TÜRKİYE
DİYANET’İN FAİZ İLE İMTİHANI
Diyanet’in FAİZ Geliri: Sayıştay raporuna göre Diyanet İşleri Başkanlığı, 2017’de 514,1 milyon lira gelir elde etti. Diyanet’in gelirleri arasında ‘faiz’ de yer alıyor. 2015’te 197 bin TL faiz alan Diyanet, 2016’da bu gelir kalemini 255 bin 881 liraya çıkardı. 2017’de ise faiz geliri 256 bin 806 lira oldu. Diyanetin, ‘faizle gelir elde ediyor’ haberi ile ilgili yaptığı açıklamada ise ‘faiz hazineye gelir oluyor’ denildi. Açıklamada, bahse konu faiz gelirinin, personele yersiz (mevzuata aykırı olarak) ödenen paraların, aile yardımı, harcırah, ek ders gibi kontrol-denetim sonucunda farkına varıldığında geriye alınması aşamasında faiziyle, Hazineye ödenmesi işlemi olduğu vurgulandı.
EYLÜL AYI ENFLASYON ORANI AÇIKLANDI
Türkiye İstatistik Kurumu, Eylül ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. TÜFE’de (2003=100) 2018 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 6,30, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 19,37, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 24,52 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 13,75 artış gerçekleşti. Ana harcama grupları itibariyle 2018 yılı Eylül ayında endekste yer alan gruplardan, ulaştırmada yüzde 9,15, çeşitli mal ve hizmetlerde yüzde 7,42, eğlence ve kültürde yüzde 6,62 ve gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 6,40 artış gerçekleşti. TÜFE’de, bir önceki yılın aynı ayına göre ulaştırma yüzde 36,61, çeşitli mal ve hizmetler yüzde 30,61, gıda ve alkolsüz içecekler yüzde 27,70 ve konut yüzde 21,84 ile artışın yüksek olduğu diğer ana harcama gruplarıdır.
‘Algı Değil Gerçekmiş’: Berat Albayrak, Eylül ayında yüzde 3.46 artması beklenen enflasyonun yüzde 6.30 oranında artış göstermesiyle ilgili olarak “Beklediğimiz oranların daha üzerinde bir rakamla karşı karşıya kaldık. Demek ki piyasadaki fiyatlamalar ölçüsünde, son dönemde bahsettiğimiz stokçuluk davranışlarının fiyatlar üzerindeki etkisinin bir algı değil, gerçek olduğunu görmüş olduk” ifadesini kullandı.
EKONOMİDE YENİ DÖNEM!
Yükselen enflasyon ve büyümedeki düşüş, Türkiye ekonomisinde yeni bir tehlikenin geldiğinin habercisi olarak görülüyor. Uzmanlar ekonomide en kötü senaryo olarak bilinen ‘stagflasyon’ tehlikesinin altını çiziyor. Yüzde 25’e dayanan enflasyon ve 2019’da ‘sıfır büyüme’ ihtimalinin giderek güçlenmesi, ekonomide en kötü senaryo olarak bilinen ‘stagflasyon’ tehlikesini ortaya çıkardı. Geçenlerde açıklanan yüzde 24.5’lik eylül ayı enflasyonu ile Türkiye, iktisat literatüründe ‘stagflasyon’ adı verilen yeni bir döneme giriş yapmış oldu. Stagflasyon sürecine giren ülkelerde bir yandan işsizlik ve hayat pahalılığı artarken, diğer yandan yeni vergi ve zam dalgaları görülüyor. Uzmanlara göre, Türkiye’deki geçmiş krizlerden farklı olarak bu kez işsiz, emekli ve esnafı çok daha zor bir süreç bekliyor.
