Kılıçdaroğlu: Milli Eğitim Bakanlığı milli olmaktan çıktı

Kılıçdaroğlu, “Milli Eğitim Bakanlığı aslında milli olmaktan çoktan çıkmış vaziyette. Milli Eğitim Bakanlığı eğer milliyse, bakandan bakana eğitim politikası değişmez” dedi. Kılıçdaroğlu, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Genel Başkanı Nejla Kurul’u sendika binasında ziyaret ederek, bir süre görüştü. Görüşme sonrası açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, bir sorunu en iyi o sorunu yaşayanların anlatabileceğini, ziyaretlerinin temel nedeninin … Kılıçdaroğlu: Milli Eğitim Bakanlığı milli olmaktan çıktı Devamı »

Eklenme Tarihi: 04 Eki 2023
6 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 04 Eki 2023
Kılıçdaroğlu: Milli Eğitim Bakanlığı milli olmaktan çıktı

Kılıçdaroğlu, “Milli Eğitim Bakanlığı aslında milli olmaktan çoktan çıkmış vaziyette. Milli Eğitim Bakanlığı eğer milliyse, bakandan bakana eğitim politikası değişmez” dedi.

Kılıçdaroğlu, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Genel Başkanı Nejla Kurul’u sendika binasında ziyaret ederek, bir süre görüştü.

Görüşme sonrası açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, bir sorunu en iyi o sorunu yaşayanların anlatabileceğini, ziyaretlerinin temel nedeninin de bu olduğunu söyledi.

Okulların açıldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Siyasetçi olarak okullarda karşılaşılan sorunlar, öğretmen açısından, öğrenci açısından, veli açısından, karşılaşılan sorunları elbette dinleriz. Ama bu sorunları yaşayanların, bu sorunları geniş kitlelere duyurması gerekiyor. O açıdan Sayın Hocam’ın belki sorunların bir kısmını ama ana hatlarıyla size duyurması bizim açımızdan son derece önemli. Yaşanan sorunlar nedir? Sorunu yaşayanın dilinden herkesin bilmesi ve öğrenmesi gerekiyor. Birincisi, Milli Eğitim Bakanlığı. Milli Eğitim Bakanlığı aslında milli olmaktan çoktan çıkmış vaziyette. Milli Eğitim Bakanlığı eğer milliyse, bakandan bakana eğitim politikası değişmez. Bakandan bakana eğitim politikası değişiyorsa, artık o milli olmaktan çıkmıştır. Kendi siyasal ideolojilerine uygun olarak öğrenci yetiştirmek için eğer Milli Eğitim Bakanlığını kullanıyorsanız, o bakanlık Türkiye’yi çağdaş hedeflere, çağdaş amaçlara ulaştırma, daha doğrusu çağdaşlığı yakalama ve onu aşma hedefinden uzaklaşır demektir. Liyakatsizliğin egemen olduğu bir bakanlık, hele Milli Eğitim Bakanlığı, liyakatsizliğin egemen olduğu bir bakanlık milli olmaz.”

Öğretmenlere “önlük baskısı yapıldığını” belirten Kılıçdaroğlu, “Siz öğretmenlere önlük göndereceğinize, çocuklara bir öğün yemek verin. Çocuk eğer okula aç geliyorsa, öğretmenle çocuk arasında ilişki kurulamaz. Hala bunu öğrenememişler. Çocuğun karnı açsa öğretmeni dinlemez. Onun birinci önceliği karnının doymasıdır.” ifadesini kullandı.

İktidarın hem okul sütünü hem de yemeği kestiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Vallahi bunlarda insaf yok. Bunlarda insanlık da yok. ‘Tasarruf yapacağız.’ Tasarrufu bula bula öğrencinin boğazından mı yapacaksın sen? Öğretmen. Bu sorunlar yumağı içinde, öğretmen de sorunlu. Eğer bir öğretmen öğrenciyle bağlantı kuracaksa, sınıfın yeter sayıda olması lazım. Yetmiş kişilik, seksen kişilik, altmış kişilik sınıflarda öğretmenle öğrenci, ilişki kuramaz. Öğrenciyi yetiştiremez. Bakın, 57 bin 340 dersliğe ihtiyaç var. Bunu biz söylemiyoruz. Onlar söylüyorlar. 21 yıldır siz hala 57 bin 340 dersliği yapmamışsanız siz iktidar olamamışsınız ve halkın taleplerini, öğrencilerin taleplerine, velilerin taleplerine yanıt vermemişsiniz demektir. Öğretmenlerde, tabii onların da dünya kadar sorunu var. Sözleşmeli öğretmen, kadrolu öğretmen, ücretli öğretmen. Allah aşkına ya öğretmen öğretmendir. Kadrolu öğretmen var güzel. Ne demek ücretli öğretmen? Daha düşük para veriyorsunuz ona. Ne demek sözleşmeli öğretmen? Ona da düşük ücret veriyorsunuz. Yani öğretmenin sırtından, bütçeden tasarruf yapacaksınız.”

