SP Konya Milletvekili Abdülkadir Karaduman TBMM’de gerçekleştirdiği basın açıklamasında Alparslan Hoca ve Furkan Vakfı davasına dair açıklamalarda bulundu. Karaduman açıklamasında, Alparslan Hocayı ve furkan Vakfını aklayan belgeleri okuyarak davanın asılsız suçlamalar üzerine devam ettirildiğni gözler önüne serdi. Ayrıca Alparslan Hoca ve Furkan Vakfı davasındaki hukuksuzluklara dikkat çeken Karaduman; "savcıların işi iktidarın hedef gösterdiği kişiler için suç icat etmek değil, masumiyet karinesi çerçevesinde kişilerin lehlerindeki ve aleyherindeki delilleri toplayarak hakikati ortaya koymaktır." ifadelerini kullandı.
Karaduman, Alparslan Hocanın Cuma günü görülecek olan mahkemesine dair; “Bu yanlış yoldan dönmenin zamanı gelmiştir. Mahkemede görev alacak hâkim ve savcıların da bir gün baskılardan sıyrılıp milletin vicdanına ve hukuka göre kararlar vereceklerine dair inancımız tamdır.” Şeklinde konuştu.
Karaduman’ın açıklamasının tamamı şöyle;
Bugün ülkemizin sistematik bir biçimde içine sokulduğu sorunların tamamının adalet mekanizmasından, adaletin işlememesinden kaynakladığını dile getirmek mübalağa olmayacaktır.
Bir taraftan ekonominin giderek daha yoğun çöküş sinyalleri verdiği bugünlerde ekonomik adaletsizliğin açtığı derin yaralar, diğer taraftan seçim sisteminden, iktidar lehine olan seçim koşullarından kaynaklanan ve YSK’nın dün verdiği kararla ayyuka çıkan adaletsizliklerin siyasette açtığı yaralar, öte yandan siyasi güç odaklarınca uygulanan baskılar neticesinde mahkemelerde ortaya çıkan adaletsizliklerin toplumun vicdanında açtığı yaralar; her geçen gün derinleşmekte, büyümekte ve bir kanser hücresi gibi toplumumuzu ve devletimizi içten içe çürütüp tüketmektedir.
Bu nedenle bize göre bugün yüzleşmek zorunda kaldığımız tüm bu sorunların temel ve öncelikli çaresi, devletin varlık sebebi olan adaletin tesis edilmesidir.
Bizler ne haksızlığa uğrayan mazlumların ne de zalimlerin kimliklerine bakmaksızın doğruluğun, hakkın ve hukukun icap ettirdiği şey neyse, onun yerine getirilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Bugün de burada bu basın açıklamasını yaparak, mevcut adaletsizlik sisteminin açtığı yaralardan birine dikkatlerinizi çekmek istiyoruz.
SUÇ DEĞİL, SUS DOSYASI
Bildiğiniz üzere daha önce Furkan Vakfı ve Sayın Alpaslan Kuytul hakkında devam eden yargılama süreçleri hakkında bir basın toplantısı düzenlemiştik.
Orada davanın aslının; iktidara itiraz eden, gücün hukuku çiğnemesini eleştiren herkese karşı iktidar araçları kullanılarak yapılan bir baskılama ve susturma çabası olduğunu ifade etmiştik. Maalesef Cumhurbaşkanlığı sisteminde güçler ayrılığı ilkesinin zedelenmesinin bir sonucu olduğu için bu durum tamamen siyasidir. Yani bu suç dosyası değil sus dosyasıdır.
Bu yüzden ağır silahlarla Furkan Vakfı’na yapılan operasyon sonrası hiçbir suç unsuru bulunmamasına rağmen gerçekleştirilen tutuklamalarla ilgili dava halen devam etmektedir.Geçen süre zarfında, bu davanın iktidarın beklentileri doğrultusunda sürdürüldüğü daha da aşikâr hale gelmiştir.
TOPLUMUN VİCDANI YARALAMAKTADIR
Daha önce söylediğimizi bir kez daha yinelersek, savcıların işi iktidarın hedef gösterdiği kişiler için suç icat etmek değil; masumiyet karinesi çerçevesinde kişilerin lehlerindeki ve aleyhlerindeki delilleri toplayıp hakikati ortaya koymaktır. Oysa geçen süreç, davanın Furkan Vakfı ve Sayın Alpaslan Kuytul için suç icadı ve tecritte tutma gayreti ile itibar suikastinden ibaret olduğu izlenimi vermektedir.
Bu izlenim, sadece adalete ve hukuka olan güveni zedelememekte, aynı zamanda toplumun vicdanını da yaralamaktadır. Alpaslan Kuytul hakkında 4. Ceza Mahkemesince önce 08 Kasım 2018 tarihinde “Terör Örgütüne Yardım Etmek” suçlamasından tahliye kararı verilmiş, daha sonra aynı mahkeme tarafından 24 Ocak 2019 tarihinde “Dolandırıcılık” suçlamasından tahliye kararı verilmiş olmasına rağmen, 120 sayfalık iddianameyi ve 20 bin sayfayı bulan mahkeme dosyalarını bir gün içerisinde inceleme imkânı bulunmayan bir başka mahkemenin, 5. Ceza Mahkemesinin kararıyla aynı suçlamalarla Kuytul Hoca ertesi gün tekrar tutuklanmıştır.
Tahliye kararında; isnat edilen suçun hukuki niteliğinin değişme olasılığının bulunması, tutuklamanın bir yılı aşmış olması nedeniyle delilleri karartma ihtimalinin kalmaması dikkate alınmışken, bununla birlikte dosyada yer almayan sanık savunmaları, uygunsuz bir biçimde tutuklama talebinde delil olarak ortaya konulabilmiştir. Hukuk, çoğu insan için tıpkı sağlık gibi kıymeti yitirilince anlaşılacak bir şey olsa da başımızı iki elimiz arasına alıp düşünmenin, mahkemeleri güçlünün zayıf üzerindeki baskı aracı olmaktan çıkarmanın zamanının geldiği de çok açıktır.
Neticede bir toplumu huzurlu ve bütün olarak bir arada tutan şeylerin başında, her sorunun sonunda adil bir mahkemede çözümlenebileceğine dair inanç yer alır. Bu yüzden de tek kişiye yapılan bir haksızlık, bütün topluma yöneltilmiş bir tehdittir.
Bu yanlış yoldan dönmenin zamanı gelmiştir.
Bununla birlikte tüm bunlara rağmen şunu da ifade etmek istiyoruz ki: 10 Mayıs Günü gerçekleştirilecek olan mahkemede görev alacak hâkim ve savcıların da bir gün baskılardan sıyrılıp milletin vicdanına ve hukuka göre kararlar vereceklerine dair inancımız tamdır. Bu vesileyle “geciken adalet, adalet değildir” sözünü de bir kez daha olumsuz sonuçlarıyla tecrübe etmeden önce yeniden hatırlatıyor; Furkan Vakfı üzerindeki baskıların son bularak Cuma günü görülecek davada adaletin tecelli etmesini temenni ediyoruz.