ETİKETLERDE YENİ DÖNEM BAŞLADI
Türkiye’de üretilen malların etiketlerinde “Yerli Üretim” logosu kullanma zorunluluğu başladı. Ticaret Bakanlığı’nın Fiyat Etiketi Yönetmeliği’nde yaptığı düzenleme kapsamında etiket ve listelerde malın üretim yeri, ayırıcı özelliği, tüm vergiler dahil satış fiyatı, birim fiyatı, satış fiyatı ve birim fiyatının uygulanmaya başladığı tarih yanında üretim yeri Türkiye olan mallar için “yerli üretim logosu” da yer almaya başladı. Yerli üretim logosunun, Türkiye’de üretilen tüm ürünlerin etiketlerinde, tarife ve fiyat listelerinde kolaylıkla görünebilir ve okunabilir şekilde bulunması zorunlu oldu. Logo uygulamasının yürürlüğe girmesiyle bazı ilginçlikler de ortaya çıktı. “Yerli Üretim” logosunun ithal ürünlerde de bulunması ise söz konusu uygulama hakkında birtakım şüpheler duyulmasına sebebiyet verdi. ABD merkezli ve İsrail’e finansal destek verdiği bilinen Coca-Cola ürünlerinin etiketinde “Yerli Üretim” yazması bu ilginçliklere sadece bir örnek. Bir başka örnek ise, ithal muzun ‘Yerli Üretim’ logosuyla raflarda yerini alması…
DÖVİZDEKİ HAREKETLİLİK CAN ÇEKİŞTİRİYOR
Yerel Gazeteler Can Çekişiyor: Dolar kurundaki hareketlenmenin ardından kâğıt fiyatlarının ikiye katlanması yerel gazeteleri kapanma noktasına getirdi. Birçok ilde yerel gazeteler pazar günü gazete çıkarmama kararı alırken, bazı gazeteler de sayfa sayısını düşürdü, tüm sayfaları renksiz çıkarmaya başladı. İşten çıkarmaların başladığı yerel gazeteler, kalıcı çözümler bekliyor.
Şeker Hastaları Mağdur: Hastaların kullandığı insülin pompası cihazına gelen zam nedeniyle vatandaşlar zor durumda. Türkiye’deki diyabetli sayısının 7 milyonu aştığı biliniyor. Bu hastaların da çoğunluğu Tip-2 Diyabetli iken, 1 milyondan fazla kişi de Tip-1 Diyabetli. Cihaz her iki diyabet tipinde de kullanılıyor.
İşitme Cihazları da Kur Farkından Nasibini Aldı: İşitme cihazları da kur farkından payını alıyor. 10 bin TL’ye kadar çıkan fiyatlar, hastaları zor durumda bırakıyor. Hasta Hakları Aktivistleri Derneği Genel Başkanı Orhan Demir’e göre zam yapan firmalar iyi denetlenmeli. Stokçuluğa dikkat edilmesi gerektiğini belirten Demir, belli dönemlerde firmaların ürünleri stokladığını belirtti.
‘Kalp Pili Ameliyatı Yapmayın’: Gazi Üniversitesi Hastanesi’ndeki doktorlara, “Malzeme yok, hayati riski olmayan ameliyatları yapmayın” yazısının tartışması devam ederken Ordu’daki hastanelere, “kalp pili ameliyatı yapmayın” genelgesi gönderildi. Karadeniz Teknik Üniversitesi de bazı hastalarda hayat kurtarıcı olarak uygulanan plazmaferez tedavisini stoklar tükendiği için yapamayacağını duyurdu.
‘Müsamaha Göstermeyiz’: Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tıbbi malzeme alınmaması sebebiyle hastanelerde ameliyatların durduğu ve piyasada bazı ilaçların bulunamadığına dair medyada yer alan iddialara ilişkin yazılı açıklama yaptı. Bakan Koca, “Tasarruf gerekçesi ile sağlık hizmetlerinde herhangi bir aksamaya müsamaha göstermemiz mümkün değildir. Ancak bu yaklaşım, israftan kaçınılmayacağı anlamına gelmemektedir. Mevcut ekonomik şartlar içerisinde, israf kalemlerinin engellenmesi konusunda kurumlarımızın, diğer tüm kamu kurumları gibi birtakım tedbirler almaya çalışması da gereklidir” değerlendirmesini yaptı.
AÇLIK SINIRI 1893 TL, YOKSULLUK SINIRI 6166 TL
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu tarafından yapılan ‘açlık ve yoksulluk sınırı’ araştırmasına göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 1.893.21 TL, yoksulluk sınırı ise 6.166.81 TL oldu. Türk-İş hesaplamasına göre dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı geçtiğimiz aya göre 81 TL, yoksulluk sınırı tutarı ise 231 TL artmıştır. Yılbaşına göre artış tutarı sırasıyla 285 TL ve 929 TL oldu. Son bir yılda mutfağa gelen ek yük 371 TL ve aile bütçesine gelen ek yük 1.207 TL arttı.
‘Ekonomik Sıkıntılar Rasyonel Değil Psikolojik’: Türkiye’nin yaşadığı ekonomik sıkıntıların başarıyla atlatılacağına inançlarının tam olduğunu belirten Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ise yaptığı bir açıklamada “Yaşanan bu sıkıntıların daha ziyade rasyonel değil, psikolojik olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin ekonomisi çok sağlamdır ve geleceğimiz aydınlıktır. Türkiye daha güçlü ekonomisiyle yoluna devam edecektir” ifadelerini kullandı.