Bu ülkede insanların gönüllü olarak, “eğitim için vergi istiyoruz” denildiği zaman Milli Eğitim Bakanlığına, eğitime mutlaka katkıda bulunacaklarının altını çizen Kılıçdaroğlu, çünkü her ailenin çocuğunun iyi bir eğitim almasını isteyeceğini söyledi.

Devletin resmi rakamlarına göre 7 milyon 662 bin 807 çocuğun maddi yoksulluk çektiğini anlatan Kılıçdaroğlu, bu çocukların okula aç gittiklerini dile getirdi.

İktidarın ve Milli Eğitim Bakanlığının bundan haberi olmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“21’inci yüzyıldan söz ediyorum ben. 21’inci yüzyılın Türkiye’sinden söz ediyorum. Okullarda hijyen koşulları, eğer velilerden para toplarlarsa mümkün. Yoksa mümkün değil. 60 bin yardımcı hizmet personeline ihtiyaç var. Dışarıda da milyonlarca işsizimiz var. Ücretsiz okul yemeği vardı. Onu kaldırdılar. İnternete erişemeyen 3 milyonu aşkın evladımız var. Bu da 21’inci yüzyılın Türkiye’sinden bir rakam. Sorunlar var mı? Evet sorunlar var. Sorunlar ciddi mi? Evet sorunlar ciddi. Sorunları çözecek olan kurumun adı, siyaset kurumu ve bu siyaset kurumunda iktidar olanların atadıkları Milli Eğitim Bakanı ve Milli Eğitim Bakanlığının liyakati kadrolarının bu sorunları çözmesi lazım. Öğretmenlerimizin tamamı bu sorunları biliyorlar aslında. Nasıl çözüleceğini de biliyorlar. Ama onlara fırsat verilmiyor. Çünkü siyaset kurumu, var olan sorunları çözmek değil, var olan sorunları derinleştirmek gibi bir görev üstlenmiş pozisyonda, bunu görüyoruz. Bir toplumun şükran olduğu bir kitle var mıdır derseniz o da öğretmenlerdir. Hepimiz öğretmenlerimize saygı duyarız. Çünkü onları baş tacı eden bir toplum büyür ve gelişir. Ahlaklı olur o toplum.”

– Soruları yanıtladı

Kemal Kılıçdaroğlu, açıklamalarının ardından soruları yanıtladı.

Merkez Bankası Başkanı’nın, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Cumhurbaşkanı’nın faiz artırımına nasıl ikna edildiği yönündeki soruyu, “Sayın Cumhurbaşkanı’mız bilime olağanüstü değer ve önem veren bir liderdir.” şeklinde yanıtladığı belirtilerek, açıklamayı nasıl değerlendirdiği sorulan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Yani Merkez Bankası Başkanı demek ki bilime önem ve değer verdiğini, faizi yükselterek keşfetmiş. Peki daha önceki uygulaması neydi? Onun bilim dışı olduğunu söylüyor kendisi. Merkez Bankası’nın aldığı kararların, ekonomiyi düzeltme yönünde aldığı kararların doğruluğu tartışılabilir, her zaman tartışılabilir. Devlette olması gereken liyakattir ve işi ehline teslim etmektir. Eğer siz devleti, işi ehline teslim eden, işi ehline, o işi yapacak olan kişiye değil de bütün kararları alma yönünde saraya ve bu konuda yeterli bilgisi olmadığını hepimizin bildiği bir kişiye teslim ederseniz Türkiye bugünkü tabloyla karşı karşıya kalır. Soru şu, bunun bedelini kim ödedi? Alınan yanlış kararların bedelini kim ödedi? Saray mı ödedi? Hayır. Onun çevresi mi ödedi? Hayır. Hepimiz ödedik ve toplum ödemeye de devam ediyor.”

