Geçen hafta Delhi’de düzenlenen G-20 Zirvesi ve sonuçları hakkında yazmış, bu bağlamda kısaca Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomi Koridoru’na (IMEC) değinmiştim.
Henüz söz konusu girişim hakkında çok fazla bilgi yok. Bu yazıda ben siyasi ve diplomatik açıdan IMEC’in ne anlama gelebileceğini değerlendirip, sürdürülebilir olup olmadığına değineceğim.
IMEC nedir?
G-20 Zirvesi marjında ABD, Fransa, İtalya, Almanya, Avrupa Birliği, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Hindistan arasında imzalanan mutabakat muhtırasıyla (MoU) taraflar küresel güneyden küresel kuzeye Mumbai’dan Rotterdam’a uzanan bir ekonomik entegrasyon ve kalkınma koridoru oluşturulması yönünde ortak iradede bulundular. MoU’ya bakıldığında; IMEC’in Hindistan’ı Arap yarımadasına bağlayan bir doğu koridoru ile Arap yarımadasını Avrupa’ya bağlayan kuzey koridorundan oluşacağı belirtiliyor.
Bu çerçevede, bir deniz yollarına bağlanmak üzere bir tren yolunun inşa edileceği, bu oluşturulacak yeni güzergahın mevcut deniz ve karayollarına ilave [supplement] teşkil edeceği, güzergaha paralel olarak dijital bağlantıyı sağlamak amacıyla elektrik kabloların tesisi ve temiz hidrojen ihracatı için boru hattı döşenmesinin öngörüldüğü belirtiliyor.
Metinde ayrıca, girişime taraf olan ülkelerin IMEC’in Asya, Ortadoğu ve Avrupa arasında dönüştürücü bir entegrasyonla etkinliği artırmasını, maliyetlerin azaltılmasını, ekonomik birliğin güçlendirilmesini, istihdamın artırılmasını ve sera gazı salımının azalmasını hedefledikleri kaydediliyor.
MoU’da son olarak varılan mutabakatın tarafların ilk istişareleri neticesinde oluştuğu, imzacı ülkelerin 60 gün içerisinde biraraya gelerek somut tarihler içeren bir eylem planı geliştirecekleri ve bu doğrultuda taahhütte bulunacakları ifade ediliyor.
Başkan Joe Biden söz konusu girişimi “çok önemli, oyun değiştirici bir yatırım” olarak nitelendirirken, imzacı olmayan ancak projenin güzergahı üzerinde yer alan İsrail’in Başbakanı Benjamin Netanyahu’da televizyona çıkarak harita üzerinden projeyi tanıtırken “İsrail tarihindeki en büyük işbirliği projesi. Ortadoğu’yu değiştirecek ve dünyaya olumlu etkisi olacak” dedi.
İmzacı taraflar ayrıca, IMEC sayesinde Hindistan’dan Avrupa’ya transitin yüzde 40 oranında kısalacağını değerlendirirken, girişime taraf olmayan ülkeler ise projenin hem ticari-ekonomik hem de siyasi-güvenlik açılarından sürdürülebilir olmadığını iddia ediyor.
İtalya’nın Tek Kuşak ve Yol projesinden ayrılması yönünde çıkan haberler, geçtiğimiz aylarda Hindistan’ın İsrail’in Haifa limanında Çin’e ilave olarak bir limanın işletmesini alması sözkonusu girişimin aceleyle karar verilmediğini gösterse de bilhassa projenin finansmanı büyük bir soru işareti olarak ortaya çıkıyor.
İnşa edilecek tren yolunun masraflarını Suudi Arabistan ve BAE’nin karşılaması beklenirken, Hindistan, Ürdün ve İsrail’in girişimin finansmanına ne derece katkıda bulunacağı belli değil.
Girişim ABD’nin Çin’i çevreleme politikasının bir parçası mı?
