'...kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir...'

Eklenme Tarihi: 26 May 2016
5 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
'...kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir...'

Yasin Suresi 2-6. Ayet Meali

2- Hikmetli Kur'an'a andolsun.

3- Sen elbette gönderilmiş peygamberlerdensin.

4- Dosdoğru bir yol üzerinde.

5- Bu Kur'an üstün ve çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.

6- O Kitap, sana, ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir.

Yüce Allah Kur'an üstüne yemin ederken, onu "Hakim Kur'an" diye nitelemekte... Oysa hikmet, akıllı varlıkların niteliğidir. Fakat ifade Kur'an'a, hayat, canlılık, amaç ve irade nitelikleri kazandırmakta... Bunlar da, bu nitelikler de, Kur'an'ın hakim olmasının gerektirdiği şeylerdir... Gerçi bu ifade mecaz olarak söylenmiştir, ama bir gerçeği de çağrıştırmakta ve ifade etmektedir. Gerçekten bu Kur'an'ın bir ruhu vardır. Ve çünkü, eğer kalbin ona karşı saf olur, ruhun ona kulak verirse, duygu alış-verişinde bulunduğun canlılarda olan nitelikler bulursun onda... Ve çünkü kalbini ona açtığın ve gönlünü bütün benliğinle ona verdiğinde, Kur'an penceresinden ne sırlar ve ne hazineler görürsün. Ve sen, onun güzelliğini ve havasını özlersin. Tıpkı bir süre arkadaşlık edip de kendisine alıştığın ve yanında huzur duyduğun bir arkadaşının yüzünü ve havasını özlediğin gibi... Resulullah başkalarından Kur'an dinlemeyi severdi. Yoldan geçerken, bir kimsenin içinden bu Kur'an'ın okunduğunu duyarsa, onu dinler ve hatta kapıların önünde dururdu. Bir aşığın, heyecanla sevgilisinin hayatını dinlediği gibi.

Evet Kur'an hakimdir. Herkese gücüne göre hitab eder. Herkesin kalbindeki o hassas tele dokunmasını bilir. Her insana bir ölçüye göre hitab eder ve ona yararına uygun olan ve onu yönlendiren bir hikmetle seslenir...

Kur'an hakimdir. Dosdoğru akli ve ruhi bir sistem uyarınca hikmetle eğitir insanı... İnsanın tüm enerjisini doğru ve faydalı yöne kanalize ederek serbest bırakan bir sistemdir bu... Hayata düzen veren ve böylece insanın bütün faaliyetlerine bu hikmetli sistemin çizgisinde kalmak koşulu ile izin veren bir sistemdir...

Yüce Allah, vahyin ve peygamberliğin şerefli peygambere verilmesinin bir gerçek olduğunu pekiştirmek üzere, Yasin ve Hakim Kur'an üstüne yemin ediyor. "Sen elbette gönderilmiş peygamberlerdensin." "Dosdoğru bir yol üzerinde" Yüce Allah'ın yemine ihtiyacı yoktur. Ancak, Onun Kur'an ve Kur'an harfleri üstüne ettiği bu yemin, Kur'an'a azamet ve yücelik kazandırmaktadır. Yüce Allah kendisi üzerine ancak yemin edilecek derecede yüce ve önemli olan bir olgu üzerine yemin eder.

"Sen elbette gönderilmiş peygamberlerdensin."

Bu türlü bir ifade, insanlara peygamberler göndermenin yüce Allah için kararlaştırılmış bir yasa olduğunu ve bunun daha önce örnekleri bulunduğunu ima etmektedir. Aslında kanıtlanmak istenen şey bu değildir. İspat edilmek istenen Hz. Muhammed'in bu gönderilenlerden biri olduğudur. Yüce Allah'ın bu yeminle Hz. Muhammed'e hitab edip sözünü inkârcılara yöneltmeyişi, hem yemini, hem peygamberi ve hem de peygamberliği tartışma ve polemik konusu yapmaktan uzak tutmak içindir. Onun için bu ilâhi ifade peygambere, yüce Allah'dan aracısız olarak haber vermek için gelmiştir.

