Katar ile bazı Arap ülkeleri arasında çıkan kriz İsrail’in kar hanesine yazılmaya başladı. İslam ülkeleri arasında çıkan her meseleyi kendi çıkarlarına göre kullanan İsrail, son Körfez krizinde de, hem Arap ülkeleri arasındaki ayrıştırmayı derinleştirmeyi, hem Filistin meselesini ve artan zulmü dünyanın gözünden kaçırmayı hem de kendisine yönelik son direniş noktalarını sarsmayı başardı. Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) truva atı olarak kullanan İsrail, Abu Dabi üzerinden gerçekleştirdiği operasyonlar ile Katar’ı hedef alıyordu. Son kriz de bu operasyonların bir meyvesi.
TEL-AVİV’İN TEZİNİ HAYATA GEÇİRDİLER
Müslüman Kardeşler Hareketi (İhvan) ve Hamas gibi bölge halkının muhabbet duyduğu örgütleri, terör listesine aldırmak için yıllardır çabalayan İsrail, BAE, Suudi Arabistan, Bahreyn ve Mısır’ın Katar’a yönelik “terörizmi destek” suçlamasıyla, kendi tezine destek devşirme fırsatı yakaladı. Uzmanlar, İsrail’in, Katar’a yönelik siyasi ve ekonomik abluka sonucu, Gazze’ye yönelik yardımların kesilmesi ve Hamas’ın “terör” söylemi altında, Arap dünyasında şeytanlaştırılarak direniş kabiliyetini zayıflatmasını beklediğinin altını çiziyor. Bilindiği üzere BAE, Suudi Arabistan, Bahreyn ve Mısır yönetimleri ortak imza attıkları bir liste ile Suriye ve Gazze’ye en çok yardım yapan sivil toplum kuruluşlarını hedef almıştı. Listenin İsrail tarafından hazırlanıp, söz konu ülkeler ile paylaşıldığı belirtilmişti. Bu yönde ilk adımı da atan Tel-Aviv yönetimi Hamas’ın terör örgütü olarak kabul edilmesi için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne mektupla çağrıda bulundu. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise son krizden güç alarak, Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Örgütü'nün (UNRWA) kapatılmasını istedi.
50. YILDA YENİ DARBE
İsrail’in, Doğu Kudüs’ü, Batı Şeria’nın tamamını ve Golan tepelerini işgal etmesinin yolunu açan 6 Gün Savaşı’nın 50. Yılında, Körfez’de yaşanan kriz ikinci bir darbe oldu. Katar ve bazı Arap ülkeleri arasında yaşanan son kriz de tıpkı 1967 yılında yaşanan 6 Gün Savaşı gibi 5 Haziran’da başladı. 50 yıl önce, İsrail’e mağlup olarak Arap ve İslam dünyasını büyük bir felakete ve acıya sürükleyen ülkeler, bu sefer İsrail ile bir olup Katar’a yüklendiler. Bilindiği üzere İsrail Savunma Bakanı Avigdor Lieberman krizin ilk günü yaptığı açıklamada, İsrail açısından yaşananları “büyük bir fırsat” olarak nitelendirmişti. Lieberman Katar’a abluka uygulayan ülkelerin “aşırı İslamcı terörizm” ile mücadelede İsrail ile aynı pozisyona geldiğini savunmuştu. Uzmanlar da İsrail’in son krize bu denli çabuk uyum sağlamasının, taraf ülkeler ile bölgeye yönelik benzer vizyona sahip olmasının etkili olduğu yorumunda bulunuyor.
BAE Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Halife el-Yusuf, mevcut krizde Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin tamamının kaybedeceğini belirtti. Yusuf sosyal medya mecrası Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, “Mevcut krizde KİK ülkelerinin tamamı kaybedecek. Ancak en çok kaybeden Suudi Arabistan olacaktır” dedi. Bilindiği üzere Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, mevcut krizin KİK’in sorgulanmasına sebep olacağı uyarısında bulunmuştu.
İsrail işgal güçleri dün sabah saatlerinde Yahudi yerleşimcilerin Mağribliler kapısı tarafından Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemeleri esnasında yerleşimcilere taş atıldığı ve bir kişiye isabet ettiği gerekçesiyle Mescid-i Aksa’yı, hem girişe hem çıkışa kapattı.
Hamas siyasi büro üyesi Musa Ebu Merzuk, son krizle ilgili Arap ülkelerine uyarıda bulunarak, “Hiç kimse Filistin meselesi üzerinde ayrışmamalı” mesajı verdi. Merzuk, son gerilimin Arap ülkelerinin iç işi olduğunu belirterek, Hamas’ın “Kudüs meselesi ile Filistin halkının birliği için” mücadeleye devam edeceğini vurguladı.