Hayatının 21 yılını İsrail hapishanelerinde geçiren "Kudüslü esirlerin lideri" lakaplı Filistinli Mahmud Deacine, hayatının büyük bir kısmının kendisinden çalındığını belirterek, "Hapishaneye girdiğimde arkamda 3 torun bırakmıştım. Çıktığımda 60 torunum vardı." dedi.
Tutukluluğu sırasında Kudüslü mahkumların en yaşlısı olması nedeniyle "Kudüslü esirlerin lideri" olarak bilinen 69 yaşındaki Deacine, 1993 yılında İsrail tarafından tutuklanarak, 109 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Hayatının 21 yılını parmaklıklar ardında geçiren Deacine, 1993'te imzalanan Oslo Barış Anlaşması öncesinde tutuklanan, Aralık 2013'te Filistin ve İsrail arasındaki barış görüşmeleri çerçevesinde özgürlüğüne kavuşan 104 Filistinliden biri oldu.
İsrail hapishanelerinde şahit olduğu olayları ve yaşadığı sıkıntıları anlatan Deacine, hayatının büyük bir kısmının kendisinden çalındığını belirtti.
Kendisinden yıllar önce İsrail hapishanelerinde bulunan Kerim ve Mahir Yunus isimli tutukluları hiç unutamadığını söyleyen Deacine, "Kerim ile Mahir Yunus ömürlerinin 35 yılını cezaevinde geçirdi. Söz konusu kişiler, İsrail hapishanelerindeki en uzun süre kalan esirlerdir. Dünyada, bizim esirlerimiz kadar hapiste yatan ikinci bir örnek bulamazsınız." ifadelerini kullandı.
İsrail Hapishaneler İdaresi'nin Filistinli tutukluların tedavileri konusunda ihmalkar davrandığını kaydeden Deacine, "Ben hapishanedeyken Cuma el-Kiyali isimli bir arkadaşımız, ilaç yetersizliği nedeniyle vefat etmişti. Filistinli tutuklular hapishanelerde deney fareleri gibi kullanılıyor, hasta tutuklular üzerinde yeni ilaçlar test ediliyor. Bunun dışında tutuklulara sadece sakinleştirici veriyorlar." şeklinde konuştu.
Hapishanedeyken böbreklerinde taş oluştuğunu ve ameliyat için tam 18 ay beklemek zorunda kaldığını vurgulayan Deacine, şöyle devam etti:
"Dayanılmaz ağrılarım oluyordu. Buna rağmen ancak bir buçuk yıl sonra hastaneye sevk edildim. Ameliyat sırasında askerler ellerimin ve ayaklarımın kelepçeli olmasını istedi ancak doktorların ısrarı üzerine kelepçeleri çıkarmayı kabul ettiler."
İsrail hapishanelerinde geçirdiği süre zarfında şahit olduğu olayları ve Filistinli tutukluların yaşadıklarını anlatmak için "Hapishanelerde Yaşıyorlar" adlı bir kitap yazan Deacine, hapishanelerde bulunan insanların hikayelerini yazmaya çok önem verdiğine dikkati çekerek, "Aklıma gelen hikayeleri yazmak için çok zaman yatağımdan kalktığım anlar oldu." dedi.
Deacine, hapishanedeyken esirlere eğitim veren bir komite içerisinde yer aldığına işaret ederek, okuma yazmanın yanı sıra Arapça, İngilizce ve Fransızca gibi çeşitli kurslar verdiklerini, söz konusu eğitim programları sayesinde tutukluların lise imtihanlarını başarıyla geçtiğini belirtti.
Torunlarıyla yolları hapishanede kesişti
"Hapishaneye girdiğimde arkamda 3 torun bırakmıştım. Çıktığımda 60 torunum vardı." diyen Deacine, serbest kalmadan birkaç yıl önce İsrail güçlerine taş attıkları gerekçesiyle tutuklanan Eymen ve Mahmud isimli torunlarıyla hapishanede bir araya geldiklerine işaret ederek şunları aktardı:
"Salıverilmeden birkaç yıl önce torunlarım Mahmud (25) ve Eymen (23) ile hapiste görüştüm. İsrail güçlerine taş attıkları gerekçesiyle tutuklanan torunlarımın başka hapishaneden yanıma getirilmeleri için birkaç kez başvuruda bulundum. Sonunda buna karşılık buldum. Mahmud'u bebekken görmüştüm ancak sadece fotoğraflarından tanıdığım Eymen'le ilk defa hapishanede karşılaştım."
Torunlarıyla ilk kez cezaevinde bir şeyler paylaştığını ifade eden Deacine, "Torunlarımı yanıma getirdiklerinde Eymen'le bir oyun oynadık. Esir arkadaşlarımdan biri Eymen'e dedesi olduğunu söyledi. Bunun üzerine Eymen, hayır sen dedem olamazsın diyerek yanıma geldi. Çok sevdiğim torunlarıma hapisteyken kendi ellerimle yemek yediriyordum." diye konuştu.
İsrail hapishanelerindeki Filistinli tutukluların açlık grevine başlamasına da değinen Deacine, hapishanelerdeki açlık grevlerinin başarıyla sonuçlanması için dışarıdan da destek gösterilerin yapılmasının gerekliliğine vurgu yaptı. Deacine, açlık grevi yapanlar için destek gösterilerinin önemine işaret ederek, İsrail hapishanelerinde açlık grevi yapan tutukluların çeşitli cezalara tabi tutulduklarını belirtti.
Filistin Esirler Cemiyetinin de aralarında bulunduğu kurumların hazırladığı rapora göre, İsrail hapishanelerinde 481’i işgal altındaki Doğu Kudüs’ten olmak üzere 57’si kadın, 300'ü çocuk yaklaşık 7 bin Filistinli tutuklu bulunuyor.