İmam Şafii Kimdir?
Soyu, Peygamber efendimizin dedesi Abdülmenaf'a dayanan imam, Hanefi mezhebinin kurucusu İmam Ebu Hanife'nin vefat ettiği 767 yılında (Hicri 150) Gazze'de dünyaya geldi. Babasının vefatının ardından annesi, oğlundaki ilmi yeteneği de fark etmesiyle kendisini Mekke’ye gönderme kararı aldı.
İlim yolculuğunda ilk ollarak Kur’an-ı Kerimi hıfzeden yüce alim, Mekke’deki hadis hocalarından da ders alarak hadis ezberleme ve yazma işine yöneldi. Arapçayı hakkıyla öğrenmeye arzusundan dolayı yaklaşık 10 yıl çölde Huzeyl kabilesiyle yaşadı ve böylece hem Arap dilini öğrenmiş hem de çöl de yaşayan insanların yaşayış tarzını ve âdetlerini tanımış oldu.
20 Yaşında Fetva Makamına Erişti
İmam Şafii, 20 yaşına geldiğinde ilimde fetva verecek ve hadis aktaracak mertebeye ulaştı. Ancak o kendindeki ilmi yeterli görmüyor ve ilim aşkı onu durdurmuyordu. Arayış sürecinde, yiksek ilmi makamıyla tanınan İmam Enes b. Malik’in ismini duyan Büyük alim, kendisinin bilgisinden feyz almak istemişti. İmam Malik’in ‘el-Muvatta’ adındaki meşhur eserini okuyarak İmam Malik’in fıkhıyla tanışantı. Medine’ye göç ederek İmam Malik’in himayesinde ilmî tahsilene başlayıp 179 senesinden, İmam Malik’in vefat sürecine kadar kendisinden ders almıştır.
O zamanlar 29 yaşında olup ömrünün en verimli dönemini yaşamıştı. İmam Şafii, İmam Malik’in vefatından sonra Mekke’ye tekrar geri dönmüş ve İmam’ın ilmi, adaleti ve verdiği hükümler insanlar arasında konuşulmaya başlanmıştı. Mekke’yi ziyarete gelen Yemen Valisiyle tanışan İmam, vali tarafından Necran kadılığına tayin edilerek devlet kademesinde göre aldı.
Zulümlere Sessiz Kalmayan Dik Duruşlu İmam
Devlet kademesindeki görevini hakkıyla yerine getiren İmam, vazifesine devam ederken Yemen’e yeni bir vali tayin edildi, bu valinin halkına zulüm edip adaletsizce davranmasından rahatsız olup valinin yaptıklarını eleştirip zulme sessiz kalmamak için dirayet gösterdi. Bu uyarılardan rahatsız olan vali onu tehditlerle caydırmaya çalışsa da, İmam’ın zulüm karşısındaki dik duruşunu görünce onunla başa çıkamayacağını anlayıp onu dönemin Abbasi halifesi Harun Reşid’e şikâyet ederek; Ali taraftarı olarak halifenin aleyhine çalıştığını söyledi. Bunun üzerine Halife onu elleri bağlı bir şekilde Bağdat’a getirerek, Ali taraftarı olarak halife aleyhine propaganda yapmakla suçlayıp “Rafızîlikle” itham etti. Bu iftira karşısında tarihe geçecek şu ifadeleri kaydetti:
“Hakikat şudur ki; ömrüm boyunca halife aleyhine çalışmadım ve Rafızî olmadım. Ancak eğer Âli Muhammedi sevgi duymak Rafızîlik ise, iki cihan şahit olsun ki; ben Rafızî'yim.”
Bunun üzerine bir müddet gözetim altında tutuldu. Ardından dönemin Bağdat Kadısı İmam Muhammed bin Hasan'ın araya girmesiyle serbest kaldı, devlette aldığı görevini sonlandırarak ilim yolculuğuna tekrar geri döndü.
Vefatı
İmam Şafii, 34 yaşında Irak fakihi Muhammed b. Hasan ile Bağdat’ta tanışıp kendisinden dersler almaya başladı. Ehl-i re’y fıkhını burada öğrenen imam hazretleri, daha sonra Mekke’ye geri döndü. Mekke’de Hareme-i Şerif’te ders vermeye başlayarak hac mevsiminde gelen alimlerle tanışıp onların ilminden faydalanmaya çalıştı. Bu dönemde tanıştığı Ahmed bin Hanbel de bulunmaktaydı. Kendisiyle görüşen âlimler, onda nev’i şahsına münhasır yepyeni bir âlim tipi görürdü. İmam dokuz yıl burada kaldıktan sonra tekrar Bağdat ‘a döndü ve burada kısa bir müddet yaşadıktan sonra ilmi konumundan dolayı Bağdat’a yakın olan Mısır’a yerleşerek edip ömrünün son demlerini burada geçirdi. Mısır’da Hicri 204 yılı, Receb ayının son gecesi 54 yaşında rahmeti rahmana kavuştu.
İmam Şafi 'nin Eserleri
54 yıllık yaşantısına yüksek ilmi mertebeler sığdırarak yeryüzündeki birçok Müslüman'a yol gösterici bir pusula olma görevini üstlendi, ebedi aleme irtihal etmesine rağmen yüyıllardır birçok mü'min kendisinin fıkhından faydalanmaya devam etmektedir. İlmiyle olduğu kadar karakteriyle de imamlık eden büyük alim, kendi çağındaki zulümlere karşı sessiz kalmamış, bu uğurda rahatını terk etmiş, birçok cefayı göze alarak; İslam neferinin adil olması ve haksızlıklara karşı dik duruş sergilemesi gerektiği hususunda sonraki çağlara önemli mesajlar vermiştir.
Kaleme aldığı eserlerinden bazıları şunlardır;
Ahkam’ül Kur’an,
İhtilaf’ül Hadis,
Müsned-üş-Şafii,
Er-Risale Fi’l-Usul,
El-Mevaris,
El-Ümm,
Kitab’üs-Sünnen ve’l Müsned,
El-Emali el-Kübra,
El-Emali es-Sagir,
Edeb-ül-kadi,
Fedail Kureyş,
El-Eşribe Es-Sebkû ve’r-remyü,
İsbat-ün-Nübüvve,
Redd-i ale’l-Berahime ve divan sahibidir.
Kendi fıkhını beş temel dayanaktan temellendiren büyük imam; fıkhî bir hüküme karar verceği zaman sırasıyla bu kaynakları takip ederdi. Kaynakları ‘el-Ümm' adlı eserinde şöyle dizeler:
İlim çeşitli tabakalara ayrılır;
- İlki 'Kur’an ve sabit sünnet'tir.
- Kitap ve sünnette nass bulunmayan konularda yapılması gereken ‘icma’dır.
- Ardınfan peygamber ashabından birinin beyan ettiği ‘görüş’tür. Ancak bir başka sahabenin bu görüşe karşı çıktığı bize ulaşmamış olmalıdır.
- Peygamber ashabının bir konu hakkında düştüğü ihtilaflardır.
- Sonuncusu ‘Kıyas’tır.
Ancak bir konu hakkında kitap ve sünnette nass varken başka bir kaynağa başvurulmaz. Çünkü ilim, ana kaynaktan elde edilir.
Nasihatler;
Büyük İslam fakihinden çağımıza altın niteliğinde nasihatler;