Alparslan Kuytul liderliğindeki grubun AK Parti iktidarına muhalif olduğu malum ama maşeri vicdan taraftar-muhalif ayrımı yapmaz; tabii ki AK Partililerin de vicdanlarını kanattı bu zulüm.
Belki de herkesten evvel ve en çok onların vicdanını kanattı, “Zulme karşı mücadele üzerinde yükselen AK Parti’mizin iktidarında olacak şey miydi bu?” dedirterek.
AK Parti iktidarına yakıştıramadıkları başka şeyler de oldu ve oluyor, onları bir şekilde tevil ediyorlar veya ‘Beterin beteri var’ diyerek sineye çekiyorlar ama böyle tevili imkânsız ve beterin beteri apaçık bir zulüm olunca…
***
AK Partili Ardahan Milletvekili Orhan Atalay, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada “Adana’da olup bitenler tek kelime ile vahşettir. Kimden gelirse gelsin, kime karşı işlenmiş olursa olsun. Bu vahşetin fotoğrafını tarihin ve toplumun hafızasından silecek tek şey tüm faillerin en etkin şekilde cezalandırılmasıdır” derken -ve AK Partili İstanbul Milletvekili Aziz Babuşçu bu mesajı sahiplenerek paylaşırken- AK Parti tabanının hissiyatına da tercüman oldu.
Şimdi gözler, konuyla ilgili soruşturma başlattığını duyuran Adana Valiliği’nde.
Ama ondan ziyade Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan’da.
***
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Bizim yöntemimiz bu olmamalıydı” deme gereğini duyması önemli.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in “Orantısız güç kabul edilemez” açıklaması da önemli.
Bunlar maşeri vicdanı bir nebze de olsa rahatlatmaya belki yetebilirdi ama iktidarla özdeşleşen ve “Yüzde 50 + 1” belâsı sayesinde iktidarın seyri üzerinde tayin edici rol oynayabilen MHP lideri Devlet Bahçeli’nin o zulme alkış mahiyetindeki sözlerinden sonra Erdoğan’ın bizzat vereceği hakkaniyet mesajından aşağısı kurtarmaz.
***
Erdoğan’ı “Bahçeli’nin vesayeti”ni kabul etmemeye, “açıkça işkenceyi, hukuksuzluğu ve gaddarlığı tebrik eden Bahçeli”nin aksine “vatandaşlarına sokak ortasında işkence edenlerden hesabın sorulacağını” söylemeye, yani “makamına, demokrasiye, hukuk devletine ve insan haklarına” sahip çıkmaya çağıran Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu’na katılmamak, ehl-i vicdan için mümkün değil.
Üçüncü ittifak
Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu sadece Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan’a değil AK Partililere de çağrıda bulundu.
Dedi ki:
“Siz eski sorosçuların, pelikancıların, 28 Şubatçıların, bizim hakkımızda işlettiği propagandanın tesiri dolayısıyla ne düşünürseniz düşünün, biz sizin vicdanınızdan ümidimizi kesmeyecek ve o vicdana hitap etmeye devam edeceğiz…
“İşkenceye sıfır tolerans ile başladığımız yolculuktan, insanların sokak ortasında şiddete ve işkenceye tabi tutulduğu noktaya gelindi. Bir yüzükle başlayan siyasi yolculuk, hesabı verilemeyen büyük servetlerle sürdürülüyor. Sizin analarınızın ak sütü gibi helal oylarınız, 90'lı yılların aktörlerine güç devşirilmesi için kullanılıyor…
“Güç yozlaşmasına kapılmamış değerli AK Partili kardeşlerim, burada tarihi görev ve sorumluluk size düşüyor. Bu kötü gidişe destek vermeyin, korkmayın ve saflarımıza katılın…
“Vicdanınızla konuşun ve ayağa kalkın. Sizden bizi değil, hakikati ve adaleti savunmanızı istiyorum. Değerlerimizin ve bu değerlerin kaybolmasından yüreği yanan vefakâr ve mazlum kitlelerin sözcüsü olmanızı istiyoruz.
“Kararlılıkla inandıklarımızı söylemeye devam ediyorsak son nefesimizde ‘Uyardık, şahid ol yâ Rab’ diyebilmek içindir.”
***
Pek çok AK Partili, Davutoğlu’nun hassasiyetlerini ve sancılarını paylaşıyor.
Bazıları, AK Parti’den kopma temayülü de gösteriyor.
Yukarıdaki sözler onların kalplerine dokunmuş olsa gerek.
Ama mevcut şartlarda Gelecek Partisi’ne yönelmeleri zor.
Ali Babacan liderliğindeki DEVA’ya da.
Çünkü, AK Parti’ye ne kadar kızarsalar kızsınlar, ona karşı CHP ile saf tutmayı kendilerine yakıştıramıyorlar.