CUMHURBAŞKANLIĞI KÜLLİYESİ’NİN 1 YILLIK GİDERİ AÇIKLANDI
Sayıştay, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın 2017 yılı giderlerine ilişkin denetim raporunu yayımladı. Sayıştay’ın raporuna göre Beştepe’nin 2017 yılı için yaptığı 658 milyon 240 bin 289 TL ile ayda yaklaşık 54 milyon, günde ise yaklaşık 1,8 milyon TL harcadığı ortaya çıktı. Başta başdanışmanlar olmak üzere Cumhurbaşkanlığı’nın tüm personeline yılda toplam 106 milyon 813 bin 327 TL harcama yapıldı. Buna tüm personelin 11 milyon 27 bin 54 TL’lik sosyal güvenlik prim giderleri de eklendiğinde, Beştepe’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dâhil tüm personeline 1 yılda toplam 117 milyondan fazla harcama yaptığı, Beştepe’nin aylık personel harcamasının da 9,8 milyon TL’yi aştığı anlaşıldı. Cumhurbaşkanlığı, muhtarlar toplantıları dâhil Cumhurbaşkanı’nın takdiri ile her türlü temsil ve ağırlama giderlerine 36 milyon 273 bin 650 TL, ‘beslenme, gıda amaçlı ve mutfakta kullanılan tüketim malzemeleri’ kaleminden 2,6 milyon TL harcadı. Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın taşeron firmalara yaptırdığı hizmetlerin gideri anlamına gelen ‘hizmet alımları’ kalemi için 2017 yılında, 73 milyon 968 bin 528 TL harcandı. Sayıştay raporuna göre, 2017 yılında ‘tıbbi ve laboratuvar sarf malzemeleri’ kaleminden 2 milyon 784 bin 230 TL harcanırken temizlik ekipmanları için bir yılda harcanan paranın ise 3 milyon 244 bin TL olduğu bildirildi. Böylece Saray’ın bir günlük temizlik masrafının, personel giderleri hariç, 9 bin TL’den fazla olduğu ortaya çıktı.
‘HER KRİZ BERABERİNDE BİRÇOK FIRSATI GETİRİR’
Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı bir konuşmada şu noktalara değindi: Türkiye tarihinin en büyük ekonomik saldırılarından birine maruz kalmamıza rağmen 2 aya kalmadan durumu toparladık. Her kriz birçok fırsatı beraberinde getirir. Durumu toparladık ve yolumuza devam ediyoruz. Döviz kurunun bir anda artış göstermesini sadece ekonomik sebeplerle izah etmek mümkün değil. Sorumluluktan kaçmaya çalışmıyoruz, yaptığımız durum tespitidir. Eksiklerimiz, sıkıntılarımız, çözmemiz gereken sorunlarımız yok mu, elbette var. Seçimden sonra da kolları sıvamış, reformlar için çalışmalara başlamıştık. Öyle bir orantısızlık var ki, işin altında başka şeyler aramak zorunda oluyoruz.
RAHİP GİTTİ KAVGA BİTMEDİ
Türkiye’de Ekim 2016’dan itibaren iki yıl boyunca tutuklu kalan, FETÖ ve PKK adına suç işlediği ve casusluk yaptığı iddiasıyla 35 yıl hapis istemiyle yargılanan ABD’li Rahip Pastör Andrew Brunson meselesi Türkiye ile ABD arasında krize sebep olmuştu. ABD’nin kesinlikle tahliye edilmesini istediği rahibin dosyasındaki iddianın büyük olması hasebiyle Türk yetkililer kimseye iltimas geçilmeyeceğini, rahibin cezasını çekeceğini söylemiş bunun üzerine ABD Türkiye’ye karşı bazı yaptırımları yürürlüğe girdirmişti. İki ülke arasında tırmanan kriz, ABD ürünlerini boykota kadar varmıştı. Rahibin 12 Ekim’de mahkemede serbest bırakılıp bırakılmayacağı merak konusuydu ve beklenen oldu. 12 Ekim Perşembe günü İzmir’de hâkim karşısına çıkartılan rahip serbest bırakıldı. Mahkeme heyeti, Brunson’a 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası verdi ancak içeride kaldığı süre cezadan düşürüldü. Yurtdışına çıkma yasağı kaldırılan Brunson, direkt havaalanına geçerek ABD’ye uçtu. Gelişme sonrası ABD Başkanı Trump, “Rahip Brunson hakkında çok sıkı çalıştık” ifadelerini kullandı. Brunson meselesinde gizli bir anlaşmayı iki ülke de yalanlamıştı ancak Trump’ın, Brunson’un serbest kalmasına yardım ettiği gerekçesiyle Erdoğan’a teşekkür etmesi ortalığı karıştırdı. Ajan olduğu iddiasıyla yargılanan Brunson’un hızlandırılmış mahkeme karşısına çıkartılarak serbest bırakılmasına ise Türkiye’den tepkiler yükseldi. Yüzbinlerce sosyal medya kullanıcısı bağımsız yargı isteklerini twitter üzerinden duyurarak siyasi yargıyı ve yöneticileri eleştirdi.
