesi gerekmez miydi? Hadi diyelim Beştepe nihayet partili bir makam, konuşması da iktidar konuşmasıydı… Ya Yargıtay?…

AİHM KARARLARI

TBBB Başkanı Sağkan’ın konuşmasını sonradan, medyada çıkan yazılı metinden okudum. AİHM kararlarının bağlayıcı olduğunu vurguluyor, hükümetin uymamasını eleştiriyor. Hukuki gerekçesini de söylüyordu: Anayasa’nın 90. Maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46. ve 19. Maddeleri…

Yargıtay Başkanı Sayın Akarca’nın AİHM kararları uygulanmıyor diye bir derdi yok. Konuşmasında bu yönde tek kelime etmedi. Ama AİHM kararlarını Almanya ve Fransa gibi ülkeler uygulamadığı zaman sorun çıkmadığını söyleyerek destek bile verdi.

Hemen belirteyim, Sözleşme’nin 18. Maddesinde düzenlenmiş olan “siyasi tutuklama”, olağanüstü dozda bir insan hakları ihlali sayılıyor bu maddeden ihlallerin devamı halinde ülkeler hakkında “prosedür” başlatılıyor.

İster Yargıtay, ister Adalet Bakanlığı, İster Beştepe, Almanya ve Fransa gibi ülkelerin 18. Madde’den “ihlal” aldıklarını ve uygulamadıklarını göstersinler, AİHM’yi ben onlardan daha ağır sözlerle eleştireceğim.

İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında “Temel hak ve özgürlüklere ilişkin anlaşmaları iç hukukumuzun bir parçası hâline getirdik” dedi, doğruydu. Bunların en önemlisi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’dir. Fakat Erdoğan Kamu Denetçiliği ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumlarının kurulmasını örnek verdi…

Bu kurumlar ne kadar etkin, ayrı bir konu… Türkiye’de iç hukukun parçası haline getirilen en önemli antlaşma, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’dir. Keşke Erdoğan asıl bunu vurgulasaydı. Ama böyle bir vurgu, AİHM kararlarının bağlayıcı olduğunu kabul etmesi anlamına gelecekti. Bu yüzden mi Sözleşme’den bahsetmedi bilmiyorum.

Bizzat Başbakan Erdoğan kendi imzasıyla, 2013 yılında AİHM’ye “ülkemiz aleyhine yapılan yaklaşık 16.900 başvuru bulunmaktadır” diye yakınıyor, AİHM kararlarının Türkiye’de daha etkin uygulanmasını sağlamak için Ceza Muhakemeleri Kanunu’na “yargılanmanın yenilenmesi” hükmünün konulmasını öneriyordu. (7 Mart 2013)

Reform yıllarının Erdoğan’ı öyleydi gerçekten.

Şimdi ise durum çok daha kötüdür: AYM Başkanı Zühtü Arslan’dan dinleyelim:

“İspanya ve Almanya Anayasa Mahkemelerine yapılan beş-altı bin civarındaki yıllık başvuru Mahkememize neredeyse bir ayda yapılan başvuru sayısına tekabül etmektedir. Dahası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) kırk yedi ülkeden yapılan başvurudan daha fazlası Anayasa Mahkemesine yapılmaktadır.” (23 Eylül 2021)

Bugün AİHM’deki 70 bin 150 başvurunun 15 bin 250’si Türkiye hakkında; adaya AYM süzgeci olduğu halde!

Ve bugünkü Erdoğan “AİHM kararları bizi bağlamaz” diyor.

HUKUK ÖĞRETİMİ?

2019’daki Yargı Reform Strateji Belgesi’nde bizzat Cumhurbaşkanı ifade etmişti: Üniversite giriş sınavlarında yüz bininci sıranın altında kalanlar hukuk fakültelerine giremeyecekti…

YÖK Başkanı Yekta Saraç bunu hemen karar haline getirmişti.

Fakat, 2022 sınavlarında bu baraj 125 bine indirilmiştir!

TBB Başkanı Sağkan, “YÖK kararı ile bir gecede hiçbir gerekçe gösterilmeden yeniden 125 bine düşürülen hukuk fakültesi başarı sıralaması şartının ivedilikle 50 bin sınırına yükseltilmesi” gerektiğini belirtiyor.

Hakim savcı sınavlarındaki mülakatlarda “bizden” diyerek yapılan tercihler ülkemizde adaletin en vahim sorunlarının başında gelir.

Bu hazin tabloya, bir de Prof. Kemal Gözler’in yazdığı “hukukçu olmayan hukuk fakültesi dekanları” sorununu eklemek lazım! 2020 yılında 15 hukuk fakültemizin dekanları hukukçu değildi; kimyacı, ilahiyatçı, işletmeci vs. idi.

Ülkenin hali ortada… Yargının hali de ortada…