Gerçekler çoğu kez kabullenmek, görülmek istenmese de acıdır. Ve ne yapılırsa yapılsın, başlar hangi kuma gömülürse gömülsün ondan kaçılamaz, üstü örtülemez.
Bu ülkenin en can yakıcı gerçeklerinden biri de KHK sorunudur. Bu ülkenin kanayan yarasıdır, Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu’nun tanımıyla KHK artık beyin kanamasına dönüşmüş hayati bir sorundur.
On binlerce kamu görevlisi hukuken herhangi bir somut suçu bulunmadığı halde bir gecede alınlarına terörist, vatan haini damgası vuruldu. “Hukuksuz ve anayasaya aykırı” bir şekilde görevlerinden ihraç edildiler, toplumda vebalı hale getirildiler. Özel sektörde çalışmalarının önünde açık bir yasak olmadığı halde, sicillerine “şüpheli” yazıldı.
Suçlu olduklarına hukuk değil birtakım kişiler karar verdi.
**********
Cumhurbaşkanı Erdoğan Yargıtay’ın 150. yılı sempozyumunda yargıçlara şöyle demişti:
“Bir ülkede halk bunalmış, ellerini semaya açarak adalet çığlığı atar hale gelmişse oradaki yargı sisteminde bir sorun var demektir. Adaleti kaybettiğimizde her şeyimizi kaybedeceğimizi de bilmek zorundayız. Hukukun üstünlüğüne büyük önem veriyoruz.” (6 Mart 2018)
On binlerce insan yıllardır adalet talep ediyor ancak seslerini duyuramıyorlar. Devlet sağır oldu duymuyor.
Son yaşanan hadise malum.
Ödüllü yönetmen Nejla Demirci’nin, KHK’larla kamu görevinden ihraç edilen Dr. Yasemin Demirci ve öğretmen Engin Karataş’ın yaşadıklarını “Kanun Hükmü” adıyla belgesel yaptı. Belgesel Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne önce kabul edildi sonra da “yargı süreci devam ettiği” bahanesi ileri sürülerek festivalden çıkardılar.
Evet, aynen böyle. Festival yönetimi önce kabul etti hiçbir mahzur görmedi ama sonra ne olduysa oldu, vazgeçiverdi.
Festival yönetimi, 56 başvuru arasından seçtikleri sekiz belgesel filmden biri olan “Kanun Hükmü” isimli belgeselin içeriğinin ne olduğunu bilmeden, izlemeden kabul etmiş olabilir mi? Bu mümkün değil elbette, anlamsız bir soru olduğunun da farkındayım. Çünkü Bodrum Kaymakamlığının Nejla Demirci’ye çekimler için izin vermemesi mahkemelik olmuştu. Anayasa Mahkemesi Bodrum Kaymakamlığının çekimlere izin vermemesini “ifade özgürlüğü ihlali” olarak değerlendirmiş ve yönetmene 13 bin 500 TL tazminat ödenmesine karar vermişti.
Dolayısıyla festival yönetiminin bütün bunlardan haberdar olmaması mümkün değil ancak ben yine de dün yönetmen Nejla Demirci’yi aradım ve sordum… Şunları anlattı:
“Kendi ekip arkadaşlarım dahil olmak üzere arkadaşlarım, yakınlarım, festival yönetiminin başvurumuzu değerlendireceği, belgeselimizin seçkiye alınacağı konusunda çok umutlu değildi. Ama ben yine de başvurumu yaptım. Festival yöneticilerine belgeselimiz hakkında sosyal medya da dahil olmak üzere çıkan haberleri ve Anayasa Mahkemesi’nin kararını bilgi notuyla birlikte gönderdim. Devlet bana tazminat ödedi, hiçbir hukuki engelin olmadığını, çekinmeden filmimi inceleyebileceklerini söyledim. Festival yönetimi çok mutlu oldu ve çok kısa bir süre sonra da beğendiklerini ön jüriye gideceğini bildirdiler.”
