Taha Akyol yazdı.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakci, Ürdün Kralı Abdulah’ı ziyaret etti. Belli ki İran siyasi destek arıyor. Fakat Kral Abdullah bu yönde bir imada bile bulunmadı. Aksine şu açıklamayı yaptı:
“Ürdün kesinlikle bölgesel çatışmaların arenası olmayacak!”
Türkiye Cumhurbaşkanı ise, ülkenin “İsrail’in hedefi” olduğunu, hatta “tehlikenin yaklaştığını” bile söyledi:
“İsrail durdurulmadığı takdirde bu yayılmacılığın nereye uzanacağını tahmin edebiliyoruz. Ülkemize yaklaşan tehlikeyi göremeyen idrak yoksunu kimi şahsiyetler varsa da biz riski görüyor, her türlü tedbiri alıyoruz.”
Abdullah öyle konuşurken, Erdoğan niye bölme konuşuyor?
NİL’DEN FIRAT’A?İsrail’in saldırganlığı, pervasızlığı, Führer Netanyahu’nun Nazi usulleriyle savaş yürüttüğü ortada… Fakat bu Türkiye’nin “yakınlaşmış” bir tehlike altında olduğunu gösterir mi?
Bu konuda, tek referans, Tevrat’ın malum “Nil’den Fırat’a” şeklindeki ayeti… Yahova,3300 yıl önce “İbrahim’in soyuna” bu toprakları vaad etmiş… Mısır’a ait Süveyş kanalı ve Sina yarımadasını, Suud’un kuzey kısmını ve Kuveyt’i alarak Basra Körfezine açılan ve de Ürdün’ü, artı, Suriye ve Irak topraklarının büyük bölümünü gasp eden bir harita hayali!
Türkiye’den de Hatay çevresi… Erdoğan “tehlike” algısını güçlendirmek için “Anadolu toprakları” diyor.
İsrail devletinin böyle bir hayali varsa nihayet hayaldir ve şimdiden Türkiye’yi tehlike altında göstermenin rasyoneli nedir, bilmiyorum.
İsrail’in, bitişik olduğu Sina Yarımadası ve Ürdün dururken; “Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer, bizim vatan topraklarımız” mıdır?! Üstelik Lübnan’ı baştan başa çiğnedikten sonra aradaki Suriye ve Irak’ı da tepeleyerek?!.
Yoksa, bu sadece Netanyahu ve yoldaşı dincilerin hayali mi?
Küçük bir kısmının hayali olabilir. ABD’deki “Hıristiyan Siyonistler” de bu “Nil’den Fırat’a” masalına iman ediyorlar fakat hemen değil, “İsa yeryüzüne indikten sonra” olacakmış! (Stephen Sizer, Christian Zionism, s. 162)
Demek ki zamanımızda bu açıdan da Türkiye tehlike altında değildir.
TÜRKİYE VE İSRAİLTarihte bir Müslüman-Yahudi düşmanlığı olmadı, asıl çatışma Hıristiyan Avrupa ile oldu bu da jeopolitiğin eseriydi.
Osmanlı’nın en sadık Gayrimüslim tebaası Yahudi cemaatiydi, hiç ayaklanmadılar, silaha sarılmadılar. İşgalci Yunan ordusunu İstanbul Borsası’nda Rum bankerleri finanse ederken, Yahudi bankerler bunu engelliyordu. (Vakit gazetesi, 29 Nisan 1921)
Müslümanlarla Yahudileri karşı karşıyı getiren, İsrail’dir, İsrail vahşetidir.
Bütün tarihimizde İsrail’le ilişkileri en yüksek ve en yoğun seviyeye çıkaran, Erdoğan hükümetleri oldu…
“One minute” ve “Mavi Marmara”, kısa süreli parantezlerdi. Obama, Netanyahu’nun Erdoğan’a telefon açıp özer dilemesini sağladı. (22 Mart 2013)
Netanyahu, Erdoğan’ın seçim kazanmasını kutladı. (29 Mayıs 2023)
Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York’taki Türk Evi’nde Netanyahu’yu kabul etti, ilişkilerin gelişmesinden memnuniyetlerini açıkladılar. (20 Eylül 2023)
Erdoğan Netanyahu’nun Türkiye’yi ziyaret edeceğini, sonra da kendisin iade-i ziyarette bulunacağını açıkladı. (26 Eylül 2023)
Tevrat’da o zaman da Nil’den Frat’a yazıyor, hatırlamıyordu.
İÇ POLİTİKAErdoğan’ın bu politikaları doğruydu. Araplarla kavga edip Doğu Akdeniz’de yalnız kalmanın ağır faturasını görmüştü… Hem Doğu Akdeniz dengeleri, hem yeni “enerji jeopolitiği” bunu gerektiriyordu. Sisi ve Esat’la da bu sebepten barışıyor
7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e saldırmasıyla başlayan militarist İsrail saldırıları karşısında Erdoğan’ın ilk tavrı “diplomatik”ti. “Taraflara itidal çağrısı” yapıyordu. Hatta Şansölye Scholz, “Erdoğan arabulucu olabilir” diyordu. (12 Ekim)
İsrail’e ihracatın kademeli olarak yasaklanması da muhalefetin ve kamuoyunun baskısıyla oldu. Şimdi Filistin etiketiyle kısmen devam ediyor.
Nazilerin Varşova harekâtı gibi İsrail faşizminin çoğu çocuk ve kadın 45 bin Filistinli’yi Gazze’de katletmesi, Lübnan’a saldırması, bardağı taşırdı.
İsrail’e bütün köprüler atıldığına göre Erdoğan şimdi, “beka siyaseti” ile oy kazanmanın yeni versiyonu olarak “İsrail tehlikesi”yle oy toparlama politikası izliyor. Zaten hükümette de bu söylemin tek sahibi, Erdoğan…
Hayır, Türkiye tehlike altında değildir. Niyetlenen yatırımcı kesinlikle tereddüt etmemelidir.