TÜRKİYE’NİN AF MESELESİ
MHP’nin seçimden önce gündeme getirip Meclise sunduğu “ceza indirimi” teklifi, ilk telaffuz edilen şekliyle “af” adı altında tartışılmaya devam ediyor. Geldiği gibi yasalaşırsa, teklif kapsamındaki suçlardan tutuklu 163 bine yakın kişinin, ceza sürelerinden 5’er yıl düşürülüp tahliyeleri öngörülüyor. MHP’nin meclise sunduğu toplam 8 maddeden oluşan teklifte, FETÖ, PKK ve diğer terör örgütleri ile çocuk istismarı ve kadın cinayetleri mahkûmları kapsam dışında tutuldu. MHP’nin af teklifinin meclisten geçmesi için 360 kabul oyu gerekiyor. Parti liderleri tarafından zaman zaman yorumlanan ve hâlâ tartışma konusu olan af meselesi için daha öncesinde Alparslan Kuytul Hocaefendi konuyla ilgili “Devletin başkasına karşı işlenmiş bir suçu affetmeye hakkı yoktur. Devlet ancak kendine karşı işlenmiş bir suçu affedebilir” şeklinde konuşmuştu. Recep Tayip Erdoğan da af teklifine dair açıklama yaparken benzer ifadeleri kullandı. Son olarak; AK Parti, af düzenlemesinin çerçevesinin daraltılarak, yerel seçimlerden sonra gündeme getirilmesini kararlaştırdı.
MCKİNSEY GERİ DÖNÜŞÜ
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, önce Maliyet ve Dönüşüm Ofisi için ABD’li yönetim şirketi McKinsey ile çalışacaklarını söyledi. 16 bakanlığın da her çeyrekte yani üç ayda bir denetimden geçeceğini, kontrol ve raporların McKinsey şirketi tarafından sağlanacağını belirtti. Ancak Türkiye ekonomisinin ABD’li bir şirkete emanet edilmesine birçok kesimden sert tepkiler geldi ve Erdoğan, şirket hakkında “Tüm arkadaşlarımıza söyledim, bunlardan fikri danışmanlık hizmeti de almayacaksınız dedim. Gerek yok, biz bize yeteriz” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın McKinsey açıklamasının ardından çok sayıda sosyal medya kullanıcısı, Bakan Albayrak’ın McKinsey’i eleştirenlere hitaben sarf ettiği sözleri hatırlattı. Bakan Berat Albayrak McKinsey kararını eleştirenleri sert sözlerle eleştirmiş ve “Yapılan yorumlar cehaletten değilse ihanettir!” demişti. CHP Mckinsey ile yapılan sözleşmenin tek taraflı iptali sonucunda çıkan tazminatı kimin ödeyeceğini sorarak iktidarı sert bir şekilde eleştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “McKinsey’den artık fikri danışmanlık hizmeti de almayacağız, biz bize yeteriz” sözlerine Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu sosyal medyadan “Yine mi aldattılar?” diye sordu.
‘ZULME RIZA ZULÜMDÜR’
TÜRKEN Vakfı gala yemeği konuşmasında gençlere seslenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: “Bizim inancımızda zulme rıza zulümdür” ifadelerini kullandı. Türklerin itikadı gereği mazlumun da zalimin de itikadına bakmadığını sözlerine ekledi. Erdoğan, konuşmasının devamında, Mehmet Akif Ersoy’un, “Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim/ Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim! / Adam aldırma da geç git! diyemem aldırırım. / Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!” dizelerini anımsatarak, “Evet, kanayan bir yarayı sarmak için gerektiğinde ölümü dahi göze alırız” dizelerini okudu. Erdoğan’ın bu sözleri ise sosyal medya üzerinden tepki alarak ‘söylemlerinde samimi değil’ eleştirisini aldı.
