Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. Aziz Akgül, israfın geldiği nokta ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
Vakfın kuruluş amacıyla ilgili bilgi veren Akgül, 1998 yılında üye ve maaş kabul etmeyen bir aile vakfı olarak kurdukların amaçlarının ise Türkiye’de meydana gelen büyük israfın önlenmesi ve duyarlılığın oluşturulmasına katkı sağlamak olduğunu söyledi.
İsraf nedeniyle dünyanda mutsuzluğun yaşandığına dikkat çeken Akgül, "Kapitalist sistem dünyaya yanlış, hatalı ve maksatlı bilimsel çalışma adı altında birçok yanlış kavramları dayatarak bugün dünyayı '2 bin 153 kişinin' menfaatine hizmet edecek noktaya getirdi. 'Dünyanın sınırlı kaynaklarının insanların sınırsız ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik çalışan bir sosyal bilim dalı' diye tarif ederler. Bu tamamen yanlış bir tanımlama. Çünkü dünyaya bakıldığı zaman aslında sınırsız kaynak var. Güneş enerjisi, rüzgârın enerjisi ve su enerjisi gibi kaynaklar sınırsız kaynaklar değil mi? Maalesef insanlık o kadar egoist bir halde yaşıyor ki dünyada her yıl yaklaşık 4 milyar ton gıda üretiliyor. Bunun 1.3 milyar tonunu israf ediyoruz ama maalesef dünyada 840 milyon insan açlık sınırının altında. Bunun yaklaşık 790 milyonu ise ölüm noktasına gelmiş durumdalar. 1.3 milyar tonun sadece 3’te biri ile 840 milyon insanın ihtiyaç duyduğu gıdayı sağlayabiliyoruz." dedi.
"Kapitalist sistem devamlı bizlere üretmeyi, büyümeyi ve tüketmeyi öneriyor." diyen Akgül, "Dünyada en büyük üretim fazlası olan yerler en zengin ülkelerdir. Onlar daha fazla üretmek suretiyle bizlere tüketin mantığını dayatıyorlar. İnsanın ihtiyacı o kadar az ki önünüze bir ton yiyecek koysak yiyemezsiniz ki. Allah-u Teâlâ öyle bir varlık yaratmış ki çok cüzi miktarlarla ihtiyaçlarını gideriyor. Türkiye İsrafı Önleme Vakfı olarak yaklaşık bir yıl evvel gıda israflarına dikkatleri çekmek için serpme kahvaltı ile ilgili ciddi mücadele verdik. Türkiye’de yaklaşık 100 milyar TL civarında lüzumsuz kaynak israfı var." şeklinde konuştu.
"İhtiyacımız olmayanları infak etmemiz lazım"
Kapitalizmin israfı teşvik ettiğine değinen Akgül, "Dünyada şu anda kapitalist sistemin bize dayattığı mekanizmalarla isteklerimiz harekete geçiriliyor. Bunu bilimsel çalışmalar adı altında yapıyorlar. Bunu kasıtlı olarak yapıyorlar. Bu husus bizlere dayatılıyor. Dünyadaki kaynaklar sınırlı insanın kaynak ihtiyaçları sınırsız dolayısıyla biz bunu telafi etmeye çalışıyoruz. Bu tamamen yanlış tanımlamadır. Bunu ret ediyorum. İnsanların ihtiyaçları sınırlı dünyadaki kaynaklar ise sınırsız. Bundan dolayı yeni bir yaşantı tarzına gireceğiz. İhtiyacımız olmayanları infak etmemiz lazım. Dinimiz iyilik yapmayı emreder. İnfak, Kur'an-ı Kerim’de 70’den fazla yerde zikredilmiş durumda. Yani zengin ihtiyacı olanı elinde tutacak onun üzerinde olanı fakire dağıtmak mecburiyetinde. Çünkü fakirlerin üzerimizde hakları var. Öyle yapıldığını düşünün Allah aşkına nerede fakir ve işsiz kalır? Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkenin bu konuda herkesten daha fazla duyarlı olması gerekir. Her gün büyük çoğunluğumuz 40 rekât namaz kılıyoruz. Namazımızda 40 defa Fatiha Süresi okuyoruz. Fatiha Süresi Kur'an-ı Kerim’in ilk süresi ve bu sürenin ilk ayeti ‘elhamdülillah’ 40 defa okuyoruz manasını düşünmüyoruz. İsraf iklim değişikliklerine sebebiyet veriyor. İsraf çevrenin bozulmasına sebebiyet veriyor. İsraf yaşanılan mekanların tahrip olmasına sebebiyet veriyor. Bunun binlerce zararı var. Onun için israf dinimizde haram kılınmış. Yaşantımız tarzında israf haddi aşmak şeklinde ifade ediliyor. Dolayısıyla herkesin artık haddini aşmayacak şekilde bir yeni yaşantı tarzına girmesi lazım." şeklinde belirtti.
