İnsanlık vicdanında Gazze nereye düşer?

Osman Sert yazdı… İsrail’in öldürdüğü Filistinlilerin sayısını takip etmek için arada ekrana bakmak, sitelerden son durumu kontrol etmek bile ömür törpüsü, her kare insanın yüreğine bir çizik atıyor. Sosyal medyada her biri önceki dehşeti unutturacak görüntüleri artık hızlı geçmek istiyor insan. Hem hepsini her saniyesini görecek şekilde izlemek bir şey değiştirmiyor. Hatta duyarsızlık katsayısı artıyor. … İnsanlık vicdanında Gazze nereye düşer? Devamı »

Eklenme Tarihi: 16 Ara 2023
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 16 Ara 2023
İnsanlık vicdanında Gazze nereye düşer?

Osman Sert yazdı…

İsrail’in öldürdüğü Filistinlilerin sayısını takip etmek için arada ekrana bakmak, sitelerden son durumu kontrol etmek bile ömür törpüsü, her kare insanın yüreğine bir çizik atıyor.

Sosyal medyada her biri önceki dehşeti unutturacak görüntüleri artık hızlı geçmek istiyor insan. Hem hepsini her saniyesini görecek şekilde izlemek bir şey değiştirmiyor. Hatta duyarsızlık katsayısı artıyor.

Batı ülkelerinde, parlamentolarda, televizyon programlarında, sokakta içindeki isyanı olabilecek en yalın haliyle haykıranlar bir tek, o da biraz, iyi geliyor.

İngiliz Parlamentosunda ülkenin başbakanına karşı lafını sakınmadan Filistin’i savunan, ülkesini mahkûm eden parlamenterler hem insanlık vicdanını temizliyor, hem “Batı’nın hepsi kötü, bunlar var ya bunlar” diye kesilen ahkamları yerin dibine batırıyor (eğer batacak yüz varsa tabii), hem de ülkesinde yöneticilerin karşısına çıkıp da hesap soramayanların içinde bir yara açıyor.

Yara demişken, meclis kürsüsünde Filistinlilerin acısını anlatırken yere yığılıp kalan Saadet Partisi Milletvekili Hasan Bitmez ve o daha yere düşmekte iken ayakta ona itiraz eden AK Partili isimler diziliyor görüntüye. Bazen topu topu 3 saniyelik bir akış uzun uzun anlatılacakların özeti haline geliverir. Yeri geldi, rahmet olsun kendisine.

Müslüman ülkelerde ise için için kaynayan toplum hissiyatı yan yana gelip liderlere bir baskıya dönüşemiyor. Ama kendi iktidarına söz edemeyen, başbakanın, cumhurbaşkanın karşısına geçip anlamlı iki kelam edemeyenler atış serbest ekranlardan akıllarına gelen herkese laf yetiştirmekte beis görmüyor. Yönsüz, pusulasız, içeriksiz tepkiler toplanıp bir kahve dükkanına, hamburgerciye kurşuna dönüşüyor. Ülkeyi yönetenlerden bir tane sözü geçen büyük de “ya siz ne yapıyorsunuz?” demiyor. “Bu topraklardaki herkesin emaneti benim, dışarda kim ne yapar bilmem ama bu ülke sınırları içinde herkesin güvenliğinden sorumluyum” demek akıllarına gelmiyor.

Türkiye’de yatırım yapan, onbinlerce insana ekmek veren, limanlardan kalkan gemilerin İsrail’le yaptığı ticaretin onda birini yapmayan, neredeyse burada üretip, burada satan ama adları ambargo listelerinde gezen şirketler Ankara’da bakanlarla, yetkililerle görüştüklerinde sadece sırtları sıvazlanıyor. “Daha önce de oldu bunlar, dert etmeyin, sıkın dişinizi geçer”den alâ söz çıkmıyor yetkililerimizden.

İçeriye bakınca daralan yüreğimiz rahatlar diye dışarı bakınca Filistin’in tüm dünyaya yayılmış nasıl bir diasporası olduğunu da görmüş olduk.

Yetişmiş, vatan hasretinin olgunlaştırdığı, on yılların isyanını biriktirmiş ama ayakları yere basan ve hem Batı’nın hem de Doğu’nun ikiyüzlülüğü eğmeden bükmeden, yaşanmışlıklarla damıtmış bir dille anlatan, her ikisine de eyvallahı olmayan bir diaspora.

Batı başkentlerinden yükselen bu çığlıklar Alman devletinin, İngiliz aklının, Amerikan vizyonunun içinde sürüklendiği günahları örtmeye yetmiyor elbette.

Yetmiyor da Afganistan’da belki İsrail’den daha gaddar olan Taliban’ın yaptıkları bizi yerimizden sıçrattı mı? Ya da Esad’ın katliam listesinin daha uzun olması İsrail’i temize çıkarır mı? Cevabının ne işe yaradığını bilmenin zor olduğu sorular.

Aynı anda dünyanın her yerinde herkesin yaşadığı acıları hissetmek zor mu? Ya da aslında en kolayı ve doğrusu bu da, aksi yönde davranmak yani acılar, ölümler, trajediler arasında seçim yapmak daha zor değil mi?

Kolay ya da zor. Tarihte ilk kez bir devlet/topluluk düşman bellediği bir milleti katletmiyor. Ama her cinayet küresel vicdan terazisinde bu kadar ağır çekmiyor. Mesele sadece dar bir coğrafyada, kısa bir süre içinde bombalar altında hayatını kaybedenlerin sayısını çoktan aştı.

Çağlar üstü bir mesajın temsilcisi olma iddiasındakilerin daha önceki onlarca sınavdan geçmemiş olmalarının da etkisi ile merak daha çok hem söylem hakimiyeti hem güç sahibi olanlara yönelmiş durumda.

Öyle olunca da insanlığın en olgun yeri burası mıdır diye kendine sorduran bir medeniyet algısının olabilecek en çıplak ve yalın testi geçip geçemeyeceğini izliyoruz oturduğumuz yerde.

Gazzeli çocukların toza, kana bulanmış yüzleri ise bu insanlık sınavından kalmak için direnenleri, inatla, yeniden vicdan sahibi olmaya zorluyor.