IMEC’i tabiatıyla ABD’nin Çin’i çevreleme politikasının bir parçası olarak değerlendirmek gerekir. Aslında IMEC’i Biden’ın geçen yıl Almanya’da düzenlenen G-7 Zirvesi’nde gündeme getirdiği “Küresel Altyapı ve Yatırım Ortaklığı” projesi çerçevesinde değerlendirmek de mümkündür. Bahse konu proje Çin’in Tek Kuşak ve Yol Girişimi’ne bir alternatif olarak görülmektedir.
ABD Çin’i çevreleme politikası çerçevesinde bölgesel aktörlerle işbirliğini artırma gayreti içerisinde. Bu doğrultuda kilit aktörlerden biri Hindistan. ABD bir süredir Hindistan’ı kendi yanına çekme gayreti içerisinde.
“Dini özgürlüklerin ciddi ihlali” nedeniyle bir zamanlar ABD’ye alınmayan Hindistan Başbakanı Neandra Modi son yıllarda Vaşington’da resmi törenle karşılanıyor.
Nitekim geçen haziran ayında Modi yine ABD’ye resmi ziyaret gerçekleştirdi ve 21 pare top atışı eşliğinde kırmızı halıyla Beyaz Saray’da karşılandı. Söz konusu ziyarette tarafların IMEC hakkında istişarelerde bulunduğu tahmine müsaittir.
Ancak IMEC iki ülkenin Çin’e karşı işbirliği halinde oldukları tek oluşum değil.
Çin’in Hint-Pasifik bölgesinde artan askeri ve diplomatik gücüne karşılık Hindistan, Japonya, Avustralya ve ABD’den oluşan QUAD ittifakı 2017’de yeniden canlandırıldı. Buna ek olarak, hem Hindistan’ın Çin’in güdümünde olmasını engellemek, hem de Çin’in Ortadoğu’da artan ekonomik, ticari, siyasi ve diplomatik varlığını sınırlamak için iki yıl önce, ABD-Hindistan-İsrail-BAE arasında ekonomik kalkınma ve ticaretin geliştirilmesini hedefleyen I2U2 girişimi hayata geçirildi.
O dönem bazı yorumcular bu gelişmeyi 2020 tarihli İbrahim Anlaşmaları’na atıfta bulunarak “Hint-İbrahim ittifakı” olarak da nitelendirdi. Hindistan ile Çin arasında 3500 kilometre sınır hattında hala ihtilaf olduğu ve taraflar arasında zaman zaman sıcak çatışma yaşandığı düşünüldüğünde Delhi’nin Vaşington’la müttefikliği Hindistan’a bir stratejik avantaj sağlayabilir. Fakat durum bu kadar basit değil. Hindistan ve Çin aynı zamanda BRICS ve Şangay İşbirliği Örgütü kapsamında işbirliği yürütüyor, çok taraflılık ve çok kutupluluğu destekliyor ve küresel güneyin sesi olmaya çalışıyor.
Dolayısıyla Hindistan ve bilhassa 2024’te seçimlere gidecek olan Modi IMEC’i bir başarı olarak görse de ne ABD ne de Çin’e çok yaklaşmak istemiyor.
Delhi nasıl İkinci Dünya Savaşı sonrasında Vaşington ile Moskova arasındaki soğuk savaşa taraf olmamış ve bağlantısızlar hareketinin başını çektiyse, bugün de Vaşington ile Pekin arasındaki ihtilafa taraf olmak istemiyor. Öte yandan ABD, IMEC girişimini Çin’i çevrelemenin dışında bir de Suudi Arabistan ile İsrail arasında diplomatik ilişkilerin tesisi yönünde atılan bir adım olarak görüyor.
ABD bu sayede İran ile Suudi Arabistan arasında Çin’in arabuluculuğuyla yeniden düzelen ilişkilerin dengelenmesini ve İran’ın bölgede güçlenmesini engellemeyi de hedefliyor olabilir.
