Arif Yıldırım, bir isim listesi getirip bilirkişilerin söz konusu listeden atanmasını önerdi. Ancak teftiş heyetince yapılan incelemede Yıldırım’ın tavsiye ettiği isimlerin İstanbul’daki AKP’li belediyelerde görev yapan kamu personeli olduğu ortaya çıktı! İçişleri Bakanlığı’nca, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde (İBB) başlatılan terör soruşturmasına yönelik tartışmalar sürüyor.
Baştaki kadar olmasa da tartışmanın tansiyonu yüksek seyrediyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, her fırsatta İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yüklenirken, İmamoğlu da düzenlediği iki ayrı basın toplantısında elindeki belgeleri kamuoyu ile paylaştı.
Erken seçim tarihi tartışmaları, Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesi başta olmak üzere gündem farklı başlıklara yönelse de “İBB’ye kayyım atanacağı” iddiası sebebiyle önümüzdeki günlerde siyasi tartışmalar bir kez daha bu konu üzerine yoğunlaşacak.
İBB teftişinde bilirkişi krizi
Bakanlık ile İBB arasında yaşananlara bir madde daha eklendi.
İmamoğlu’nun Beylikdüzü Belediye Başkanı olduğu 2015’te yapılan bir ihalede, “ihaleye fesat karıştırıldığı” iddiasıyla Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nda 2020’den bu yana bekleyen dosya, davaya dönüştü.
Ancak biz İBB’de yürütülen terör soruşturmasına dönelim. Bu konuda edindiğim taze bilgileri paylaşayım.
İBB’de terör soruşturmasını yürüten İçişleri Bakanlığı’na bağlı Mülkiye Teftiş Kurulu heyeti başkanının görevden affını istemesini Büyüteç’te geçen aralıkta kamuoyu ile paylaştım, hatırlarsınız.
Tartışılan “İBB’yi teftiş eden heyetin başkanı neden değişti?” başlıklı yazıda süreci aktardım.
İBB’de teftişe başlatılan ve terör incelemesinde görev verilen Mülkiye Teftiş Kurulu’nun grup başkanı başmüfettişin neden affını isteyerek görevden ayrıldığı konusunu takip ederken ilginç bilgiye ulaştım.
İddiaya göre; o dönemde beşi İçişleri Bakanlığı’ndan üçü diğer kamu kurumlarından olmak üzere toplam sekiz kişilik müfettiş heyeti belediyede çalışmaya başladı.
Ancak, çalışmalar ilerledikçe süreci takip eden bakanlık yönetimi, teftiş heyetinin yaklaşımından memnun olmadı. Daha doğrusu, söz konusu heyetin başkanı başmüfettiş, görevi çerçevesinde işlemlerini yürütürken, bakanlık bu durumdan pek de hoşnut kalmadı.
Sonrasında Bakan Süleyman Soylu’dan alınan onay ile Mülkiye Başmüfettişi Arif Yıldırım ekibe katıldı.
Bakan Soylu, Yıldırım’ın teftişin başından beri grubun içinde yer aldığını açıkladı. Fakat kaynaklarım Yıldırım’ın sonradan gruba atandığında ısrarcı.
Daha önce de İmamoğlu’nun görev yaptığı Beylikdüzü Belediyesi’nde soruşturma yapan Yıldırım’ın ekibe katılmasıyla farklı bir yaklaşım kendisini gösterdi.
Yıldırım, teftiş heyetinin bazı işlemleri sırasında grup başkanı başmüfettişi “Sayın Bakan bunu böyle istedi” şeklinde yönlendirmelere başladı.
Bu arada İBB’nin incelenen iş ve işlemlerinin daha sağlıklı sonuç vermesi amacıyla “bilirkişi” heyetleri oluşturulması gündeme geldi.
O dönemde Yıldırım, bir isim listesi getirip bilirkişilerin söz konusu listeden atanmasını önerdi. Ancak teftiş heyetince yapılan incelemede Yıldırım’ın tavsiye ettiği isimlerin İstanbul’daki AKP’li belediyelerde görev yapan kamu personeli olduğu ortaya çıktı!
Grup başkanı başmüfettiş, “CHP’li belediyenin denetlemesinde AKP’li belediyelerden bilirkişi atanması”nın doğru bir çalışma yöntemi olmadığını belirterek itiraz etti.
İtiraz sonunda, müfettiş çalışmasına esas olacak bilirkişi raporunun hazırlanmasında bir CHP’li ve bir AKP’li belediyeden kamu personeli görevlendirilmesinde anlaşma sağlandı.
Bu yaşananlar grup başkanı başmüfettişin görev affını istemesinin son aşaması oldu. Ardından grup başkanı Mülkiye Başmüfettişi nisanda sağlık sorununu gerekçe gösterip görevden affını istedi. Talep bakanlık tarafından “memnuniyetle” karşılandı elbette.
Deyim yerindeyse; “yedekten” takıma giren Arif Yıldırım, Nisan 2022’den itibaren “takım kaptanı” yani grup başkanı olarak İBB teftişine devam etti.
Emniyet Genel Müdürü, milletvekilliği adaylığına hazırlanıyor!
Bu arada Emniyet Genel Müdürlüğü kulislerine yansıyan bir bilgiyi paylaşayım.
Son dönemde çokça tartışılan olayların içinde olan ve siyasi hareket etmekle eleştirilen emniyet teşkilatının “bir numaralı” koltuğunda oturan Genel Müdür Mehmet Aktaş, milletvekili aday adaylığına hazırlanıyor.
Teşkilatın başında dört yıla yakın süredir genel müdürlük yapan ve aynı zamanda 2021’den bu yana PTT Yönetim Kurulu üyesi olarak “devletten ikinci maaş alan bürokratlar” arasında yer alan Aktaş’ın AKP’den aday adayı olacağı ifade ediyor.
Memleketi Elazığ’dan aday adayı olacağı kaydedilen Aktaş’ın, talebini İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya ilettiği ve “benden haber bekle” yanıtını aldığı belirtiliyor.
Tabii ki; Bakan Soylu’ya yönelik “fotoğraflı” eleştirilerin bir bölümünde, Emniyet teşkilatının bulunduğunu unutmamak gerek!
Aktaş’ın genel müdür olarak kimi olaylara sessiz kalması, iktidarın siyasi yaklaşımları çerçevesinde uygulamalar gerçekleştirmesi, bilhassa Soylu’nun ekibinin teşkilat içinde yarattığı “baskıcı” tutumu değiştirmek için herhangi bir girişimde bulunmaması ve “gölgede kalarak” düşük profilli görev ifa etmesinin dikkat çektiğini söylememe sanırım gerek yok.
Teşkilat mensubu hemen herkesin bildiği gerçekler böyle.
Bakanlığının sona ermesi halinde hakkındaki suç duyuruları nedeniyle çok sayıda soruşturmada ismi geçecek olan Soylu’nun bir kez daha AKP’den milletvekili seçilerek “dokunulmazlık” zırhını kazanmak istediği biliniyor.
Soylu’yla dört yıla yakın zamandır beraber çalışan Aktaş’ın da durumu pek farklı değil aslında.
Aktaş da milletvekili olması halinde adli yargılamaların hedefi olmaktan “geçici” olarak kurtulabilecek.
Fakat genel seçimler sonrasında oluşacak TBMM’deki sandalye dağılımında Cumhur İttifakı’nın azınlıkta kalması “evdeki hesabın çarşıya uymaması”na yol açabilir.