Zannedilmişti ki etrafımızdaki ateş çemberi daralıyor, artan dış tehdide karşı iç cepheyi güçlendirmek için Öcalan'ı hapisten çıkarmaya bile hazırlar, bu şartlarda muhalefetle normalleşmenin pazarlığı bile olmaz, DEM'e el uzatırken üç oy ve seçim hesabı uğruna CHP'yle mi yumuşamayacak iktidar...
Öcalan'ı eve çıkarırken Demirtaş'ı içeride tutamayacakları, DEM'li belediyelere kayyum atamalarının da biteceği, ortada kayyumun da kalmayacağı, bunun düşünülemeyeceği bile söyleniyordu.
Ekim 2024'ten başladı iç cepheyi güçlendirme süreci.
Aradan geçen 4 ay, öyle mi diyor bu hususta?
DEM'li belediyeleri bırakın; kayyum İstanbul'a, CHP'li Esenyurt Belediyesine kadar geldi. CHP'li Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat dahi tutuklandı.
İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanları, dün Çağlayan Adliyesi'nin önündeydi. İmamoğlu, savcılığa ifade verirken Yavaş da onu yalnız bırakmadı.
İç cepheyi güçlendirmekten kasıt bu muydu? Yargı kıskacına alarak; İmamoğlu'nun önü yargıda kesilirse bunun Yavaş'a ön açmak için yapılmayacağı, ona da bir iyilik düşünüleceği baskısıyla onları yakınlaştırarak, birbirine kenetlenmeye iterek mi güçlendiriliyor iç cephe?
Muhalefetin iki favori cumhurbaşkanı adayını, aralarında ikilik çıkarıp karşı karşıya getirme dolduruşları, iç cepheyi tahkim için mi?
Yavaş, onları birbirine düşürme hesaplarını suya düşürmek zorunda kalıp İmamoğlu'yla dayanışmaya gelsin diye mi yani?
Öyleyse plan güzel, tıkır tıkır işliyor maşallah. Ne de olsa her şey Türkiye için, iktidar kendisi için bir şey istemiyor.
Görüşümü biliyorsunuz; icabında hem Öcalan'ı çıkarıp hem de Demirtaş'ı, Kavalay'ı, Atalay'ı ve diğerlerini pekâlâ içeride tutarlar. Tutarlılık gibi bir mecburiyetle bağlı olmadıkları sır mı? İlk kez mi tutarsızlık göstermiş olacaklar?
Dağdaki teröristleri, inip düz ovada siyaset yapmaya çağırırken düz ovadakilere siyaseti dar ederler mi, ederler. Ne o, yoksa etmiyor gibiler mi...
Şunun şurasında bir şey kalmadı; 15 Şubat'ta Öcalan'dan, örgütünü lağvetme konuşması bekleniyor.
Suriye'deki SDG'nin başı Mazlum Kobani de İtalyan gazegesi Manifesto'ta bu tarihi telaffuz etmiş. Nereden duyduysa Kobani, mesajın görüntülü olabileceğini ve Suriye’nin kuzeyine dair açıklamalar içereceğini de belirtiyormuş.
Vakit daraldı, artık günler sayılıyor fakat iktidar ortakları, terörsüz Türkiye amacında hemfikirler de bunu hangi yöntemle, nasıl sağlayacaklarında da mutabıklar mı? Hâlâ belirsiz.
İmralı heyetinden Sırrı Süreyya Önder, daha önce "devletin iki farklı eğiliminden Öcalan'a iki farklı yaklaşım söz konusu" demişti. Ve Bahçeli netken devlet aklının öyle olmadığını, bir karara varıp netleşmesini beklediklerini itiraf etmişti.
Meğer şahsi görüşü de değilmiş. DEM Eş Genel Başkanı Hatimoğulları, bu beklentinin doğrudan Öcalan'a ait olduğunu geçen gün açıkladı.
İfadesi şöyleydi:
"Öcalan son görüşmede heyetimize, Bahçeli'nin yaklaşımının devlet aklıyla buluşması halinde barışa hizmet edecek tarihsel bir çıkışa hizmet edeceğini belirtmiştir."
Demek Öcalan da Bahceli'yle Erdoğan arasında bir fikir ayrılığı bulunduğu ve henüz giderilmediği kanaatinde.
İktidar ortakları; terörsüz Türkiye, PKK'nın silah bırakması ve kendini dağıtması amacında uzlaşıyor ama yöntemde ayrılıyorlarsa... Bu ayrılık, iç cephenin güçlendirilmesine nasıl yansıyordur, yaşadıklarımızdan çıkarabilirsiniz.
Şu kadarını söyleyeyim... MHP'den gelen açıklamalar; kayyum atamalarına, CHP'li belediyelere ve gazetecilere gözaltılarla tutuklamalara mesafeli hissi veriyor sanki.
Kaynak: Karar