Milli Eğitim Bakanı’nın mülakatlarla ilgili olarak “Mülakatların arkasında ben duracağım. Komisyonlar oluşturacağım” dediği hatırlatılan ve görüşü sorulan Kılıçdaroğlu, “Mülakat konusunda, bir siyasetçi verdiği sözün arkasında durmalı. Bir kişi verdiği sözün arkasında durmuyorsa ona bizim toplumda açıkça söyleniyor, yalancı denir. Bu kadar açık. Mülakatı kaldıracağım dediler. Güzel. Geldiniz kaldırın. ‘Mülakatı, mülakat gibi yapacağız.’ dediler. Deminki daha önceki mülakat mülakat gibi değildi. Şimdi ‘mülakatın arkasında duruyorum’ diyor. Kime inanacağız? Devletin nasıl yönetildiğini aslında bunlar gösteriyor bize. Sağlıklı ve tutarlı bir devlet yönetiminin olmadığını bize gösteriyor. Üzülerek ifade edeyim. Gerçek maalesef bu. Devlet sağlıklı yönetilmiyor. Savrulan bir devlet yapısı var. Savrulan bir anlayış var.” şeklinde konuştu.

Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un yeni anayasa turuna çıktığı hatırlatılarak, CHP olarak Meclis Başkanının yeni anayasa için randevu talebine cevaplarının ne olacağı sorulan Kılıçdaroğlu, “Meclis Başkanı gelebilir. Meclis Başkanı yeni anayasa talebiyle de gelebilir, başka amaçlarla da gelebilir. Meclis Başkanı’na bizim itiraz edecek halimiz yok. Gelsin Sayın Meclis Başkanı. Yeni bir anayasa değişikliği için gelir mi gelmez mi? Veya bir nezaket ziyareti için mi veya başka bir nedenle mi? Gelsin tabii Meclis Başkanı. Niye reddedelim?” yanıtını verdi.

Anadilde eğitim konusuna nasıl baktığı da sorulan Kılıçdaroğlu, “Doğrusunu isterseniz ben öğretmen değilim. Bu konuyu biz kendi içimizde, parti olarak da tartışıyoruz. Bu konuda sadece parti içinde tartışırken ilgili, bu alanda uzmanı olan eğitimcilerle ve dünya uygulamalarını da dikkate alarak kendi aramızda tartışıyoruz.” dedi.

Okullarda ve eğitim kurumlarında ciddi bir cemaatleşme faaliyeti olduğu yönündeki iddialara yönelik bir soru üzerine de Kılıçdaroğlu, “Bizim okullarda oturup da bir özel araştırma yapmamız çok doğru değil. Onu okullarda görevli olan öğretmenler ve bilim insanlarının yapması lazım. Eğer böyle bir araştırma yapılırsa biz bundan memnun oluruz ve bunu kamuoyuyla da paylaşırız, kendi politikalarımızı oluşturabiliriz.” diye konuştu.

Anayasa Mahkemesinin, Öğretmenlik Meslek Kanunun bazı maddelerinin iptaline ilişkin gerekçeli kararı, geçen hafta yayınladığı hatırlatılarak, “Ancak 19 Kasım’da da gerçekleşecek bir Öğretmenlik Kariyer Basamakları Sınavı var. Bugün kılavuz yayınlandı. Sınav çoktan seçmeli olacak ve çevrim içi olarak yapılacak. Yorumlarınız, değerlendirmeniz nasıl olur?” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Öğretmenlik Meslek Kanunuyla ilgili bir taslak hazırladık. Parti olarak bu kanun teklifini hazırlarken bütün meslek kuruluşlarından, öğretmenlerden, öğretmenlerin oluşturduğu sivil toplum kuruluşlarından, üniversitelerden görüş aldık. O görüş çerçevesinde bir Öğretmenler Meslek Kanunu hazırladık ve bunu parlamentoya sunduk. Bizim hazırladığımız öğretmenlik meslek kanunu, gerçek anlamda öğretmenlerin laik, demokratik, hukuk devletini koruyan, sistemi daha sağlıklı bir zemine oturtan bir kanun teklifiydi. Ama bu kanun teklifimiz maalesef kabul edilmedi.”