HUKUK SIRALAMASINDA EN SONDAYIZ
OECD ve Avrupa Birliği üyesi 41 ülke arasında demokrasi ve hukuk devleti standartlarına ilişkin yapılan bir araştırma Türkiye’nin son sırada olduğunu ortaya koydu. Alman Bertelsmann Vakfı tarafından yapılan araştırmada, dünya genelindeki demokrasi ve hukuk kalitesinin düştüğü belirtiliyor. Araştırmada Türkiye’deki darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL’in ülkeye pek çok açıdan olumsuz biçimde yansıdığı belirtilirken, KHK’ların iptaline yönelik başvuruların iptali, Cumhurbaşkanına hakaret suçundan çok sayıda kişiye dava açılması, yargı mekanizmalarının etkinliğinin azalması gibi maddeler Türkiye’de demokrasi ve hukuk devleti standardındaki düşüşün gerekçeleri olarak açıklandı. Basın özgürlüğü sıralamasında da son sıralarda yer alan Türkiye, AB’nin özgürlük ve demokrasi konusundaki eleştirilerinin en sık muhatabı.
DÜNYA
AKPM ‘SADECE İSLAM’IN HEDEF ALINDIĞI’ BİR KARARI KABUL ETTİ
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde görüşülen Avrupa’da İslamafobi ve radikalleşme ile ilgili raporlar yoğun tartışmaların ardından kabul edildi. Tasarıda, İslam dini vasıtasıyla başka ülkelerde siyasi yayılma hedefleri güdülerek yapılan finansmanın engellenmesi çağrısı yapılıyor. AKPM Norveç Heyeti üyesi Lise Christoffersen ise “Sadece Müslümanların hedef alındığı bu tür bir raporun hazırlanmasını doğru bulmuyorum. Bir yasaklama olacaksa eğer tüm dinler için diğer ülkelerden gelen finansmanın yasaklanması gibi bir düzenleme yapılması gerekiyor” dedi.
BM’DEN AFGANİSTAN RAPORU
İç savaşın dinmediği Afganistan’da 2018’in ilk 9 ayında 2798 sivil hayatını kaybetti, 5252 kişi ise yaralandı. Birleşmiş Milletler Afganistan Yardım Misyonu’nun açıkladığı rakamlara göre bu seneki sivil ölümlerin geçen senekine kıyasla çok değişmediği gözlemlendi. Siviller daha çok el yapımı patlayıcıların infilak etmesi sonucunda veya intihar saldırılarında öldü. Raporda, “Sivillerin doğrudan hedef alındığı saldırılar uluslararası savaş hukukunu çiğneyen ciddi suçlardır ve savaş suçu olarak değerlendirilir” hatırlatması yapıldı
BÜYÜK DÖNÜŞ EYLEMLERİ İSRAİL ORDUSUNU ACİZ BIRAKTI
Siyonist askerî analist Ben Yeşay, Yediot Ahronot gazetesindeki analizinde şunları söyledi: “Büyük Dönüş Yürüyüşleri kapsamında ölü sayısının artması diğerlerinin de bu protestolara katılmasını engellemedi. Bu durum, İsrail ordusu içinde öfke ve hayal kırıklığının artmasına sebep olmaktadır. Ateş taşıyan balon ve uçurtmaların sayısının artması orduyu sürekli kırmızı alarmda tutmaktadır. Bu yürüyüş meselesi İsrail’in güvenliği için tehlikeye dönüşmeye başlamıştır. Ayrıca İslamî Direniş Hareketi Hamas liderlerinden Mahmud Ez-Zehhar, Büyük Dönüş Yürüyüşlerine iştirak edip 1948’de işgal edilmiş Filistin topraklarına yürüyen Gazze halkının Gazze’ye yönelik cehennemi bir planı bozduğunu söyledi.
AVRUPA KONSEYİ’NDEN ÇOCUK TUTUKLULAR ÇAĞRISI
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Genel Kurulu, İsrail’e, Filistinli çocuk tutuklulara uygulanan kötü muameleye son verme çağrısında bulundu. AKPM, bu çerçevede İsrail Hükümeti’ne, çocuk haklarıyla ilgili Avrupa Konseyi normlarına uyma, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne riayet etme çağrısı yaparak, İsrail yönetiminden Filistinli çocuklara yönelik ‘gece vakti evlerine baskın düzenleyerek tutuklamak, gece vakti sorgulamak, gözlerini bandaj ile kapamak, kelepçe takmak ve üst aramak’ işlemlerini sonlandırması istendi. Tutuklanan Filistinli çocuklara yönelik tüm sorgu aşamalarının görüntülü olarak kayıt altına alınması ve kendi dillerinde bilgi verilmesi gibi tavsiyelere de yer verilen kararda ayrıca, adli sorumluluk yaşının 14’e çıkarılması ve hiçbir çocuğun sebebi ne olursa olsun adli tutukluluk veya tecride maruz bırakılmaması çağrısında bulunuldu. Oylama öncesi söz alan İngiliz parlamenter Angela Smith, 2012-2017 yılları arasında tutuklanan Filistinli çocuk sayısında yüzde 73 artış söz konusu olduğunu söyleyerek, “Bu durum UNICEF raporlarına da yansıdı. İsrail yasalarını değiştirmelidir” dedi.
