İsrail… ‘Mağduriyet’ten 100 günde sanık sandalyesine

Mustafa Karaalioğlu yazdı. İsrail’in Uluslararası Adalet Divanı’nda “soykırım” suçuyla yargılanacak olması neticesi şimdiden bilinmese de önemli bir gelişmedir. Hamas saldırısının gerçekleştiği 7 Ekim sabahı “mağdur” olan ve birçok ülkenin cömertçe “kendisini savunma hakkı” bahşettiği İsrail’in üç buçuk ayda soykırım suçlamasıyla sanık sandalyesine oturması dünya siyasetinde benzeri görülmemiş bir sahnedir. Daha çok insan öldürebilir, daha çok … İsrail… ‘Mağduriyet’ten 100 günde sanık sandalyesine Devamı »

Eklenme Tarihi: 29 Oca 2024
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 29 Oca 2024
İsrail… ‘Mağduriyet’ten 100 günde sanık sandalyesine

Mustafa Karaalioğlu yazdı.

İsrail’in Uluslararası Adalet Divanı’nda “soykırım” suçuyla yargılanacak olması neticesi şimdiden bilinmese de önemli bir gelişmedir. Hamas saldırısının gerçekleştiği 7 Ekim sabahı “mağdur” olan ve birçok ülkenin cömertçe “kendisini savunma hakkı” bahşettiği İsrail’in üç buçuk ayda soykırım suçlamasıyla sanık sandalyesine oturması dünya siyasetinde benzeri görülmemiş bir sahnedir.

Daha çok insan öldürebilir, daha çok bina yıkabilir ve daha ağır sözlerle böbürlenebilir ama İsrail savaşı şimdiden kaybetmiştir. Ölümcül saldırganlığın daha başında böyle olacağı belliydi, oldu. İsrail ne kadar çok masumu katlederse o kadar kaybedecekti, kaybetti.

GÜNEY AFRİKA EN ANLAMLI İŞİ YAPTI

ABD dahil birçok Batı başkentinin desteğini arkasına alan İsrail’in yargılanması bu ülkenin saldırganlığına karşı çizilmiş bir sınırdır. Katliamlara tahammülsüz dünya böylelikle Gazze’de yaşanan trajediye karşı gösterdiği ısrarlı tepkinin ödülünü almıştır. Güney Afrika küresel vicdanı hukuki ve siyasi bir güce dönüştürmeyi başarmıştır. Şu ana kadar bol bol nutuk atıldı ama Katar’ın geçici ateşkes girişimlerini ayrı tutarsak dava açılarak Gazze için ilk kez anlamlı bir iş yapıldı. Hatta tek anlamlı iş…

Gazze’de 25 bini aşkın insan hayatını kaybetti. Tamamına yakını sivil ve çoğu da kadın ve çocuk. Böyle devam ederse sayının kaç olacağını tahmin edemiyoruz. Şehir boşaldı ve İsrail artık mülteci kamplarını, toplanma yerlerini vuruyor. Her güne mutlaka en az üç haneli ölüm sayısı yazmak gerekiyormuş gibi telaşla saldırıyorlar. Ne var ki kötü planlama, kötü kararlar ve kötü siyasi tercihler savaş kabinesini açmaza doğru sürüklüyor. UAD kararı bu açmazın altını çizen yeni bir evredir.

İSLAM DÜNYASI’NIN EYLEMSİZLİĞİ

Öte yandan, bugüne kadar İsrail’e karşı anlamlı bir tepki gösteremeyen Türkiye dahil bütün İslam ülkelerinin eylemsizliği ve bilhassa politikasızlığı da tahammül sınırlarını aşıyor. Yaşadığımız günler İslam dünyası ve liderleri için iyi anılmayacak. Bir ülke ve bir coğrafya böyle bir trajedide işe yaramayacaksa, başka ne zaman yarayacak? İşe yaramamak bir yana denemeye değer girişim yapılamaması ve bir model dahi üretilememesi kabul edilebilir değildir. Siyasi ve diplomatik bir yenilgidir. Oysa Türkiye dahil bazı İslam ülkelerinin, tek bayını değilse bile müştereken, İsrail’e anlamlı baskı uygulama gücü vardı. ABD ve Avrupa’ya hissettirebilecekleri en azından toplam ağırlıkları vardı, kullanmadılar. Ticari, diplomatik ve siyasi ilişkiler neredeyse aksamadan devam etti. Hiçbir ülke, herhangi bir branşta ilişkilerinin statüsünü azaltmadı.

NİYET VARSA UAD KARARI SON FIRSAT

UAD’nin yargılama kararı İslam ülkeleri için Gazze dramına karşı hamle yapabilmek fırsatı sunuyor. İsrail’i ve İsrail destekçisi ülkeleri baskı altına almak gibi bir niyet varsa bu süreç, manivela olabilir. Küresel planda artan bir hassasiyet var; bu rüzgarla da dayanışmaya girerek, İsrail’i durdurmak adına ABD, İngiltere ve Almanya gibi kayıtsız şartsız destekçiler etkilenebilir.

Gazze savaşının İsrail için bile artık gidecek bir yeri kalmadığı aşikardır. Savaş kabinesinin sadece içeriye gösteri yapmak için sürdürdüğü savaşı noktalamak için uygun zemin oluşmuştur. Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan, Malezya, Katar ve Ürdün gibi ülkelerin ortak girişimi netice üretebilir. Bu veya benzeri girişimleri denemek artık bir tercih değil mecburiyettir. ABD ve Avrupa’ya zirve veya konferans çağrısı yapılmalı ya da başka bir model bulunmalıdır. Yöntemi farketmez; hamasetten yorulan İslam dünyasına ve tabloyu umutsuzca izleyen Filistin halkına bir çıkış yolu olabileceği gösterilmelidir.

Tekrarlayayım; tabii ki böyle bir niyet varsa…