İsveç’in Malmö kentinde göstericiler, Eurovision Şarkı Yarışması finalinin başlamasına saatler kala İsrail’in yarışmaya katılımını protesto etmek için şehir merkezinde yürüdü. Aslında yarışmadan iki gün önce de daha büyük katılımda bir yürüyüşü “Filistin’e Özgürlük” adı altında yapmışlardı.
Dev Filistin bayrakları sallayan ve davullar eşliğinde tüm güçleriyle bağıran protestocular “Eurovision, saklanamazsınız, soykırımı destekliyorsunuz” ve “Özgür, özgür Filistin” gibi sloganlar attı.
Gerçekten Eurovision nasıl bir yarışmaydı ve amacı neydi?
Eurovision Şarkı Yarışması’nı düzenleyen Avrupa Yayın Birliği (EBU) yarışmanın tamamen kültürel bir etkinlik olduğunu ve siyasete yer vermediğini defalarca ve ısrarla vurguladı. Kuralları tamamen belirlenmiş olan yarışmada, siyasi açıklamalara ve hatta sloganlara izin verilmediği söylendi.
EBU bu açıklamayı her sene yapmayı ihmal etmese de Eurovision’un dönen çarkları hakkında herkes yeterince bilgi sahibi. Yarışma her zaman politik açıdan yüklü bir yarışmaydı hatta bu sene her zamankinden daha da fazla mesajlar içereceği kesin bir yarışmaydı.
Uzman jüriler verilen puanların yarısına karar veriyor, ülkeleri yarışmayan izleyiciler oy kullanabiliyor, eğer ülkeniz finale kalmışsa da oy kullanamıyorsunuz.
Sonuç olarak oylama, büyük miktarda ulusal önyargının üzerine, bir parça müzik beğenisi serpiştirilerek yapılıyor. Bu şekilde Eurovision, tıpkı spor müsabakaları gibi zararsız ve başarıyı destekleyen bir yarışmaymış gibi gösteriliyorsa da işlerin öyle olmadığı hepimizin malumu.
Avrupa siyasi arenası kendi kendisine gelin güvey olan, bir sevgi kelebekliği hali üzerinde, “müziğin birleştirici gücü” gibi duyumda hoş, içerikte bomboş bir masalın içerisindeki saklı yağız delikanlı. Bu arena körlerin sağırların birbirini pohpohladığı, yerdiği, sevdiği, nefret ettiği neonlar arasından çığlık çığlığa ayar verdiği bir hisseli harikalar kumpanyası…
Öyle olmasaydı 35.000 insanın yeryüzünün orta yerinde soykırıma uğradığı bir ortamda barışçıl dünyaya el uzatan bir siyasetle temerküz etmek yerine şiddetli çatışmanın uzantısı olmaya devam etmezdi.
Sonuna kadar politik bir yarışma. Şöyle ki;
2022’de Eurovision, Ukrayna’nın tam kapsamlı işgalinin ardından Rusya’nın yarışmaya girmesini yasaklamıştı. Yarışmada da Ukrayna’ya zafer kazandırılma şekli açıkça siyasi bir mesaj göndermiyor muydu? Bu siyasi mesaj aslında Avrupa Atlantik Konseyi’nin bir parçası olan Ukrayna için bir “arkandayız” göz kırpmasıydı.
Aylardır Filistin yanlısı gruplar Eurovision’un organizatörlerine İsrail’in yarışmadan menedilmesi çağrısında bulunuyordu. Pop yıldızları, sanatçılar ve eski Eurovision katılımcıları da dahil olmak üzere binlerce müzisyen, İsrail’in etkinlikten atılmasına yönelik bir emsal olduğunu belirten dilekçelere imza attı. Sonuç nedir; bir hiç.
İsrail’in kanlı Eurovision tarihi
İsrail Avrupa’nın bir parçası olmamasına rağmen 1973’ten beri yarışıyor ve yarışmayı toplamda dört kez kazandı. Yarışma tarihi boyunca diplomatik kriz odağı olma bayrağını kimseye kaptırmamış bir ülke Siyonist devlet.
1978 senesinde Paris Eurovision’da birinci “A-Ba-Ni-Bi” adlı şarkısıyla İzhar Kohen & Alphabeta olmuştu ve İsrail yarışmayı tarihinde ilk kez kazanmıştı.
Aynı sene İsrail, Güney Lübnan’ı işgal ettiği ve mülteci kamplarına yönelik birçok saldırı gerçekleştirdiği halde yine de yarışmadan menedilmedi. Ürdün yarışmayı İsrail’i protesto etme saikiyle yayınlamadı. Kendisine diğer Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri de katıldı.
2005 senesine gelindiğinde “İkinci İntifada” veya “El Aksa İntifadası” olarak bilinen Eylül 2000’den 2005 yılına kadar devam eden ikinci Filistin ayaklanması son düzlüğe girmiş ve süren savaş boyunca binlerce insan ölmüştü. İsrail ve Filistin arasındaki çatışmalar nihayet şubat ayında Ariel Şaron ve Mahmud Abbas’ın katıldığı Sharm ek-Sheikh Zirvesi ile sona ermişti.
Aynı sene yine hiçbir sansüre, engellemeye ve cezalandırılmaya tabi tutulmayan İsrail yarışmaya katılmış ve 4. olmuştu. Lübnan’ın ulusal yayıncısı Télé Liban, İsrail katılımını yok saydı ve yayınlamadı. Başka konularda oldukça edilgen duran Eurovision bir anda haşmete büründü ve Lübnan’a sert bir tepki gösterdi. Lübnan’ın yarışmadan tamamen çekilmesine karar verdi. Ve bu karar hala böyle.
90’lı yılların sonuna gelindiğinde İsrail ve Filistin arasındaki gerilim aralıksız kan dökülmesine yol açıyordu. İsrail, Lübnan’ı üç hafta süreyle aralıksız bombalamıştı. Yine aynı sene İsrail yine hiçbir yaptırıma uğramadan yarışmaya katıldı. Üstüne üstlük Şarkıcı Dana Diva isimli şarkısıyla 1. oldu. Şimdiye kadar alınan en yüksek yarışma puanın da sahibi olduğunu belirtelim.
Bu sene fakat farklı bir sene oldu. Uluslararası hukukun yok sayılması, sömürgecilik, terör devleti olma, Siyonizm ve İsrail’in işlediği tüm savaş suçlarının bunca zaman görmezden gelindiği bir lunapark olarak Eurovision, tarihi boyunca görmediği ulusal bir protesto ile karşılaştı ve olmayan meşruiyetini tüm dünyanın gözü önünde daha da yitirdi.
Artık orası başından beri dayatıldığı gibi bir Avrupa vizyonu değil, menfaatlerin görsel seyir ve disko ışıklarıyla süslendiği alternatif bir Varşova Paktı.
Önemli kültürel ve sportif etkinliklerle ilgili en büyük yanılgılardan biri, etkinliklerin politikadan bağımsız yaklaşılacağı sanrısıdır. Öyle olmasaydı 2019’da Tokyo Olimpiyatları’nda Rusya ki Ukrayna savaşı fiili olarak başlamamış olmasına rağmen marşları okunmadan, komite olarak girmezdi. Bu sene de olimpiyatlara katılamayacak. Eurovision’a zaten alınmıyor.
Savaşın da işine geleni makbul anlayacağınız. İnsan Filistin’in 3 kuruşluk yarışmalarda dahi yalnız bırakılışına üzülmüyor değil.
Biz de bu yarışmanın iyi ki bir parçası değiliz ayrıca, bu konuda fikrim çok net