Biden Yönetimi’nin Yunanistan’ı burada ön plana çıkartmasını da yine ekonomik ve ticari bir tercihin dışında siyasi bir tercih olarak görmek yanlış olmayacaktır.
Başbakan Modi’nin geçtiğimiz ay Yunanistan’a yaptığı ziyarette-40 yıl aradan sonra ilk-Hindistan’ın Pire limanını Avrupa’ya giden mallarının kullanımı için düşünmesi de muhtemelen Beyaz Saray’daki Modi-Biden görüşmesinde ele alınan hususlardan biri olmuştur. Ancak tabii Pire Limanı’nın çok büyük bir kısmının Çin’in COSCO şirketi tarafından da işletildiğini unutmamak lazım.
IMEC, Tek Kuşak ve Yol projesine alternatif mi?
IMEC’e taraf olan Suudi Arabistan ve BAE’nin tutumu da Hindistan’ınkinden pek farklı değil. Riyad ve Abu Dabi Hindistan gibi aynı zamanda Tek Kuşak ve Yol Girişimi’ne de taraf. Bu ülkelerin İtalya gibi bahse konu girişimden çıkmak gibi bir niyetleri de yok. Biraz basite indirgeyecek olursak, günümüz dünyasında ülkelerin temel amaçlarını “kar maksimizasyonu” olarak ifade etmek çok da yanlış olmayacaktır. Özellikle bölgesel güç olma ve Ortadoğu’yu geleceğin Avrupası yapma gayesine sahip Suudi Arabistan ve onu aynı yönde ilerleyen BAE tek bir süper gücün dış politika önceliklerine göre hareket etmek istemiyor.
Artık bu ülkelerin de dış politika öncelikleri var ve onlar bu çerçevede hem ABD hem Çin hem de Hindistan’la işbirliğinin kendileri için yararlı olacağına inanıyor.
Türkiye’nin by-pass edilmesi ne anlama geliyor? IMEC sadece Türkiye’yi değil, gelirinin büyük birçoğunu Süveyş Kanalı’ndan elde eden Mısır’ı da by-pass ediyor.
G-20 Zirvesi dönüşü gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan IMEC hakkında “Ülkeler ticari yol ve güzergahlarla, etki alanlarını da geliştirme gayretindeler. Bunun da farkındayız… Biz şunu diyoruz, Türkiyesiz bir koridor olmaz. Türkiye, önemli bir üretim ve ticaret üssü. Doğudan batıya trafik için en uygun hat Türkiye üzerinden geçmek durumunda” diyerek belirli ölçüde girişime ilişkin memnuniyetsizliğini ifade etti.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise rasyonalite ve verimlilik konusunda uzmanların şüphelerinin olduğunu, daha çok jeostratejik endişelerin rol oynadığına vurgu yaptı. Hem Cumhurbaşkanı hem de Bakan Fidan Türkiye’nin BAE, Katar ve Irak’ın dahil olduğu Kalkınma Yolu Projesi’yle meşgul olduğuna işaret ettiler.
Halihazırda modaliteleri belli olmayan IMEC’in Orta Koridor ile Tek Kuşak ve Yol da dahil birçok başka güzergah üzerinde olan Türkiye için bir kayıp olup olmayacağını söylemek için henüz erken.
Ancak hem ABD’nin “Küresel Altyapı ve Yatırım Ortaklığı” projesi hem de IMEC’in son 10 yıldır devasa projeleri hayata geçiren, 155 ülke ve 30’un üzerinde kuruluşu içine alan ve en önemlisi tüm finansmanı Çin tarafından karşılanan Tek Kuşak ve Yol Projesi’ni gölgede bırakması pek mümkün görünmüyor.
Dolayısıyla IMEC’ın, MoU metninde de belirtildiği üzere, mevcut yollara ek olarak kullanılacak bir güzergah şeklinde hayat bulması olasıdır.