İslam uğrunda bir hayat: Fatih Sultan Muhammed

İstanbul Fatihi, Efendimiz (s.a.v)’in beyanıyla “ne güzel komutan” Fatih Sultan Muhammed, 538 yıl önce bugün vefat etti.

Eklenme Tarihi: 03 May 2019
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
İslam uğrunda bir hayat: Fatih Sultan Muhammed

Fatih Sultan Mehmed, 30 Mart 1432'de, o dönemde Osmanlı Devleti'nin başkenti olan Edirne'de, II. Murad'ın Hüma Hatun'dan olan oğluydu olarak dünyaya geldi. Molla Gürani ve Akşemseddin’den edebiyat, din ve fen eğitimi almıştır. Kayıtlara göre Arapça, Farsça, İtalyanca, Yunanca, Latince, Sırpça, Slavca, İbranice dillerini bilmektedir.

1451 tarihinde babası İkinci Murad’ın vefatı üzerine Osmanlı tahtına oturduğunda 19 yaşındaydı. Genç padişah, daha ilk günlerde devleti ve ordusunu daha büyük hamleler yapacak bir kudrete ulaştırdı. Şehzadeliğinden beri bir an önce İstanbul’u fethetmek ve Hazret-i Peygamber’in övgüsüne mazhar olmak istiyordu. Bu gaye ile askerî tarihin kaydettiği ilk büyük ateşli silahlar ve toplar ile ordusunu güçlendirdi. Ayrıca 1000 yıllık tarihi boyunca bütün kuşatmaları başarısızlığa uğratan surları aşmak için seyyar kuleler kurdu. Nihayet 6 Nisan’da başlayan kuşatma, 22 Nisan’da Fatih’in donanmayı Beşiktaş’tan Haliç’e indirmesiyle çok şiddetli bir hâle geldi. Fatih Sultan Muhammed 29 Mayıs 1453’te yapılan son taarruzla İstanbul’u fethederek Bizans’a ve Avrupa’nın Ortaçağı’na son verdi.

Fatih Sultan Muhammed bundan sonra, Osmanlı Devleti’ni bir Cihan İmparatorluğu haline getirme ve İslamiyet’i bütün dünyaya yayma mücadelesine girişti. O, “Dünyada tek bir din, tek bir devlet, tek bir padişah ve İstanbul da cihanın payitahtı olmalıdır.” diyordu. Bosna’nın fethinden sonra ilan ettiği fermanı, bize Fatih Sultan Muhammed’in fetih anlayışını tanıtmaktadır.

Fatih’in, Bosna Fransiskanları’nın özgürlüğü ile ilgili fermanı şu şekildedir;

“Ben, Sultan Fatih. Bundan böyle bütün Dünya’ya ilân ediyorum ki; Bosna Fransiskanları bu ferman ile benim korumam altındadır. Ve emrediyorum ki: Kimse bu insanlara veya kiliselerine zarar vermeyecek! Devletimde barış içinde yaşayacaklar. Göçmen haline gelmiş bu insanlar, güvende ve özgür olacaklar. Devletim sınırları içerisinde olan manastırlarına geri dönebilirler. Bu fermanı buyurarak, gökleri ve yeri yaratan Allah’ın ve O’nun Rasûlünün ve ondan önceki yüz yirmi dört bin peygamberin adına kılıcım üzerine yemin ederim ki; hiçbir vatandaşım bu fermanın aksine hareket etmeyecek!”

Fatih 1481 senesi ilkbaharında üç yüz bin kişilik bir ordunun başında sefere çıktı. Ancak, Hünkar çayırı denilen mevkide hastalandı ve çok geçmeden 3 Mayıs 1481’de vefat etti. Fatih’in ölümü, İslam dünyasında büyük üzüntü yarattı. Ölüm haberi Roma’ya ulaşınca, İtalya’da toplar atılıp günlerce şenlikler yapıldı. Papa, bütün Avrupa kiliselerinde üç gün çanlar çaldırıp şükür ayini yapılmasını emretti.

Batılılar (küfür milleti) kendilerine zararı dokunan, kök söktüren, Allah’ın dinini yeryüzünde hakim kılmak için fetihler yapan, İslam medeniyeti kurmak için ilimle, malla, canla mücadele eden bir lider ölünce nasıl da sevindiler. Ne hikmetse halkı müslüman olan bazı ülkelerde ölen kimi liderlerin arkasından methiyeler düzüyor ve üzüntü duyuyorlar. Sebebi nedir acaba?

Fatih hayatta olduğu süreçte, akli ve nakli ilimlerde söz sahibi olan alimleri İstanbul’a topladı ve onların talebe yetiştirmesi için medreseler kurdu. Fıkıh ilminde Molla Hüsrev, tefsirde Molla Gürani, Molla Yegan ve Hızır Çelebi, matematikte Ali Kuşçu, kelamda Hocazade dönemin büyük alimlerindendi.