Semra Kuytul Hocahanım Müslümanalara ve Furkan Vakfı’na saldırı içerikli haberler için: “ Biz sizin gibi hakaret, iftira, kötü söz kullanmayız” diyerek yapılan hakaret ve çarpıtmalara vurgu yaptı:
Şu ağzınızdan düşürmediğiniz GERİCİ kelimesi!
Bununla ne denmek isteniyor?
Hakaret ediliyor da neyi kastediyorlar acaba? Diyerek gerici kavramına farklı bir bakışın getirildiği yazıda, yaptığı baskı ve karalama kampanyalarıyla İslami etkinliklere engel olmak isteyen zihniyete “Bu Ebu Cehil taktikleri olan baskı, iftira gibi gerici yöntemlere başvurmayın. Artık biraz medeni olalım” çağrısında bulundu
Semra Kuytul Hocahanım'ın kaleme aldığı yazı:
Solcuların sürekli kullandığı şu GERİCİ kavramını bir inceleyelim!
Kimmiş GERİCİ görelim.
Gerici Müslümanlar!
Gerici Yobazlar!
Son olarak da Gerici Alparslan Kuytul! (Birçok sol sitede yer alan hakaret kelimesi)
Bu kez sizin dilinizden konuşacağım. Hayır, korkmanıza gerek yok. Bizde hakaret, iftira, kötü söz olmaz. Hani siz Alparslan Kuytul Hocaefendiyi sıkı takip ediyor ve bulabildiğiniz kelimelere takılıyorsunuz ya onun gibi. Siz böyle yapınca muhatap görüldüğümüzü fark ediyoruz. Hatta adımlarımızın takip edildiğini hissediyoruz. Ama biz, işlerimizin çokluğundan sizin yazdıklarınızı inceleyemiyoruz, dolayısıyla cevap da vermiyoruz. Muhatap alınmadığınızı düşünmek size iyi gelmiyor. Daha çok dikkat çekmeye çalışıyorsunuz.
Bu sefer ben de yazdıklarınızı okudum ve bir kelimeye takıldım, üzerinde yazmak istiyorum.
Şu ağzınızdan düşürmediğiniz GERİCİ kelimesi!
Bununla ne denmek isteniyor? Hakaret ediliyor da neyi kastediyorlar acaba? Mesela Peygamberimizden önce gelen peygamberlere uyan Yahudi ve Hıristiyanlar bu kapsama giriyor mu? Ya da mesela bugün yeni bir ideoloji gelişse 100 yıl önce geliştirilen ideolojiye uyanlar gerici mi oluyor?
Yani doğruluk ölçüsü yeni çıkmış olması mı? Bir fikir eski ama doğru olamaz mı?
Yani görüşün eski hatta tüm insanlığın ortak akılla kabul ettiği bir dava olması halinde bile hiç şansı yok öyle mi? Çünkü eski!
O halde öncelikle birilerine gerici diyenleri uyarıyorum; siz de bayağı eskidiniz. 100 yıl geçti nerdeyse, gerici olmak üzeresiniz! Hatta siz hala ordamısınız!
Evet, aslında biliyorum; siz bunu sadece Müslümanlara söylüyorsunuz. Yani Peygamberimize uyanlara böyle demekle Efendimizin çağını küçümsüyor; O’nun, çağına getirdiği yenilikleri kabul etmiyorsunuz ve vahiysiz yani Allah’ın karışmadığı bir hayat olsun istiyorsunuz. Her şey özgür olsun; ahlakın sınırları olmasın mesela, para kazanma-harcama yollarının sınırı olmasın, yediğinin içtiğinin helali haramı, pis-temiz ayrımı da olmasın, giyinmeye de asla ölçü koyulmasın! Domuz eti helal, içki serbest, zina aşikâr! Kısaca Allah değil insanlar hatta sadece arzular hâkim olsun! Canın nasıl istiyorsa doğru yanlış fark etmez, öyle yaşayasın öyle mi?
“Evet, öyle” dediğinizi duyar gibiyim!
Biraz zeki olanlar şimdi meseleyi anlamaya başladılar… Nasıl bir hayatı tarif ediyorum? Peygamberimiz gönderilmeden önce hâkim olan, Ebu Cehillerin Ebu Leheplerin, Efendimiz gelmeden önce yaşadıkları hatta terk etmemek için Peygamberimiz ve ashabıyla kıyasıya mücadele ettikleri o gerici hayatı! Dikkat ederseniz arzulanan bu hayat, Peygamberimizden önceki hayat! İnsanlık tarihine “cehalet asrı” olarak geçmiş olan hayat! Cehalet yani onlar; ne iyi bilirlerdi ne kötü, ne temiz bilirlerdi ne pis, ne kural bilirlerdi ne de medeniyet! Kafaları neye eserse ona göre yaşarlar, nefisleri neyi arzularsa onun peşinden koşarlardı, menfaatleri neydeyse ona göre hükmederlerdi. Üç beş insan; topluma kendi ölçülerine, arzularına göre yön verirdi.