"Sen elbette gönderilmiş peygamberlerdensin." "Dosdoğru bir yol üzerinde"

Yüce Allah peygamberin gerçek olduğunu açıkladıktan sonra, peygamberliğin asıl niteliğini açıklıyor. Bu peygamberliğin asıl niteliği sadakattir, doğruluktur. İstikamet kılıcın ağzı gibidir, onda ne eğrilik, ne sapma vardır, ne bükülme ve ne de eğilme vardır. İstikamette hak apaçıktır, ne kapalılığı vardır ne de karışıklığı. Bu hak herhangi bir arzu karşısında eğilmediği gibi bir çıkar karşısında da sapmaz. Bu hakkı arayan herkes, kolayca ve içtenlikle bulur onu.

Peygamberlik karakteri doğruluk olduğundan, sadedir, kapalılık ve karışıklık yoktur... İşleri içinden çıkılmaz hale getirmez. Konuları, düşünceleri ve tartışmaları çıkmaza sokmaz. Ve gerçeği en basit şekli ile, en yalın halı ile her türlü şüphe ve karışıklıktan arınmış olarak ortaya koyar. Hakki ifade biçimi, açıklamaya, sözü yaldızlamaya ve gevelemeye asla gereksinim duymaz. Bunun için eğri-büğrü ve dar yollara sapmaz. Onunla köylüsü ile kentlisi, ümmisi ile alimi, kulübede yaşayanı ile apartmanda oturanı uyuşup anlaşabilir. Onda her aradığını bulabilir. Hayatın ı, düzenini ve ilişkilerini kolayca ve basitçe düzenleyebileceği esasları elde edebilir ondan. Peygamberlik kainatın yaratılışına, varlığın kanununa, eşyanın, insanın ve diğer tüm canlıların yapılarına uygun bir kurumdur. Eşyanın karakteri ile çelişmez peygamberlik... İnsana da böyle bir çelişkiye girmesini teklif etmez. Kısacası peygamberlik, kendi hak yolunda dosdoğru ve ahenklidir. Şu varlık alemi ile, içinde bulunan eşya ve canlılara hükmeden diğer ilkeler ile işbirliği halinde yoluna devam eder. Dolayısı ile peygamberlik, yüce Allah'a giden yolu tutmuş olduğundan Allah'a ulaşır ve ulaştırır. Peygamberliğin izinden giden kişi yaratıcımı kaybederim diye, O'na giden yoldan saparım diye asla korkmaz. Aksine bu kişi dosdoğru yolu, yüce yaratıcının hoşnut olduğu yolu tutmuştur.

Kur'an bu doğru yolun tek rehberidir. İnsan bu Kur'an ile birlikte yürürse, Kur'anın hakkı canlandırmasında, doğruya yönlendirmesinde, değerler konusunda ayırd edici hükümlerinde ve her değeri titizce yerine oturtmasında bu doğruluğu görür.

"Bu Kur'an üstün ve çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir." "O Kitap sana, ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir."

Yüce Allah bu gibi yerlerde kullarına kendisini tanıtır ki, kulları kendilerine parça parça indirilen kitabın özünü kavrayabilsinler... Yüce Allah, dilediğini yapan güçlü ve azizdir. Yaptıklarında onlar için rahmet diler. Bu Kur'an'ın indirilmesinin hikmeti, uyarıcı bir öğreti olmasıdır.

"O Kitap sana, ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir."

Gaflet kalpleri karartan bir haslettir. Gafil olan bir kalp görevini savsaklar. Algıdan, etkilenmekten ve hakkı kabul etmekten çok uzaktır. Böyle birinin karşısına hidayetin delilleri çıkar veya kendisi ona rastlarsa onları algılayıp kavrayamaz. Bu deliller karşısında kılı kıpırdamaz ve onları kabul etmez. Bundan dolayı, Hz. İsmail'in soyundan gelen, onun arkasından hiçbir peygamber görmeyen ve nesiller boyu bir uyarıcı ile karşılaşmayan böyle bir topluluk için en uygun olan ikazdır. O halde kendilerine ve atalarına bir önder gelmemiş gözleri kapalı gafilleri ancak ikaz uyandırabilir.

Sonra yüce Allah, bu gafillerin akıbetleri ile, Allah'ın kaderi gereği başlarına gelen belaları açıklamakta ve bunların Allah'ın ilminden gizlenemeyen yaptıkları ve yapacakları kötü hareket ve kalplerindeki bozuk niyetlerine bir ceza olarak verildiğini açıklamaktadır.