"Sivil toplum kuruluşu lideri olarak söylüyorum"
Konuşmasının devamında Akgül, "İnanın eğer kamuda israfı önlersek hiçbir vatandaşımızdan tek kuruş vergi toplamaya ihtiyaç yok. Bunun da silahlı kuvvetlerde bulunmuş bir şahıs olarak, üniversitede bulunuş bir şahıs olarak, özel sektörde şirketleri olan ve yöneticilik yapmış bir şahıs olarak söylüyorum. Kamuda KOSGEB başkanlığı, Başbakan baş müşavirliğini ve milletvekilliği yapmış bir şahıs olarak söylüyorum. Sivil toplum kuruluşu lideri olarak söylüyorum. Toplumun her kesiminde bulundum. Toplumun her kesiminde çok ciddi manada israflar var. Onun için eğer biz israfları önlersek Türkiye’de vergi toplamaya ihtiyaç kalmaz." şeklinde ifade etti.
"642 milyar lirayı israf etmeden vatandaşlarımıza yansıtmış olsaydık vergi toplamaya ihtiyaç yoktu"
Akgül, Devlette, kurumda, evde israfı önlerken yapacağımız en önemli husus ‘Ne için’ sorusunu soracağız. Ne için bunu yapıyoruz. Ne için bu süreçler var. Ben 1998 yılında Sanayi Bakanlığında müşavirken ve KOSGEB başkanlığım sırasında ‘Mükemmelliğe Doğru Türkiye Programı’nı yaptım. O zamanın çok değerli Sanayi ve Ticaret Bakanı Enis Yalım Erez’in önderliğinde ne için sorusunu sorarak inanılmaz israf kaynaklarını önlemeye muvaffak olduk. Türkiye’de her yıl yayımlanan bir israf raporumuz var. 2019 yılı israf raporunda Haziran ayında yayınlandı. 2019 israf raporunda 6 sigma yönetim yaklaşımı dikkat ederseniz bilimsel yaklaşımlar. Yaptığımız değerlendirmelerde Türkiye yaklaşık 3 ila 4 sigma seviyesinde ve milli gelirimizin yaklaşık yüzde 15’ni israf etmişiz. Bu 642 milyar liraya tekabül ediyor. 642 milyar lirayı israf etmeden vatandaşlarımıza yansıtmış olsaydık vergi toplamaya ihtiyaç yoktu." dedi.
"Tasarruf cimrilik değildir"
Konuşmasının sonunda Akgül, "Çocuk ana okuluna gitmeden evvel evde tasarruflu yaşamayı öğrenecek. Biz öğreteceğiz. Hayatın her safhasında asla bunu ders olarak önlerine koyun demiyorum. O bir hayat felsefesi. İnsanın tasarruflu yaşaması için bu manada bir hayat felsefesi olması lazım. Ancak bunu yaparken insanlar şununla karıştırıyor; ‘İnsanlar ne kadar cimri’ hayır cimrilik inanılmaz kötü bir özelliktir. Cimriliği ret ediyorum. Tasarruf cimrilik değildir. Bu husus dinde dahi ret edilmiştir. Tasarruflu hayat, basit bir yaşam, sade bir hayattır. İhtiyaçlarınızın gerektirdiği kadar eşyanız ve varlığınız olacak. Onun dışındakilerini infak edeceksiniz. İsrafı önlemenin temel noktası insanların tasarruflu hayat yaşamasıyla ilgili bir hayat felsefesine bir yaşam tarzına sahip olmasıyla mümkündür. Bunu yapmamızın yolu da hayatımızın her safhasında tasarruflu yaşama bilincinin geliştirilmesine katkı sağlamaktır. Bunu yaptığımız takdirde gereksiz, amaçsız ve yararsız yere birçok işlemleri ret etmiş ve dolayısıyla daha sade, daha merhametli, hoşgörülü, eşitlikçi ve adil bir hayatla yaşamış oluruz." şeklinde konuştu.