Hatta çarpıcı bir bilgi daha verelim Allah Rasulü onları insanca yaşamaya, Allah’ın hükümranlığına davet ettiğinde; “bizi, atalarımızın yolundan çeviremezsin” dediler. Allah onlara vahiyle cevap verdi: “Ya atalarınız doğru yolda değilse! Yine de onlara mı uyacaksınız?” yani yeni medeniyete teslim olmayıp gerici olmak için bir de ısrar ettiler, direndiler…
Bu durumda Kur’an-ı Kerim’e göre ATALARININ YOLUNU BIRAKMAYIP HAKİKATLERE TESLİM OLAMAYANLAR GERİCİ SAYILIYOR! Ya da başka bir deyişle; ATALARINI öne sürerek nefislerine uymaya devam etmek isteyenler, yeniliklere ve hakikatlere açık olmayanlar, arzularına bağlı olup doğrulara dönemeyenler; YANİ GERİ KAFALI OLMAYI BIRAKAMAYANLAR!
Aslında daha geriye de gidebiliriz. Peygamberlere karşı çıkan Firavunlar, Nemrutlar hep bu kafadalardı. Vahyi bir türlü kabul edemediler, hâkimiyeti Allah’a yakıştıramadılar, egolarından vazgeçemediler. Nemrut: “Senin Rabbin öldürüyor ve diriltiyorsa ben de öldürür ve diriltirim” dedi ve bir köleyi öldürdü diğerini salıverdi. Komik değil mi? İnsanın kendini ilah zannedecek kadar küçük bir beyne sahip olması…
Tarih boyunca Nemrutların soyundan gelenler; “senin Rabbin hükmediyorsa biz de hükmederiz bile diyemediler, daha da ileri giderek; senin rabbin hükmedemez, sadece biz hükmederiz” dediler.
İşte bu konuda Peygamberimizle mücadele eden Ebu Cehiller, Onu ve ashabını yıldırmak için baskılar, işkenceler yapan, bazı Müslümanları hapislere atan Ebu Lehepler… Peygamberimize sihirbaz, şair, kâhin, deli diyerek iftiralar atanlar… kısacası vahyin getirdiği medeniyete teslim olmayanlar apaçık gerici oluyorlar.
O halde siz karar verin, kim kime uyuyor? Kim tarihteki hangi tarafa, kimlere benziyor?
Bu durumda gerici yani medeniyete ve yeniliklere açık olmayan kim!
Bu yazdıklarımız tarihte kayıtlı olan gerçeklerdir. İnceleyebilirsiniz.
Şu durumda tarih her zaman olduğu gibi tekerrür ediyor; Peygamberimiz zamanında, bazıları Musa (a.s.)’a inanan Harunlar olmayı tercih etti bazıları Firavunlara uyup Peygambere isyan eden olmayı. Bugün de birileri Peygamberimizin yoluna yöneliyor, diğerleri Ebu Cehillerin yoluna…
Ama ölçü yeni olmaksa bile en yeni yine Hz. Muhammed’in getirdiği oluyor. Çünkü Ebu Cehillerin hayatı daha geride kaldı.
Hiç böyle düşünmemiştiniz değil mi? Hatta hiç düşünmemiştiniz!
Ama şimdi gördünüz ki bayağı eskimişsiniz!
Doğruları acı da olsa, söylemek bizim vazifemiz! İnsanlığa borcumuz!
Hatta şu anda doğrulara, hakikatlere sarılmak ve kâinatın sahibi Allah’ın kitabına uymak, O’na teslim olmak (tabiri caizse) yeniden moda oluyor, insanlık süratle uyanıyor! Bu sefer geride kalmanızı tavsiye etmem.
Bu uyanıştan rahatsız olup atalarının yolunu terk etmek istemeyenler gibi davrananlar ise bu uyanışı durdurmak için konferans salonlarını yasaklıyor, verenlere baskı uyguluyor, iftiralar atıyorlar.
Konferans salonlarını yasaklayıp iftiralar atarak engel olmak isteyenlere şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Baskı yapana kadar, eğer varsa haklı bir davanız siz de konferanslar yapın, insanlara davanızı anlatın. Hatta bizlere verilmeyen spor salonlarını kullanın. Biz size engel olmaya çalışmayız. İnsanca konuşalım derdimizi millete anlatalım. Doğruya millet karar versin.
Bu Ebu Cehil taktikleri olan baskı, iftira gibi gerici yöntemlere başvurmayın. Artık biraz medeni olalım öyle değil mi?...