***********
Nejla Demirci, belgeselinin ön seçkiye alındığını öğrenince önce gerçek olduğuna inanamamış, sonra mutluluktan çığlık atmış, ülkemizde bir şeylerin değiştiğine inanmış, umutlanmış:
“Belgesel sinema filmi emekçisi olarak başvuru hakkımı kullanmak istemiştim. Doğrusu kabul edileceğine ben de inanmamıştım. Ancak eserimi halkla buluşturmak en tabii hakkım. Ve ben bu hakkımı kullanarak başvurmuştum. Bu filmin doğal izleyicisi var zaten. Bu sorunun mağduru olan, canı yanan on binlerce insan var. Ama festival başka bir şey. Festivale girmek, yaptığınız eserinizin ön seçkiye girmesi gurur verici bir şey. Kabul edildiğini duyunca ülkeme dair umutlandım, aşıyoruz bir şeyleri diye düşündüm.”
Aynı zamanda KHK meselesinin tarafı olduğunu söyleyen Demirci şöyle devam etti:
“Ben bu mevzunun tarafıyım, aktivistiyim. Festivalin direktörü Ahmet Bey aradı ‘çok ciddi baskı gördüklerini’ söyleyerek belgeselimizin ön seçkiden çıkarıldığını söyledi. Ben önce ironi yapıyor sandım, inanmadım. Ama sonra ciddi olduğunu anladım. Ceza davası yok, hukuki bir sorun, festivali bağlayacak bir durum söz konusu değil. Festivalden bahsediyoruz orası yargılama merkezi değil. 60 yıllık demokrasi geçmişi olan bir ülkeyiz. Baskıya rağmen üretiyor olabilmemiz gerekiyor, demokrasi mücadelesi böyle verilir, baskıya boyun eğerek değil.”
Sayın Demirci’den “Kanun Hükmü” belgeselini izlememin mümkün olup olmadığını sordum. Sağ olsun gönderdi, izledim. Doktor Yasemin ve Engin öğretmenin ihraç sonrası verdikleri mücadeleyi izlerken gözyaşlarıma hakim olamadım.
Mesleklerine aşık iki idealist insanımızın verdiği mücadele takdire şayan elbette. Kanun Hükmü Dr. Yasemin ve Engin öğretmenin nezdinde mesleklerinden ihraç edilen on binlerce nitelikli insanımızın yaşadığı mağduriyeti ve mücadeleyi gözler önüne seriyor.
Adı üstünde belgesel; belge niteliği taşıyan film. Yaşanan olaylar, kişiler ve kurumlar tamamen gerçek.
********
Engin öğretmen ihraç edildiği okulunun dibinde, gelen giden insanlara “KHK’nın ne olduğunu biliyor musunuz” diyerek anlatıyor:
Bir gecede seni işten atıyorlar. “Suçum nedir, ben ne yaptım?” diye soruyorsun, bilgi almak istiyorsun, hiçbir açıklama yapmıyorlar yetkili makamlar “cevap veremeyiz” diyorlar.
İdari Mahkemeye gidiyorsun, mahkeme “KHK konusunda yetkimiz yok” diyor. Anayasa Mahkemesi’ne gidiyorsun AYM “bu konuda biz yetkili değiliz” diyor.
Tam olarak sorun bu… Anayasa’ya göre OHAL döneminde çıkarılan KHK’lara karşı yargıya gidilemez. İktidar bundan istifade ederek KHK’lar yoluyla yaygın ve ağır insan hakları ihlalleri yaptı, büyük ıstıraplara yol açtı, tahammül edilmez insanı dramlar yaşandı… “Kanun Hükmü” adlı belgesel bu dramların belgeselidir.
“Kanun Hükmü” belgeseli ülkemizde yaşanan bu hukuksuzluğu ve iki kişinin hikayesinde on binlerce adalet mağdurunun verdiği mücadeleyi anlatıyor.
Umarım Antalya Film Festivali’nin yöneticileri bu ayıplı adımlarından geri dönerler ve Kanun Hükmü yeniden festivale alınır. Kanun Hükmü’ne destek veren, “Seçkiye geri alınırsa görevimizi yapacağız. Meslektaşımızla yan yana duruyoruz” diyerek istifa eden Altın Portakal jüri üyelerinin hepsini kutluyorum. Selamlıyorum.
KHK bu ülkenin kanayan bir yarası ve gerçek. On binlerce mağdur insan bu ülkenin vatandaşları ve bu sorun var. Asıl bu sorunu görmezden gelen herkes adalet nezdinde yoklar.