Ahmet Varol yazdı…
2 Ocak akşamı Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta düzenlenen saldırıda Hamas’ın Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih El-Aruri ile 6 dava arkadaşına düzenlenen saldırının hemen ardından, İran’ın Kirman şehrinde Devrim Muhafızları Ordusu’nun Kudüs Gücü eski komutanı Kasım Süleymani’nin Bağdat’ta ABD tarafından gerçekleştirilen bir saldırıda öldürülmesinin dördüncü yıl dönümü münasebetiyle düzenlenen anma törenlerine katılanları hedef alan iki bombalı saldırıda, son verilen bilgilere göre 103 kişi hayatını kaybederken 170 kişi de yaralandı.
Siyonist işgal rejimi Beyrut’taki saldırıyı üstlendi. Çünkü bu saldırıyı kendi kamuoyuna aynı zamanda “müthiş suikast” olarak lanse etmek ve Gazze’deki direniş karşısında verdiği kayıplardan dolayı yıpranan prestijini düzeltmek için değerlendirmek istiyordu. ABD siyonist işgal rejiminin kendisinden onay almaksızın böyle bir saldırı düzenlediğini iddia ederken, haber kaynaklarında çelişkili bilgilere yer verildi. ABD konuyla ilgili açıklamalarında kendini biraz hadisenin dışında göstermek istiyordu. Ama bizim tahminimize göre işgalci siyonistler, bu saldırıyı da ABD’nin askeri strateji uzmanlarına danışmadan ve onaylarını almadan yapmamıştır. Ama ABD, çamurun üzerine sıçramasından biraz endişe ettiğinden işgal rejiminin kendisinden onay alma ihtiyacı duymaksızın böyle bir saldırı gerçekleştirdiği iddiasında bulunma yoluna gitmiştir.
İran’da gerçekleştirilen bombalı saldırıların ardından ABD, kendisinin olayla bir ilgisinin olmadığı yönünde açıklama yapma ihtiyacı duydu. ABD açıklamasında olayın arkasında İsrail’in bulunabileceğini düşünmek için herhangi bir gerekçe olmadığını da iddia etti. Yani bir bakıma İsrail adına onun olayla ilgisi olmadığını söylemek istedi ama bunu açık bir ifadeyle söylemekten kaçınarak böyle bir sabotajın arkasında İsrail’in olabileceğini düşünmek için herhangi bir sebep bulunmadığını ileri sürdü.
Oysa eğer böyle bir sabotajın arkasında kimin olabileceği konusunda bir tahminde bulunmaya çalışırsak tabii ki ilk akla gelecek olan İsrail’dir. İsrail işgal rejiminin son dönemde Filistin toprakları dışında bunlardan başka da bazı saldırıları oldu ve birçoğunu sahiplendi. Zihinlerdeki soru, işgal rejiminin bu türden saldırı ve sabotajlara neden ihtiyaç duyduğudur.
Bazı yorumculara göre, İsrail ABD’yi biraz daha fazla işin içine çekmek, onu daha aktif bir şekilde savaşa iştirak etmeye zorlamak amacıyla savaş çemberini genişletmek, böylece bir yandan hadiseleri işgal altındaki Filistin topraklarının dışına taşımak bir yandan da Filistin halkının ve direnişinin dıştan sıkıştırılması için ataklar yapılmasını sağlamak istiyor. Bu türden yorumlara göre siyonist işgal rejiminin, işgal altındaki Filistin toprakları dışında gerçekleştirdiği saldırılarda ve sabotajlarda ABD’nin onayını almamış olması mümkündür. Çünkü maksat onu bir şeylere zorlamak olduğundan, normal şartlarda tercih etmeyeceği birtakım girişimlere zorlamak için şartların ve sebeplerin oluşmasını istediği söylenmiş olmaktadır.
Ama bizim kanaatimize göre işgal rejimi bu saldırıları ve sabotajları, ABD’yi devre dışı bırakarak tamamen kendi kararıyla gerçekleştirmiyor. Öncelikli amacı ise savaşın çemberini genişletmekten ziyade içeride sürdürdüğü savaş ve saldırılarda bütün vahşet yöntemlerine başvurmasına rağmen istediğini elde edememesi ve sürekli güç kaybetmesi sebebiyle dikkatleri başka yönlere çekerek ordusunun içerideki yılgınlığını perdelemektir.
Aynı zamanda Filistin içinde gerçekleştirdiği vahşi katliamlar yüzünden kendisine yönelen eleştiri ve tepkilerin etkisini azaltmak amacıyla dikkatlerin başka yönlere yönlendirilmesi için sebepler oluşturmaya çalıştığı anlaşılıyor. Siyonist işgal rejimiyle göbek bağları olabileceğinden şüphe ettiğimiz bazı merkezlerin, kişilerin ve siyasi oluşumların kamuoyunun gündemini değiştirmek ve dikkatleri başka yönlere çekmek amacıyla zihinleri meşgul edecek yapay gündem maddeleri oluşturmaları da aynı amaca hizmet etmektedir.