İşgalci İsrailliler Mescid-i Aksa'ya Polis Eşliğinde Baskın Düzenledi

İşgalci İsrailliler, Doğu Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya polis koruması altında baskın düzenledi. Baskında, Talmudik ayinler gerçekleştirildi ve güvenlik önlemleri artırıldı. Kudüs İslami Vakıflar İdaresi, bu baskınları Müslümanların egemenliğinin ihlali olarak nitelendiriyor.

Eklenme Tarihi: 11 Mar 2025
1 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 11 Mar 2025
İşgalci İsrailliler Mescid-i Aksa'ya Polis Eşliğinde Baskın Düzenledi

İşgalci İsrail, Filistin topraklarındaki işgalini sürdürürken, işgal altındaki Doğu Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya polis koruması altında yeni bir baskın düzenledi. Filistin haber ajansı WAFA'nın bildirdiğine göre, baskın sırasında birçok İsrailli, Mescid-i Aksa'nın avlusunda Talmudik ayinler gerçekleştirdi. İsrail polisi ise güvenlik seviyesini artırarak, Aksa'nın kapılarında sıkı önlemler aldı.

Mescid-i Aksa, 1994 yılında İsrail ve Ürdün arasında imzalanan barış anlaşması kapsamında, Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığı'na bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresi tarafından yönetiliyor. Ancak 2003 yılından bu yana İsrail, Kudüs İslami Vakıflar İdaresi'nin onayı olmadan, tek taraflı bir şekilde polis eşliğinde Mescid-i Aksa'ya giriyor. Kudüs İslami Vakıflar İdaresi, bu girişimleri "baskın" olarak nitelendiriyor ve Müslümanların egemenliğine yapılan ciddi bir ihlal olduğunu vurguluyor.

Baskın sırasında, İsrailli yetkililer Mescid-i Aksa'da kazı çalışmalarını sürdürdü. Bu çalışmalar, "Süleyman Mabedi kalıntıları" iddialarıyla yapılıyor. Mescid-i Aksa’nın içinde yer alan Kıble Mescidi ve Kubbetu's Sahra Camisi gibi kutsal alanlar da bu kazı çalışmalarından etkileniyor.

İşgalci İsrail yönetimi, Mescid-i Aksa’da yalnızca Müslümanların ibadet edebileceğini savunuyor ve diğer din mensuplarının sadece ziyaret gerçekleştirebileceğini belirtiyor. Ancak, fanatik Yahudilerin, İsrail polisinin eşliğinde Aksa'ya düzenledikleri baskınlarda dini ritüellerini yerine getirmeleri sıkça gündeme gelmektedir. Bu gelişmeler, hem yerel halkta hem de uluslararası kamuoyunda ciddi endişelere yol açmaktadır.