Avrupa’da her yıl binlerce çocuk babasından habersiz dünyaya geliyor. Genellikle tatilde yahut bir festivalde yaşanan kısa süreli ilişkiler sonucu doğan bu çocukların sayısı giderek artıyor. Nüfusu hızla yaşlanan Avrupa içinse durum gayet normal!
Yirmili yaşlarda bir kız. Kucağında birkaç aylık sevimli bir bebek. Her yıl Avrupa’nın değişik ülkelerinden binlerce müzikseveri Danimarka’ya toplayan Roskilde Festivali’nin gerçekleştirildiği alanın girişinde bekliyor. Elinde bir pankart var. Onu görenler şaşırıyor. Bir yandan bebeğini avutmaya çalışıyor, diğer yandan elindeki pankartı herkesin görebileceği şekilde tutmaya çalışıyor. Pankartta şöyle yazıyor: “Beni hatırlıyor musun? Geçen yıl burada tanışıp birlikte olmuştuk. Adını bilmiyorum. Kucağımdaki, senin çocuğun. Onunla tanışmak istersen yanıma gelmen yeter.”
Resmî rakamlara göre; İngiltere’de geçen yıl dünyaya gelen 20 binden fazla çocuğun babası bilinmiyor. Diğer taraftan kim olduğu bilinmesine rağmen hiçbir şekilde babasıyla görüştürülmeden büyütülen çocukların sayısı 1 milyondan fazla. İngiltere bu konuda Avrupa lideri olsa da benzer rakamlar Almanya ve Fransa için de geçerli. Bu çocukların büyük bölümü yurtdışı tatillerindeki ilişkiler neticesinde dünyaya geliyor. Araştırmalara göre, İngiliz kadınların yüzde 20’si yurtdışında tatil yaparken hamile kaldıklarını beyan ediyor.
Norveç’te babasının kim olduğu bilinmeyen çocuk sayısı son yıllarda artıyor. Öyle ki bu durum artık televizyon programlarına konu olmaya başladı. Ülkenin önde gelen ulusal kanallarından birinde ‘Benim Gerçek Babam Kim?’ isimli bir televizyon programı yayımlanıyor. Programda gerçek babasından habersiz büyüyen çocukların dramatik hayatı ve babalarını arama serüvenleri izleyicilerle paylaşılıyor.
İnsanı Tanımayanın İnsana Hükmetmesi Sonucunda Bozulma Kaçınılmazdır!
İnsanları tanımadan, nefsinin ona ne fısıldadığını bilmeden insanlara hidayet yolu göstermek toplumları korkunç ve zillet dolu bir sonla karşı karşıya getiriyor. Toplumların fesadı sonucunda kayıp bir nesil, ve geriye dönüşü mümkün olmayan kayıplar baş gösteriyor.
Ve çözüm elbette ki insanı en iyi bilen Allah'ın kanunlarını toplumlara hakim kılmaktır. Toplumları ıslah edecek ilkelerin Allah'tan alınması sağlanmalıdır. Zira toplumların ıslahı ancak böylece vuku bulacaktır.