2014'teki bağımsızlık referandumunda Avrupa Birliği (AB) üyesi Birleşik Krallık'ın bir parçası olarak kalmaya oy veren ülkede durum Brexit'le değişti. Birleşik Krallık'ın geri kalanıyla beraber AB'den ayrılmak zorunda kalan İskoçya'da bağımsızlık talepleri yeniden yükselmeye başladı.
İskoçya yerel yönetimi Başbakanı ve İskoç Ulusal Partisi (SNP) lideri Nicola Sturgeon, yeniden AB üyesi olmak istediklerini ve ikinci kez bağımsızlık referandumuna gideceklerini defalarca dile getirdi. Partinin seçimlerdeki en büyük vaadi de yeni bir bağımsızlık referandumu oldu.
"İskoçya'nın geleceğiyle ilgili karar, bizim elimizde olmalı"
SNP'nin Edinburgh seçim bölgesi adaylarından Catriona MacDonald, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yeni parlamentonun istemesi durumunda, Londra'daki merkezi hükümetin ikinci bir referandum düzenleme talebine saygı göstermesi gerektiğini söyledi.
İskoçların Brexit'i istemediğini kaydeden MacDonald, "AB'den ayrılığın ülke ekonomisi üzerinde ciddi bir etkisi olacağını biliyorduk. Bu etkiyi birçok alanda gördük. Örneğin, balıkçılık endüstrisi Brexit'ten bu yana gerçekten zor günler geçiriyor, AB ile ticarette artık engeller olduğu için ihracat düştü." dedi.
İkinci bağımsızlık referandumuna ilişkin de konuşan SNP adayı, İskoçya'nın geleceğiyle ilgili kararın kendilerinin elinde olması gerektiğini söyledi.
MacDonald, SNP adayı olarak bağımsızlığı desteklediğini ve İskoçya'nın gelecekte başarılı, zengin ve bağımsız bir ulus olacağına inandığını kaydetti.
Merkezi hükümetin olası bir bağımsızlık referandumunda engel çıkarmamasını isteyen MacDonald, "Bu hafta bağımsızlık yanlısı parlamenterlerin çoğunluğu elde etmesi durumunda (İngiltere Başbakanı) Boris Johnson ve İngiliz hükümetinin bu demokratik seçime saygı göstermesini ve mümkün olan en sorunsuz ve kolay şekilde referandum düzenlemek için bizimle birlikte çalışmasını umuyoruz." ifadelerini kullandı.
"Bölücü referandum istemiyoruz"
Öte yandan 2016'dan beri İskoçya Parlamentosunda İskoç Muhafazakar Parti üyesi olarak Lothian bölgesini temsil eden ve yeniden aday olan Miles Briggs ise İskoçya'nın bağımsızlığına ilişkin bir referandumun "bölücü" olacağını söyledi.
Bu nedenle partisi İskoç Muhafazakarların "bu bölünmelerden uzaklaşmayı sağlamaya çalıştığını" kaydeden Briggs, "Çünkü 2014'te referandum yapmıştık. O dönem iki yıl boyunca İskoçya'nın Birleşik Krallık'ın bir parçası olup olmayacağını tartışmıştık ve sonra insanlar sözlerini söylemişti. Yüzde 55'e 45 Birleşik Krallık'ta kalma yönünde oy vermişlerdi." dedi.
Ülkenin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınından kurtulmaya odaklanmasının zamanının geldiğini savunan Briggs, "Bir numaralı odak noktamız bu olmalı, başka bir bölücü referandum değil." ifadesini kullandı.
Briggs, SNP lideri Nicola Sturgeon'un merkezi yönetimin izin vermemesine rağmen referanduma gitmek istemesinin İskoçya ve ülke istikrarı için iyi olmayacağını ifade etti.
Bağımsızlık referandumu için izin gerekiyor
İskoçya'nın bağımsızlığının önündeki en büyük engel, yeni bir referandum düzenlemek için 1998 tarihli İskoçya Yasası'nın 30. maddesi uyarınca İngiliz Parlamentosundan izin alma zorunluluğu.
Johnson liderliğindeki Muhafazakar Partinin 365 sandalyeyle çoğunluğu elinde bulundurduğu 650 üyeli parlamentodan böyle bir iznin çıkması imkansız görülüyor.
Zaten Johnson da Sturgeon'un Brexit sonrası yaptığı resmi talebi reddetti.
Ya mahkeme ya isyan
İskoç Parlamentosu seçimlerini ayrılıkçıların kazanması durumunda daha da güçlenecek ayrılıkçıların alternatif yollar deneyebileceği değerlendiriliyor.
Bu seçeneklerden birini, ilgili yasaya karşı mahkemeye gitmek ve izin alma zorunluluğunu ortadan kaldırmak oluşturuyor. İskoç siyasetçiler, böyle bir girişimin ihtimal dışı olmadığını belirtiyor.
Diğer bir yol ise merkezi hükümete rağmen referanduma gitmek ve olumlu sonuç çıkması halinde tek taraflı bağımsızlık ilan etmek.
Ancak bu Katalonya'da olduğu gibi gerginliğe ve merkezi hükümetin sert tepkisine yol açabilir. Bu durum aynı zamanda Katalanlar gibi İskoçların da AB'nin desteğini kaybetmesine neden olabilir.