Dr. Halid Ma'ali, Filistin Enformasyon Merkezi'nde yayımlanan yazısında siyonist işgal rejiminin Batı Şeria 'yı susuz bırakma politikasını ele aldı. İşte Halid Ma'ali'nin o yazısı: Siyonist işgal rejimi şu günlerde Batı Şeria halkını susuz bırakma politikası uyguluyor. Bunun birçok nedeni olabilir. En önemlisi işgal rejimi Filistin ekonomisinin sürekli kendisine bağlı kalmasını sağlamak, Filistin tarafında su sektörünün gelişmesini engellemek, su konusunu sürekli şantaj aracı olarak kullanmak, Filistin halkına her zaman söz sahibi olduğunu ve su gibi hayati bir konuda olduğu gibi hayatın tüm alanlarını kendisinin düzenlediği imajını vermek istiyor.
Toprağını işgal eden işgalci ve haydudun kendisine acıyacağını, kendisine karşılıksız bir şey vereceğini, dünyevi bazı çıkarlarını gözeteceğini düşünen biri varsa kesinlikle yanılıyordur. İşgalcinin Batı Şeria’da attığı her adım planlı ve projelidir. Bu adımların amaç ve hedefleri çok dikkatli bir şekilde çizilmiştir. Bununla Filistin halkının yer altı ve yer üstü zenginlikleri hesabına işgalcinin hedefleri gerçekleştirilmek isteniyor.
Yüzlerce Yahudi yerleşkesi, işgal ordusuna bağlı kışla ve karakollar Batı Şeria’nın sularını tüketiyor. İşgalci yeraltı sularını bu şekilde tüketirken, geri kalan çok az miktardaki suyu Batı Şeria’nın şehir, belde ve köylerine fahiş fiyatlarla dağıtıyor.
İşgalcinin Batı Şeria sularını azaltma politikası neticesinde bölge halkı işgalcinin insafına kalmış durumda. Su konusunda Filistin Özerk Yönetimi de sürekli şantajla karşı karşıya. İşgal rejimi suya karşılık Filistin Özerk Yönetimi’nin yerleşim projelerini kabul etmesini istiyor.
İşgal rejimi Batı Yaka’nın yer altı ve yer üstü sularını çalıp Filistin toprakları üzerinde inşa edilen Yahudi yerleşkelerine götürdüğü için, yaz mevsiminin başladığı şu günlerde Batı Yaka susuzluktan kıvranıyor.
Yerleşkelerde sular şarıl şarıl akarken bu suların gerçek sahipleri sudan istedikleri kadar faydalanamıyor.
Oslo İlkeler Anlaşmasına göre Batı Yaka’da Filistinliler yılda 118 milyon metreküp su çıkarabilir. Filistinliler ancak 87 milyon çıkarabiliyor. Oslo Anlaşması, yeraltı ve yerüstü sularının %80’inin işgal rejimine, %20’sinin ise Filistinlilere verilmesini öngörüyor.
Batı Yaka’da su pazarını elinde bulunduran şirket bu işi 15 yıldır sürdürüyor ve Batı Yaka nüfus artmasına rağmen şirket bölgeye aynı oranda su veriyor.
Susuz bırakma politikası nedeniyle Batı Yaka halkı su ihtiyacını gezici tankerlerden fahiş fiyatlarla karşılamak durumunda kalıyor. İşgalcinin Ramazan ayında da sürdürdüğü bu politika sebebiyle Batı Yaka halkı ciddi sıkıntılar çekiyor.
İnsan hakları örgütlerinin araştırmasına göre Batı Yaka’daki Filistinli bir şahsın günlük su tüketimi 75 litre iken, Yahudi yerleşimcilerden birinin su tüketimi 800 litredir. Biri istediği kadar su harcarken, diğeri mahrum bırakılıyor.
B’Tselem tarafından yayınlanan rapora göre Batı Yaka’da C bölgesi olarak tanımlanan bölgelerde yaşayan Filistinlilerin kişi başı günlük su tüketimi ise 17 litreyi geçmiyor.
Siyonist işgal rejiminin Batı Yaka’ya su veren Mekorot Şirketi aracılığıyla yaptığı zulüm, haksızlık ve hukuksuzluk her türlü insan hakkıyla çeliştiği gibi, semavi ve beşeri bütün haklarla ve Birleşmiş Milletler Dördüncü Cenevre Anlaşmasıyla da çelişiyor.
İşgal rejimi Filistin halkının imkân ve zenginliklerini kurutmaya devam edecektir. İşgalci ihtiyaç gideren ve sadaka dağıtan bir hayır kurumu değildir. Aksine işgalci düzenbaz, kurnaz ve sinsidir. Adımlarını çok dikkatli atmakta, çalışmalarını plan ve program dâhilinde yapmaktadır. Çıkarları için çalışmaktadır.
Geriye şu soru kalıyor. İşgalcinin tarihin şahit olduğu en iğrenç plan ve projelerine, hegemonya politikalarına karşı Filistinler acaba ne tür plan ve projeler hazırladı?