Güney Afrika Cumhuriyeti “Gazze’de soykırım yaptığı” gerekçesiyle İsrail aleyhine Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) başvurdu ve ihtiyati (geçici) tedbir talebinde bulundu. Başvurusu kabul edildi. UAD ihtiyati tedbirlere ilişkin duruşmaları ivedilikle yapıyor, önümüzdeki günlerde kararını açıklayacak.
AA’nın haberine göre, soykırım davasına ilişkin yaptığı mahkemenin kararını tanımayacaklarını söyleyen Netanyahu “Kimse bizi durduramayacak ne Lahey, ne Şer Ekseni, ne de başka hiç kimse. Hamas’ı ortadan kaldırma, Gazze’nin bir daha ülkemiz için tehdit oluşturmayacağından emin olana kadar bu savaşı sürdüreceğiz” demiş.
Dünyanın pek çok ülkesinde Netanyahu’nun bu sözleri yadırganabilir ama bizim ülkemizde artık çok garipsenecek sözler değil.
Dolayısıyla zaten benim de asıl yazmak istediğim husus bu değil.
***
İsrail 7 Ekim 2023’ten bu yana bütün dünyanın gözünün önünde Gazze’de soykırım yapıyor. Gazze’de oturulacak ev bırakmadı, hastaneleri, okulları yerle bir etti. Nüfusun yüzde 80’ini yerinden etti. Her geçen gün koşullar daha ağırlaşıyor. Resmi rakamlara göre İsrail’in saldırılarında 23 bin 703 Filistinli hayatını kaybetti. 60 bin kişi yaralı. Sağlık sistemi altüst olmuş durumda dolayısıyla yaralı olanların ne kadarının hayatta kalacağı bilinmiyor. Bütün bunlar bir yana şu anda Gazze’de en büyük sorunlardan biri de açlık.
Bütün dünyanın gözü önünde Filistin’de soykırım yapan İsrail’i Uluslararası Soykırım Sözleşmesi’ni ihlal ediyor diyerek Lahey’e şikâyet eden, Lahey’de sanık sandalyesine oturtan ve İsrail için ihtiyatı tedbir kararları alınmasını talep eden ülke, İslam ülkelerinden biri değil Güney Afrika Cumhuriyeti oldu.
Hatta üzülerek ifade etmeliyim ki Filistin topraklarında artarak süren hukuk ihlallerini durdurmak için İsrail aleyhine dava açan ülke Türkiye de olmadı.
Oysa her fırsatta “Netanyahu’nun gerekli cezayı almasını istediğini” ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu adımı atması gerekmez miydi?
Netanyahu’nun “Lahey bizi durduramaz, mahkeme ne karar verirse versin uymayacağız” açıklamasını elbette yadırgıyorum ancak AİHM kararlarını tanımayan bir ülkenin vatandaşı olarak, üzülerek ifade etmeliyim ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu sözleri de garip ve tuhaf geldi bana.UAD’e açılan soykırım davasındaki 11 Ocak tarihli ilk duruşmada Güney Afrika heyeti mahkemeye argümanlarını sunarlarken Cumhurbaşkanı Erdoğan şu açıklamayı yapmıştı:
“Bizim vermiş olduğumuz bütün belgeler ciddi manada Lahey’de iş görüyor. Bu belgeleri artırarak vermeye devam edeceğiz ve inanıyorum ki şu anda bizim o teslim ettiğimiz belgelerle İsrail orada mahkûm olacaktır.”
Tuhaf değil mi gerçekten? Mademki Lahey’deki duruşmada Türkiye’nin verdiği belgeler ciddi manada iş görüyor.
Ve İsrail Türkiye’nin verdiği belgeler üzerinden mahkûm olacak…O zaman neden Uluslararası Adalet Divanı’na İsrail’i şikayet eden Türkiye olmadı?Türkiye neden belgeleri el üstünden değil de el üstünden veriyor?
***
Konuştuğu her platformda Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu başta olmak üzere bütün “Gazze kasaplarından” hesap sormasını istediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan neden elindeki belgelerle Lahey’e başvurmadı.
Lahey’den İsrail’i durdurmasını istemedi.
Uluslararası Adalet Divanı’ndan “İsrail’in Gazze’deki askeri operasyonları durdurmasını”, “Filistinlilere yönelik soykırımın önlemesi için gerekli tüm makul tedbirleri almasını”, “Soykırım Sözleşmesi’nin 2. maddesi kapsamına giren her türlü eylemden kaçınmasını”, “Yerlerinden edilenlerin evlerine dönerek yeterli gıda, su, yakıt, tıbbi ve hijyen malzemeleri, barınak ve giysi dahil olmak üzere insani yardıma erişiminin sağlamasını”, “Soykırıma karışanların cezalandırılmaları için gerekli adımları atmasını”, “Soykırımın delillerini muhafaza etmesine ve bu amaçla gelen uluslararası görevliler ve diğer yetkililerin Gazze’ye erişimini engellememesini” isteyen ülke Türkiye olabilirdi elbette.
Bütün bunlar mümkünken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Türkiye elindeki belgeleri UAD’e değil, Güney Afrika Cumhuriyeti’ne vermeyi tercih ettiğini öğreniyoruz ne yazık ki?
Maalesef.