Fosilleşmiş bir Evrim Safsatası: ''Körelmiş Organlar''
Körelmiş organ iddiası Charles Darwin evrim hipotezini ortaya atmadan evvel Lamarck tarafından dillendirilmiştir. “Kullanılan organın geliştiği, kullanılmayanın köreldiği” hususu, “Lamarck Prensibi” olarak bilinir. Buna göre evvelce aktif olan bir organ, zamanın geçmesi ve çevre şartlarının değişmesi ile pasif bir konuma geçmiş hatta hiç ihtiyaç kalmadığı takdirde ise tamamen körelmiştir.
Bu masal evrim hipotezi tarihince ''bilim'' adı altında pek çok makalede neşredilmiş, araştırmalara konu olmuştur. Ernst Wiedersheim, 1895 yılında yayınladığı “The Structure of Man” adlı eserinde, insanın bedeninde iş görmeyen ve daha önceki atalarından kalıntı olarak intikal eden ve zamanla insanın bedenini terk edecek olan 86 lüzumsuz organ olduğunu belirtmiştir. Encyclopedia Britannica hâlen böyle körelmiş organ sayısını 100’den fazla olarak vermektedir. Bu listeye kozalaksı beze, tiroit bezi, timüs bezi, kuyruk sokumu, apandisit, kulak kasları ve bademcikleri dâhil etmektedir.
İnsanda kör bağırsak, diğer canlılara göre fazla gelişmemiştir. Bu durum körelmiş bir yapı olarak kabul edilir ve insanın otla beslenen bir atadan geldiğine delil gösterilir. İnsanda bir başka körelmiş kabul edilen organ, kuyruk sokumudur. Bunun da insanın kuyruklu atasından geldiği, şu anda görevi bulunmayan lüzumsuz organ olduğu ileri sürülür. Ayrıca epifiz bezi, hipofiz bezi ve bademcikler gibi pek çok yapının, körelmiş organ olduğu iddia edilir.
Kainata Mühendis Kesilenler
Mühendisler kendi alanlarında söz sahibidirler. Bir inşaat mühendisi bir binanın inşa edilmesiyle ilgili her şeyde ihtisas sahibi olduğundan bu hususta eleştiriler sunabilir. Yapılan binanın neresinde hata var, neresinin gereksiz, neresinin eksik olduğunu söyleyebilir.
Peki Kainatın Mühendisi kim? Bu kainatı bu kadar hassas ölçülere bağlı kılan ve her şeyi bir basit maddeden mucize gibi inşa eden kim? Elbette bu sorunun cevabının insan olmayacağı kesindir. Zira Kainatı yaratan ve onu düzenleyip insana hazır eden Cenab-ı Hakk’tır. Canlıları basit bir maddeden halk eden Cenabı Hakk elbette onların yaratılış hikmetiyle ilgili en yüksek söz sahibidir.
Yüce Rabbimiz; Hem o göğü, yeri ve aralarındakileri Biz boşuna yaratmadık. O, küfredenlerin zannı. Onun için küfredenlere ateşten bir veyl var. (Sad-27) buyurmaktadır.
Durum böyle iken elbette kainatta bir zerreden ibaret olan aklı küçük, kabiliyetleri kısıtlı insan kendini kainata mühendis tayin edip neresinin gereksiz, neresinin fazla olduğuna karar veremez. Böyle büyük bir iddianın sahipleri sonunda her zaman haksız çıkmaya ve aleme maskara olmaya müstehaktırlar.
Şimdi bu sözde mühendislerin iddialarını inceleyip insan vücudunda köreldiği iddia edilen organları ve vazifelerini bir inceleyelim;
Beyinde bulunan kozalaksı beze körelmiş organ olarak anlatılmıştır. Fakat yapılan araştırmalar sonucunda bu bezenin melatonin hormonunu salgıladığı ve böylece cinsel gelişimi düzenlediği keşfedilmiştir. Köreldiği iddia edilen bir başka organ timüs bezidir. Araştırmalar timüs bezinin erken çocukluk döneminde, bedenin bağışıklık sisteminin gelişiminde hayati bir katkı yaptığı ortaya koymuştur. Timüs bezi, gelişim çağında lenf sisteminin normal gelişiminden ve bağışıklık maddesi (antikor) teşekkülünden sorumludur. Tiroid bezinin körelmiş bir yapı olduğu iddiası ise metabolizma ve büyüme için hayati önem taşıyan iki hormon salgılayan bir endokrin bezesi olduğu anlaşılınca çökmüştür.