‘AFRİKA GELECEĞİN PAZARI’
Almanya Başbakanı Angela Merkel, Afrika’nın bir problem olarak değil, fırsat kıtası olarak görülmesi gerektiğini söyledi ve şunları ekledi: “Afrika geleceğin pazarı. Afrika’nın harika gençleri var. Bırakın Afrika’yı sürekli bir problem olarak değil, bir fırsat kıtası olarak görelim.” Merkel, Almanya’nın, Kasım’da Afrika ülkelerine yatırım olanaklarını saptamak için bir toplantı düzenleyeceği bilgisini de paylaştı. Almanya’da mülteci krizinin yaşandığı 2015 dönemine de işaret eden Merkel, o süreçte hatalar yapıldığını kabul ederek, uluslararası yardım kuruluşlarının yeterince desteklenmediğini kaydetti.
TRUMP İLE SUUDİ BAĞLARI
Trump Suudilerden Para İstedi: ABD Başkanı Donald Trump Minnesota’da yaptığı mitingde, Suudi Arabistan Kralı Selman’dan yeniden açık açık para istedi. Trump Kral Selman ile yaptığı telefon görüşmesini anlatırken Suudi Arabistan’ın ABD’ye ödeme yapması gerektiğini belirtti. Trump özellikle geçtiğimiz haftalarda 2 kez Suudi Arabistan’ı sıkıştırarak para istediğini söyleyen açıklamalar yapmıştı. ABD Başkanı Suudilere, “Biz olmazsak kendinizi koruyamazsınız” ve “Uçağınızı bile biz koruyoruz” açıklamalarıyla Suudileri ezen açıklamalar yapmıştı. Öte yandan Trump’ın geçtiğimiz gün Suudi Arabistan ve Kral Selman’a ilişkin “Bizsiz 2 hafta bile iktidarda kalamazsınız” dedi.
Suudi Prens’ten Trump’a Cevap: Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, “Biz olmasak iki haftada tahtı kaybedersiniz, bunun için bize para ödemek zorundasınız” diyen Trump’a cevap verdi. Prens, ABD ile Suudi Arabistan arasındaki askeri ilişkiye vurgu yaparak “Suudi Arabistan ve ABD arasındaki ilişki başladığından beri her şeyi onlardan parayla satın aldık. Bu bedava silahlanma değil, Trump’la çalışmayı seviyorum. Bilirsiniz kabul etmek gerekir ki her dost iyi ve kötü şeyler de söyler” şeklinde konuştu.
ZALİM ESED’İN KEYFİ TUTUKLAMALARI DEVAM EDİYOR!
Suriye İnsan Hakları Ağı’nın (SNHR) yayımladığı Eylül ayı raporunda, geçen ay ülke çapında 687 kişinin alıkonulduğu belirtildi. Ağın raporunda, Esed rejimine bağlı güçlerin geçen ay 22’si çocuk, 34’ü kadın 402 kişiyi keyfi şekilde tutukladığı bildirildi. Tutuklananların büyük kısmını son dönemlerde rejim kontrolüne giren bölgelerde “uzlaşı” imzalayan gençlerin oluşturduğu kaydedildi. YPG’nin işgal ettiği bölgelerde 4’ü çocuk, 6’sı kadın 190 kişinin sebepsiz alıkoyduğu aktarılan raporda, alıkonulan gençlerin zorla silah altına almayı planlandığı bilgisine yer verildi. Suriye’deki keyfi tutuklamaların büyük bir kısmının rejim güçlerince yapıldığına dikkat çekilen raporda, bu yılın Ocak-Eylül döneminde ülke genelinde 6109 kişi keyfi tutuklamalara maruz kaldığı aktarıldı. Suriyeli muhalif kaynaklara göre Suriye’de rejim cezaevlerinde en az 500 bin kişi bulunuyor.
