Taha Akyol yazdı…
Eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy mendebur bir adamdı. Ne sevmiştim ne de saygı duymuştum.
Sarkozy Avrupa’da Türkiye karşıtlarının şâhı idi. Aşırı sağın ekmeğine de az yağ sürmedi.
Yolsuzluk yaptığı iddiaları üzerine Fransız Anayasa Konseyi (Mahkemesi) Mayıs 2019’da yargılanmasına karar vermişti. 2021 yılında, ceza mahkemesi tarafından 3 yıl hapse mahkum edilmişti. Suçu neydi?
Şahsi seçim kampanyasında devletin 22.5 milyon Avro parasını kullanmak!.. Bu sene 17 Mayıs’ta cezası Yargıtay’ca onandı. Cezasını ev hapsinde geçirecek,elektronik kelepçe takılacak.
Hz. Ömer’le ne ilgisi var? Aşağıda yazacağım ama, Fransız yargısından bahsetmem lazım.
YARGI BAĞIMSIZLIĞI
General De Gaulle tarafından 1958 krizinde getirilen yarı başkanlık anayasasında, yargı bağımsızlığı elbette vardı fakat partili Cumhurbaşkanı HSYK’nın Başkanıydı, partili Adalet Bakanı da HSYK’nın tabii üyesi…
AİHM’nin birkaç ihlal kararı üzerine Fransızlar 2007’de ünlü “Balladour reformu” ile anayasada iki değişiklik yaptılar: Yürütme karşısında Meclis denetimini güçlendirdiler; yargı bağımsızlığını güçlendirmek için Cumhurbaşkanını da Adalet Bakanı’nı da HSYK’dan çıkardılar. HSYK Yargıtay ağırlıklı bir yönetim organı haline getirildi.
Bütün partiler desteklemişlerdi. Görüyor musunuz hukuk şuurunu? VE AİHM’nin rolünü…
The Economist dergisi, Sakozy’yi Napolyon tipi bir şapkanın altında kalmış fino köpeği gibi eşi Carla Bruni’nin peşinden giderken bir çizimini yayınlamıştı. (17 Aralık 2007)
Pek hoşuma gitmişti doğrusu.
HZ. ÖMER: KAMU-ÖZEL AYRIMI
İslam tarihinde en büyük devlet adamı Hz. Ömer’dir. Adaletiyle örnek olduğu gibi, görevleri artan devlet için Bizans’tan, İran’dan müesseseler almış, değişen şartlar gereği ganimet ayetini uygulamamış, birçok içtihatta bulunmuştur.
Çağımızda içtihat kapısını açmak isteyenlerin en büyük referans kaynaklarından biri Hz. Ömer’dir. İkinci Meşrutiyet’te büyük hukuk âlimlerimizden Mansurizade Said Bey’i özellikle zikretmeliyim.
Hz. Ömer hakkında Prof. Mehmet Azimli’nin “Dört Halife’yi Farklı gözle Okumak, Hz. Ömer” kitabını tavsiye ederim.
Sarkozy davası bana Hz. Ömer’in mum kıssasını hatırlatıyor. Akşam devlet işlerine bakarken hazinenin mumunu, ama kendi işlerine bakarken parasını kendisinin verdiği mumu kullanması…
Modern kavramlarla ifade edersek, kamu-özel ayırımı.
Gerek Hz. Ömer’den gerek benzer örneklerden hareketle Müslümanlar bir “kamu hukuku” zihniyeti geliştiremediler…
MODERN DEVLET NEDİR?
Batı’da da ancak 1700’lü yıllarda ilk ışıkları ortaya çıkan kuvvetler ayrılığı, otoritenin denetlenmesi ve dengelenmesi kavramları hiç akla gelmedi. Köleliği kaldırmak bile düşünülmedi.
Konu sadece hükümdarın şahsi faziletleri gibi ele alındı, kurallaşmadı, kurumlaşmadı.
Bu konuda Prof. Ömer Dinçer’in “Kamu Yönetimi Âdabı” kitabını okumak lazım. Geleneksel otorite kavramını anlatırken “Kişisel Egemenlik: Devlet yok, hükümdar var” ara başlığını kullanır. Hükümdar, halife, padişah kimse ona itaat edilir, ona sadakat gösterilir, “Allah’ın gölgesi” falan diye ululaştırılır.
Tabii özgür düşünce ve eleştirel zihniyet gelişmez. Bunun İslam tarihindeki karşılığı içtihat kapısının kapandığı inanışının yerleşmesidir.
Fakat modern devlet insanlardan bağımsız bir tüzel kişiliktir:
“Geleneksel dönemde bütün güçlerin tek başına hükümdarın elinde toplanmış olmasına karşı, modern devlette, yasama, yürütme ve yargı ayrı ayrı tanımlanmıştır…”
Kamu görevlileri hükümdarın hizmetkarları değildir. Statüleri kanunla belirlenmiş devlet memurudur… Vatandaş “emanet” değildir, “hak sahibi”dir…
Bu düşüncelerle, modern devlette bağımsız yargı, parlamento denetimi, yolsuzlukla mücadele kanunları, siyasi etik yasaları vardır ve etkinlikle uygulanır. Sarkozy’nin mahkûm olup olmaması değil, işte asıl bu hukuk felsefesi, hukuk şuuru, hukukun üstünlüğünü sağlayan kurumlaşma önemlidir ve bunu adı modern hukuk devletidir.
Bütün İslam dünyasından ilerideyiz fakat modern devlete giden uzun yolun yarısındayız. O yüzden “orta gelir tuzağı”nda debenenip duruyoruz.