Kim kimi aldatırsa onun akıllı sayıldığı bir düzen bu!

Yaşar Süngü yazdı… Amerikalı siyaset bilimi profesörü olan Patrick J. Deneen, liberalizmin başından beri bireysel özgürlüğü yanlış anladığını, aşırı şekilde yücelttiğini, bu sebeple de reformdan geçirilmesi yerine artık emekli edilmesi gerektiğini söylüyor. Aradan geçen zamanın ve 10 yılda bir patlayan ekonomik krizlerin bu yanlışlığı daha da belirgin hale getirdiğini savunuyor. Yazarın “Liberalizm Neden Çöktü” adı ile çıkan kitabı … Kim kimi aldatırsa onun akıllı sayıldığı bir düzen bu! Devamı »

Eklenme Tarihi: 02 Kas 2022
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 02 Kas 2022
Kim kimi aldatırsa onun akıllı sayıldığı bir düzen bu!

Yaşar Süngü yazdı…

Amerikalı siyaset bilimi profesörü olan Patrick J. Deneen, liberalizmin başından beri bireysel özgürlüğü yanlış anladığını, aşırı şekilde yücelttiğini, bu sebeple de reformdan geçirilmesi yerine artık emekli edilmesi gerektiğini söylüyor.

Aradan geçen zamanın ve 10 yılda bir patlayan ekonomik krizlerin bu yanlışlığı daha da belirgin hale getirdiğini savunuyor.

Yazarın “Liberalizm Neden Çöktü” adı ile çıkan kitabı İsmail Hakkı Yıldız’ın çevirisiyle VakıfBank Kültür Yayınlarında çıktı. Batı felsefesinin ilk filozofu ve Atina Akademisi’nin kurucusu olan Platon’un, ideal toplum düzeninin ve adaletli bir devletin nasıl olması gerektiğini anlattığı “Devlet” eseri kadar eski bir tarz olan ve kökeni o tarza dayanan klasik “rejimin mantığı”nın araştırılmasını esas alıyor. Amerikalı yazar kitapta, liberalizmin görünürdeki başarılarından büyük ölçüde mutlu olan liberal rejim mensuplarının fark edemediği, liberalizmin iflas etmesinin iç nedenlerine odaklanıyor.

Ve diyor ki: “Liberalizm iflas etmiştir ama verdiği sözleri tutmadığı için değil, bilakis tuttuğu için iflas etmiştir. İflas etmiştir, çünkü başarılı olmuştur. Liberalizm “daha fazla kendisi oldukça” iç mantığı ve iç çelişkileri daha görünür hâle geldikçe, iddialarını çürütüp liberal ideolojiyi fiilî gerçekliğe dönüştüren patolojiler üretmiştir.”

**

Bugünkü küresel ekonomik sistemin merkezi olan Amerika’da yaşayan bir akademisyenin, kapitalizme, küresel ve dünya ekonomisine içeriden bakışı böyle.

Kuzularla kurt yavrularının aynı ağılda beslenemeyeceğini anlamış. Bu sistem artık düzelmez, yeni bir sistem lazım diyor.

Yeni ve adil sistem arayışı içinde olan çok sayıda düşünen insan var ama bu konuda çok geç kalınmış olduğu da bir gerçek.

İnsanoğluna başkalarının haklarını göz ardı edecek kadar aşırı özgürlük veren, başkasının hakkının başladığı yeri sınır olarak kabul etmeyen, şirket ve kurumları yani güç sahiplerini denetlemeyen küresel ekonomik sistem kendinden daha güçlü canavarlar üretti.

Bugün birçok teknoloji, sağlık ve gıda alanındaki şirketler devletlerden daha zenginler.

Devletlerden daha güçlü hale gelen, siyasileri kendi çıkarları ve hedefleri doğrultusunda yönetebilen ve ahlaki sınır tanımayan uluslararası dev şirketler var artık.

Bu canavarları terbiye etmek, durdurmak, denetlemek, yönlendirmek zor.

Devletler, vatandaşlarını ve toplum menfaatlerini kendisinden çok daha güçlü hale gelen bu şirketlere karşı nasıl koruyacak?

Koruyamayacak.

Neden?

Çünkü tek sıkıntı küresel dev şirketler değil.

En büyük sorunumuz, en alttan en üste kadar hâkim olan ticari zihniyet.

Bugün küresel ekonomik sisteme hâkim olan ticari zihniyette satıcı malını veya hizmetini olması gerekenden daha pahalıya, alıcı da alacağı mal veya hizmeti olması gerekenden daha ucuza almayı akıllılık ve ticari zekâ olarak görüyor.

Yani her iki taraf da karşı tarafa zarar vererek kazanmayı hedefliyor.

Doğrusu nedir?

Alışverişte iki tarafında kazanması.

Yani alıcı aldığı maldan ve fiyatından memnun olacak, satıcı da sattığı malın bedeline razı olacak.

Aldatma üzerine kurulu ticaret anlayışının iki tarafında kazandığı bir biçime dönüşmesi gerekiyor.

**

Kim kimi kandırırsa onun akıllı sayıldığı, daha fazla aldatarak daha fazla kazananın ticari zekâ sahibi olduğu sanılan bir sistemdir bu.

Karşılıklı ve anlaşmalı aldatmaya dayalı bir düzen.

Bu sistem aksadığında devletin kucağına bırakılan, ekonomik krizlere karşı açılan kurtarma paketleri şirketler ve ekonomik alanda zor duruma düşen sektörler için açılır.

Yoksulluğa düşenler için (göstermeliklerin dışında) açılan bir kurtarma paketi anlayışı yoktur.

Onlar sistemin dişlileri arasında öğütülerek çöpe atılır.

İsveç sosyal demokrasisinin programında şöyle bir şey yazar:

“Herkes hayatın belli bir noktasında kırılgandır. Birbirimize ihtiyacımız var. Yaşamlarımızı bugün burada başkalarıyla birlikte değişimin orta yerinde sürdürüyoruz. Hepimize katılma imkânı sunulduğunda ve kimse dışarıda bırakılmadığında hepimiz zenginleşeceğiz. Sadece birkaç kişi değil herkes için güvenlik sağlanırsa, hepimiz daha güçlü olacağız.

Ünlü sosyolog Zygmunt Bauman bunu şu örnekle anlatıyor: Bir köprünün taşıma gücü nasıl en zayıf ayağının gücüyle ölçülüp bu güçle artıyorsa, bir toplumun güveni ve becerikliliği de en zayıf kesiminin güvenliği ve becerikliliğiyle ölçülür. Bunlar arttıkça toplumun ki de artar.