Bademciklerin de köreldiği iddiası halen daha dillendirilmektedir. Hatta bu halk arasında bile bazen işitilebilir. Halbuki herşeyi hikmetle yaratan Allahu Teala, bademciklere de mühim bir vazife vermiştir. Bademcikler (Tonsillar) lenfosit üretir ve ayrıca lokal bir antibakteriyel görev yapar.
Evrimciler daha pek çok organın körelmiş olduğu iddiasındadır. Bunlardan en meşhurlarından iki tanesine daha değinelim;
Apandisit başka bir tabirle kör bağırsak halen daha körelmiş organ listesinin başına konur. Fakat yapılan araştırmalar sonucunda kör bağırsak vücuda giren yabancı unsurlara karşı aktif bir organ olarak iş görür. Kalın bağırsağa gönderdiği sıvıyla bulaşıcı hastalıklara karşı koruyuculuk görevi yapmaktadır. Nitekim bugün, kör bağırsağın alınması hâlinde bazı antikorların salınmadığı ve bu yüzden çeşitli mikropların ürediği tespit edilmiştir. Kör bağırsağı erken yaşlarda alınanların diğerlerine göre kansere yakalanma oranı yüzde 30 daha fazladır. En çok dillendirilen körelmiş organlardan bir tanesi de kuyruk sokumu kemiğidir. Bu kemik evrimi savunanlar için insanın atasının kuyruklu bir tür olduğu husunda sarsılmaz bir ispat gibi kabul edilir. Ancak bilimsel araştırmalar kuyruk sokumu kemiğinin körelmediğini ve çok mühim bir vazifesinin olduğunu ortaya koymuştur. Kuyruk sokumu kemiği kalça kemerinin karın kasları için mühim bir tutunma noktasıdır. İnsan bu sayede rahat oturabilir. Halk arasında bazı kazalarda kuyruk sokumu kemiğini kıranlar olur. Bu insanların kesinlikle uzun süre aynı pozisyonda oturamadıkları ve asla rahat edemedikleri gözlemlenmiştir.
Körelmiş organ safsatası sadece insan organları ile ilgili değildir; evrimciler hayvanlar aleminde hikmetini çözemedikleri birçok organı da körelmiş olmakla suçlarlar. Bu iddialarını da evrime ispat olarak sunmak üzere birçok deneyler yaparak güya körelmiş organların bir işe yaramadığını ispatlamaya çalışırlar. Ancak her seferinde bir tokat yiyip esasen hiç bir organın körelmiş olmadığını, körelenin kendi vicdan ve kalpleri olduğunu anlarlar. Sadece basit bir örnek aşağıda görebileceğiniz boynuzlu böcekle alakalıdır. Boynuzlu böcekteki boynuzların körelmiş olduğunu iddia eden evrimci bilim adamı Armin Moczek, yanıldığını itiraf etmek zorunda kalmıştır.
Boynuzlu böcekle ilgili araştırma yürüten ve kendisi de evrimci olan bilim adamı Armin Mozcek, bu böceklerin boynuzlarının körelmiş olmadığını şu sözleri ile itiraf eder;
''Öyle gözüküyor ki ergenlik öncesi bu boynuzlar işlevsiz değillerdir. Halbuki çoğumuz önceden böyle düşünmüyordu.'' Yakın zamanda yapılan bir araştırmada bilim adamları böceğin larva aşamasındayken ufak voltaj arkları kullanarak, boynuz hücrelerini diğer hücrelere zarar vermeden yok etmişlerdir. Sonrasında ise, boynuz dokusu tahrip edilen böceklerin baş bölgelerindeki kabukları kıramadıkları gözlemlenmiştir. Sonuçta bu böceklerin baş kısımları sıkı bir şekilde koruyucu zırhla örtülü kalmış ve kabuklarından dışarı çıkamamışlardır. Bu da göstermektedir ki boynuzlar körelmiş birer organ değil aksine bu canlılar için hayati önem taşıyan birer organdır. Körelmiş organ iddiası hususunda dillendirilen bir diğer canlı ise deve kuşudur. Bu kuşların kanatlarının zamanla köreldiği iddia edilir. Bu iddianın arkasında, kanatların sadece uçmak için vazifeli olabileceği gibi son derece sığ ve yüzeysel bir bakış açısı vardır. Oysa ki deve kuşu gibi saatte 97 km hızla koşabilen bir canlı için kanatlar son derece önemli bir denge sağlayıcı görevi görürler...