Cumhur İttifakı’na ne kadar tepki duyarsalar duysunlar, onun karşısındaki Millet İttifakı’nı güçlendirmek istemiyorlar.
Erdoğan’la ilgili hayal kırıklıkları ne kadar büyük olursa olsun, AK Parti iktidarının en iyi zamanlarında bile Erdoğan’a diş bileyen çevrelerle ilgili şüpheleri daha büyük.
Ve Ahmet Davutoğlu yahut Ali Babacan’a ne kadar sempatiyle bakarsalar baksınlar, ‘o tarafta’ göründükleri için Gelecek Partisi ve DEVA’yı sahiplenemiyorlar.
Bu iki partinin Millet İttifakı çatısı altında değil de yeni bir oluşumla -diyelim ki SAADET, Yeniden Refah ve HÜDA PAR ile beraber- seçime gireceği algısı olsaydı ve Davutoğlu yukarıdaki çağrıyı öyle bir ortamda yapsaydı, herhalde durum farklı olurdu.
***
AK Parti’deki yozlaşmayı hazmedemeyen ama camia içinde kalmayı önemseyen kimseler, AK Parti’nin kuruluş ilkelerini ihya etmeye matuf yeni bir siyasi hareketin başlatılacağı söylentisi üzerine umutlanmış, Davutoğlu ve Babacan’ın iki ayrı parti kuracağı anlaşıldığında ise hayal kırıklığına uğramıştı.
O gün bugündür onlara sitem ediyorlar “Niye ayrı düştünüz? Güçlerinizi niye birleştirmediniz? Neyi paylaşamadınız?” diye. (Davutoğlu’na kalsaydı böyle olmazdı. Böyle olmaması, beraber hareket edilmesi için nasıl çırpındığına şahidim. Ne yazık ki Babacan ve arkadaşlarını ikna edemedi.)
Bu ayrışma yüzünden barajı aşamadıkları takdirde onlara verilen oyların boşa gideceği endişesiyle “Bari mevcut ittifaklardan ayrı bir ittifak kursunlar” da diyorlar o gün bugündür.
Şimdiye kadar bu yönde bir hareket olmadı.
Bundan sonra olur mu?
Habertürk yazarı Kemal Öztürk, seçim kanununda yapılması planlanan değişikliklerin üçüncü ittifak ihtimalini güçlendirdiğini; Gelecek Partisi, DEVA ve SAADET’te “liderler düzeyinde olmasa da, ikinci üçüncü konumdaki isimlerde yeni bir ittifak yapısıyla seçimlere asılma eğilimi” gördüğünü -Yeniden Refah’ın zaten o eğilimde olduğunu hatırlatarak- yazdı ve “yeni ittifak yapısına iki siyasi partinin lideri soğuk bakıyor” diye ekledi.
Katıldığı bir televizyon programında o iki liderin DEVA lideri Ali Babacan ve SAADET lideri Temel Karamollaoğlu olduğunu da söyledi.
Bakalım ne olacak.
***
CHP, oylarını muhafaza ediyor ve belki de artırıyor.
İYİ Parti de öyle.
Oralardan Gelecek Partisi ve DEVA’ya oy geleceğe hiç benzemiyor.
HDP’den de çok zor gelir.
Bu iki partinin oy potansiyeli neredeyse sadece AK Parti tabanında.
Ama kamuoyu araştırmalarının da ortaya koyduğu üzere AK Parti tabanından Gelecek Partisi ve DEVA’ya yöneliş pek sınırlı kaldı ve bu gidişle pek sınırlı kalmaya devam edecektir.
CHP ile beraber hareket ederek hatırı sayılır oranda oy toplayabileceklerine dair hiçbir işaret yok.
En azından seçime mahsus olmak üzere kendi aralarında ve SAADET, Yeniden Refah, HÜDA PAR ile (bir eksik bir fazla da olabilir) safları sıklaştırarak yeni bir mecra açmaları halinde ise potansiyellerini harekete geçirebilir ve güçlü bir sinerji oluşturabilirler.
(Bunu yapmak için “6’lı masa”daki mutabakatı çiğnemeleri gerekmez. Güçlendirilmiş parlamenter sistem gibi konularda yine Millet İttifakı ile, kimi konularda da Cumhur İttifakı ile ‘paslaşabilir’ ve siyasetteki kutuplaşmanın aşılmasına bu şekilde hizmet edebilirler.)
Hal bu iken “üçüncü ittifak”ın hâlâ liderler seviyesinde gündeme gelmemiş olması hayret verici.
NOT: Üçüncü ittifak deyip duruyorum ama HDP öncülüğündeki sol partiler erken davranırsa dördüncü ittifak olur tabii. Olacağı varsa.