Ahmet Taşgetiren yazdı..
Tel Aviv’de yayınlanan Haaretz gazetesinin yaşanan savaş sırasındaki yayınını medyanın misyonu açısından ibret verici buluyorum. Haaretz’in yayınına tahammül açısından bakıldığında da ibret verici bir durum söz konusu. Haaretz’in İsrail yönetimini (yani kendi ülkesinin yönetimini) ve ona destek veren dünyadaki yandaşlarını insani bakımdan hesaba çekmesi de ibret verici.
Kim için?
Herkes için… Bütün ülkeler için, hepimiz için…
Karar’da “Ukrayna’da bu kadar insan ölse dünya dehşete düşerdi” başlıklı haberde Haaretz yazarı Gideon Levy’nin yazısından alıntılar yer aldı. Başlıktaki ifade, Rusya’nın saldırısı sonrasında “Ukrayna için” harekete geçen dünyayı sorguluyor. Ama Hamas’ı yok etme gerekçesiyle Gazze’ye, Gazze’nin çoluk – çocuk, kadın – erkek, genç – yaşlı sivil halkına, okul hastane, mülteci kampı, BM kuruluşları ayırt etmeksizin layık görülen imha politikasına ise şamar üstüne şamar vuruyor.
“Siz insan mısınız?” diyor adeta…
Bir kere başlık müthiş: “Gazze’de kaç Filistinlinin ölmesi (sizin için) çok fazla?” Bu sorunun altına yazılanlar şunlar:
“Bize (Hamas’ın) altyapısının ve komuta merkezlerinin çoğunun Gazze’de olduğu söylendi. Biz de şehri yok ettik. Şimdi bize çoğunun aslında Han Yunus’ta olduğunu söylüyorlar. Han Yunus’u yok etmeyi bitirdiğimizin ertesi günü de bize asıl önemli altyapının Refah’ta olduğunu söyleyecekler. O zaman biz de Refah’ı yok edeceğiz, ta ki onlar bize Hamas’ın kalbinin aslında Refah’ın Mısır kısmında attığını söyleyene kadar. Tıpkı ufka yaklaşır gibi, bu hedefe de ne zaman yaklaşsak bizden uzaklaşmaya devam edecek.”
İsrailli yazar, Netanyahu yönetiminin (yani ülkesini yöneten siyasi kadronun) öldürmeye doymazlığını soruluyor sonra. 20 bin, 100 bin, bir milyon? Ne kadar insan öldürülse doyar İsrail yönetimi? Bakın şöyle sorguluyor:
“Ne kadar korkunç olurlarsa olsunlar beş bin savaşçıyı/teröristi/çatışmaya katılanları/silahlı adamları öldürmek için beş bini çocuk olmak üzere 20 bin kişinin öldürülmesine gerçekten izin verilebilir mi? Peki 100 bin sivilin öldürülmesine de izin verilebilir mi? Bir milyon? Bu soruya ‘Gerektiği kadar’ yanıtının verilmesi olağandır ve açıkça ahlak dışı ve kabul edilemezdir.”
Gideon Levy, sonra Gazze’nin yıkıla yakıla küle dönmüş halini tasavvur ediyor ve Gazzeliler sürüle sürüle kül olmuş bu topraklarda nereye gidecekler?” diye soruyor. Şunları yazmış:
“Savaşın yeniden başlaması Gazze’nin güneyini işgal ve tahrip etmek anlamına geliyor. Savaştan önce bu bölgede yaşayan Gazzelilerin sayısının iki katından fazlası şu anda bu bölgeye sıkışmış durumda. Savaştan önce bile dünya standartlarına göre yoğun bir nüfusa sahipti.
“Peki hepsi nereye gidecek? Yıkılmış kuzeye mi? Gazze’nin aşırı kalabalık kasabası olan El-Mevasi’ye mi? Dışarıya kapalı Mısır’a mı? Peki savaş bittikten sonra, Gazze’de tek bir taş bile kalmadığında, toplanacak odun, sobalar için kömür, ekmek, ateş, su kalmadığında ve Moshe Tabenkin’in bir şiirinden alıntı yapacak olursak, geriye kalan tek şey kül olduğunda nereye gidecekler? Bunu hesaba katmadan savaşa devam etmek mümkün değil.”
Levy bu soruyu, sadece Netanyahu’ya sormuyor şüphesiz. Muhtemel ki onun yüreğinin kurumuş olduğunun farkında. Belki İsrail halkına soruyor. Belki İsrail’in bütün vahşetine sahip çıkan dünyanın güçlü ülkelerine soruyor. Bu gidişle İsrail’in savunulamaz hale geleceğini hatırlatarak. Şunları yazmış Gideon Levy:
“İsrail’in giderek artan uluslararası zararını hesaba katmadan savaşa devam etmek de mümkün değil. Gazze’den gelen yeni ölüm ve yıkım görüntüleri, İsrail’in yeminli müttefikleri arasında bile itibarının son kırıntılarını da yok edecektir. Hamas’ı yeneriz ve dünyayı kaybederiz. Hamas’ı yeneriz ve kendi vatandaşlarımızdan bazılarının gözünde bile bir canavara dönüşürüz. Peki sonra ne olacak?”
Evet, bu ifadeler İsrail’li bir yazara, Haaretz gazetesinin yazarı Gideon Levy’ye ait. Başta söyledim: Her haliyle ibret verici. Neden ibret verici dersiniz?
Bazen vicdan, “milli” diye nitelenen ve kutsanan, ve o çerçeveye oturtulup haksızlıkların – zulümlerin meşruiyet gerekçesi yapılan pakete isyan edebiliyor. Vicdanınızı susturuyorsunuz ya da özgür bırakıyorsunuz. Özgür bırakmanın da bir bedeli var. Onu göze alanlar yazıyor, konuşuyor…
Bazen bizde de kimi uygulamalara bakıp, insanların “suçu var ki o muameleye layık görüldü” diye onayladığı devlet uygulamalarına karşı “Vicdan nerede?” dediğiniz oluyor mu? Eğer hala öyle diyebiliyorsanız, kendiniz adına ümitvar olabilirsiniz. Değilse… Dünyada “Gazze ve Hamas hak ediyor” diyen, ya da en azından yüreğinin üzerine çimento döken bir yığın devlet ve insan da var…
Kaynak:Karar