IRAK’TA EYLÜL AYI BİLANÇOSU
Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu tarafından yayımlanan raporda, “Irak’ta Eylül ayında terör, şiddet eylemleri ve silahlı çatışma nedeniyle 75 sivil hayatını kaybetti, 179’u yaralandı” ifadeleri kullanıldı. Sivil kayıplarının en çok başkent Bağdat, Enbar ve Salahaddin’de yaşandığı kaydedilen raporda, Eylül ayında Bağdat’ta 37, Enbar’da 15, Salahaddin’de ise 9 kişinin öldüğü aktarıldı. Irak’ta geçen Ağustos ayında yaşanan terör, şiddet eylemleri ve çatışmalarda 90 sivil ölmüş, 117 kişi yaralanmıştı. Irak’ta ABD’nin 2003’teki işgalinden bu yana neredeyse her gün yaşanan şiddet olayları, IŞİD’in ülkede ortaya çıkmasıyla ciddi şekilde tırmanmıştı.
PETROL FİYATLARI 4 YILIN ZİRVESİNDE
Küresel piyasalarda ham petrol fiyatları, Çinli şirketlerin, ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarına uyacağına dair işaretlerle son 4 yılın en yüksek seviyelerine çıktı. Uluslararası en yaygın kullanılan Londra Brent türü ham petrolün varil fiyatı, haftanın ilk işlem gününü 85,18 dolarla Kasım 2004’ten bu yana en yüksek seviyesinden tamamladı. Önceki kapanışa göre yüzde 3 değerlenen Brent petrolün gün içinde gördüğü en yüksek seviye ise 85.41 olarak kayıtlara geçti. ABD’nin Batı Teksas tipi ham petrolün varil fiyatı da yüzde 3,2 artarak 75.65 dolara kadar tırmandı ve son 4 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Ham petrol fiyatlarındaki sert yükselişte Çinli petrol ve doğalgaz devi Sinopec’in İran’dan aldığı ham petrol miktarını yarıya düşürme kararının belirleyici rol oynadığı öngörülüyor. Analistler, piyasaların bu kararı, dünyanın en büyük tüketicilerinden Çin’in, ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlara uyacağı şeklinde değerlendirdiğine işaret ediyor.
UZAYDAN BİLE GÖRÜNEN ZULÜM!
Uluslararası insan hakları kuruluşları, Çin işkencesi altındaki Doğu Türkistan’da yaşanan zulme kulak tıkıyor. Pekin’le karşı karşıya gelmek istemeyen Başkentler de uzaydan bile görüntülenebilen dehşet kamplarını görmezden geliyor. Araştırmacı Shawn Zhang, Nisan 2017 öncesi ve bugünün uydu görüntülerini karşılaştırarak Çin rejiminin toplama kamplarının nasıl inşa edildiğini ve genişletildiğini gözler önüne serdi.
Doğu Türkistan Özerk Bölgesi’nde yıllardır yürüttüğü asimilasyon çalışmalarıyla bölgeyi cezaevine çeviren Çin yönetimi, 2017’den itibaren toplu gözaltı, izinsiz gözetim, siyasi telkin ve zorunlu kültürel dönüşüm uygulamalarını yoğunlaştırdı. 2017’de ‘eğitim yoluyla dönüştürme’ adı altında açılan toplama kamplarında tutulan sivillerin sayısı 1 milyonu geçti. İtiraz hakkının bulunmadığı ‘siyasi eğitim kampları’nda tutulanlara fiziki ve psikolojik işkence uygulanıyor. Saat ayarını değiştirmek, uzun sakal bırakmak, namaz kılmak, oruç tutmak gibi bahanelerle kamplara gönderilenler ancak ‘yeterince dönüştüğü’ne kanaat getirilirse serbest bırakılıyor. Uygur Türklerine yönelik asimilasyon ve baskı politikalarına İslam dünyası da sessiz.
TRUMP’TAN KÜRT YORUMU
ABD Başkanı Donald Trump, New York’ta düzenlediği basın toplantısında Kurdistan TV muhabirine “Bay Kürt” diye işaret ederek soru hakkı verdi. Trump, ABD’nin Kürtlerle IŞİD sonrası ilişkilerinin nasıl olacağı sorusuna, “Kürtler muhteşem insanlar. Bizim için de öldüler. Bunu unutmayacağım” cevabını verdi. Soruyu soran muhabir Euronews’e konuşan Rahim Rashidi, “ABD Başkanı’nın bana Kürt kimliğimi vurgulayarak hitap etmesinden çok gurur duydum. Biz Kürtler hep görmezden geliniyoruz, bu yüzden Kürt kimliğimizle tanınmaktan çok gurur duyuyoruz” dedi.
DÜNYANIN RUH SAĞLIĞI BOZULUYOR
Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan tahminlerde, dünya çapında yaklaşık 300 milyon insanın depresyon, 50 milyon insanın bunama yaşadığı, 23 milyon insanın şizofren ve 60 milyonun da bipolar bozukluğu rahatsızlığından etkilendiği kaydedildi. Eğer toplu bir önlem alınmazsa bunun 2010 ile 2030 yılları arasında küresel ekonomiye maliyetinin 16 trilyon doları bulabileceği açıklandı. Psikiyatri, halk sağlığı ve nörobilim alanında 28 küresel uzman ile hastalar ve savunucu grupları tarafından hazırlanan Lancet Komisyonu raporunda, ruh sağlığı konusunda dünya çapında büyüyen krizin insanlar, toplumlar ve ekonomiler üzerinde kalıcı zararlara yol açabileceği vurgulandı. Raporun başyazarı Profesör Vikram Patel, son 25 yılda ruh sağlığı rahatsızlıklarının toplumların gittikçe yaşlanması nedeniyle “çarpıcı şekilde” arttığına işaret ederek, “Durum, aşırı derecede vahim ama hiçbir ülke bu konuda yeterince yatırım yapmıyor. İnsanlarda ruh sağlığı kadar başka hiçbir sağlık durumu ihmal edilmedi” diye konuştu.
HER AY ARTAN ZULMÜN ADI İSRAİL
İsrail Hapishanelerinde Çeyrek Asırlık Esaret: Filistinli Esirler ve Özgürlüğüne Kavuşanlar Heyeti, 28 Filistinlinin 1993’teki Oslo Anlaşması öncesinden bu yana hala İsrail cezaevlerinde olduğunu açıkladı. Filistin resmi kaynaklarına göre, İsrail hapishanelerinde 62’si kadın, 450’si idari tutuklu, 12’si milletvekili ve 300’ü çocuk olmak üzere yaklaşık 6500 Filistinli var.
İşgalci İsrail’den Gazze Ablukasını Kırmak İsteyen Filistinlilere Saldırı: İsrail işgal deniz kuvvetleri, Gazze ablukasını deniz yoluyla 11. kez kırma girişiminde bulunan Filistinlilere saldırdı, 29 kişi yaralandı. Gazze Şeridi’nde yaşayan 2 milyona yakın Filistinli, İsrail’in 2006’dan bu yana devam eden kara, hava ve deniz ablukası nedeniyle zor şartlar altında yaşam mücadelesi veriyor.
Gazzeli Balıkçıların Avlanma Mesafesi 6 Mile Düşürüldü: İsrail yönetimi, Filistinli balıkçıların açıkta avlanma hakkını çeşitli abluka kararlarıyla kısıtlama yoluna gidiyor. Savunma Bakanı Liberman, orduya Gazze Şeridi sahilindeki avlanma mesafesinin 9 milden 6 mile düşürülmesi talimatı verdi. Ayrıca Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimciler sık sık Filistinli çiftçilerin en önemli geçim kaynaklarından biri olan zeytin ağaçlarını hedef alıyor. Bölge sakinleri, sabah uyandıklarında zeytin ağaçlarını kesilmiş olarak bulduklarını belirtti.
Katil İsrail’in Sadece Eylül Ayı Bilançosu: Filistin Kurtuluş Örgütü’ne bağlı Abdullah El-Hurani Araştırma Merkezi, işgal güçlerinin ihlalleriyle ilgili hazırladığı aylık raporda, eylül ayında işgal güçlerinin kurşunlarıyla 7’si çocuk 26 Filistinlinin şehit olduğunu ve 2300 Filistinlinin de yaralandığını, yaklaşık 450 kişiyi gözaltına aldığı bildirdi.
Katil İsrail’den Drone’la Kimyasal Saldırı: Filistinliler üzerinde dünyanın en ağır silahlarını kullanarak binlerce sivili katleden terör devleti İsrail, katliam araçlarına yenilerini ekledi. İşgalci İsrail’in dronelarla attığı kimyasal bombalardan yaralanan 2 sivil Türkiye’ye getirildi. Sinir sistemleri felç olan Filistinliler, 4 saatlik ağır nöbetler geçiriyor. Şu ana dek yüzde 85’i kadın ve çocuklardan oluşan 800 kişi bu kimyasal bombalarla yaralandı.