KRM'den Dünya'ya Çağrı
KRM: "Dünya Çin'in Sistematik İnsan Hakları İhlallerine Engel Olmalı"
Çin'in Müslüman Uygurlara yönelik sistematik zulmüne dair belgelerin medyaya yansımasının ardından, Müslümanlar Koordinasyon Konseyi uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırdı.
Geçtiğimiz hafta polis bilgisayarlarının hacklenmesi sonucu elde edilen Çin’in Sincan’da Uygur Türklerine yönelik uyguladığı baskı politikalarıyla ilgili medyaya yansıyan ayrıntılar tüm dünyada geniş yankı buldu. Belgeler, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet’nin Çin ve Sincan ziyaretinin gerçekleştiği günlerde yayımlandı.
Belgelerde yer alan korkunç ayrıntılara ilişkin başta insan hakları örgütleri ve Müslüman sivil toplum kuruluşları olmak üzere dünyanın her yerinden tepkiler gelmeye devam ediyor. Müslümanlar Koordinasyon Konseyi (KRM) de medyaya yansıyan görüntülerle ilgili bir basın açıklaması yaparak Çin’deki insan hakları ihlallerine karşı kararlı adımlar atılması çağrısında bulundu. KRM sözcüsü Mohamed El Kaada, “Çin dünya kamuoyunun gözü önünde sistematik ve yaptırımsız bir şekilde insan haklarını ihlal ediyor. İnsan hakları konusunu ciddiye alan ve bu konudaki inanılırlığını korumak isteyen herkesin şimdi bir şeyler yapması gerekiyor.” dedi.
Mohamed El Kaada açıklamasına şöyle devam etti:
"Çin toplama kamplarından gelen ürkütücü ve rahatsız edici görüntüler, yıllardır tahmin edilen şeyi gösteriyor: Çin, toplama kamplarında çoğunluğu Müslüman olan Uygurlara karşı sistematik olarak işkence ve taciz uyguluyor. Şimdi artık tüm dünya ülkelerinin Çin ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmeleri ve düzenlemeleri gerekiyor. Bu insan hakları ihlallerinin sona ermesi ve Uygurların dinlerini ve kültürlerini yeniden barış içinde özgürce yaşayabilmeleri için her şey yapılmalı."
" Ekonomik Kâr İnsan Haklarının Önüne Geçmemeli"
Özellikle Çin ile büyük miktarlarda ticaret yapan Avrupa ve büyük sanayi ülkelerinin Çin üzerinde daha aktif ve kararlı bir şekilde etkili olma sorumluluğuna sahip olduklarını vurgulayan El Kaada, burada ekonomik kârın insan haklarından önce gelmemesi gerektiğini hatırlattı. “Başkalarının acısının üzerine bina edilen refah bizi zenginleştirmez, aksine fakirleştirir.” diyen El Kaada, bunun insan haklarını sistematik biçimde çiğneyen devletlere olan tüm bağımlılıklar için geçerli olduğunu, Müslüman çoğunluk toplumuna sahip ülkelerin de bu gelişmelere göz yummamaları gerektiğini ifade etti.
El Kaada son olarak, bu durumun ülkelerin kendi insan haklarını ele alış biçimleri için de bir test niteliği taşıdığına değindi. Avrupa’nın sınırlarındaki kısıtlayıcı mülteci politikalarının Avrupa’nın insan hakları konularındaki inandırıcılığını kaybetmesine neden olduğunu hatırlatan El Kaada, "İnsan haklarını sistematik olarak hiçe sayan biri, parmağını güçlükle başkalarına doğrultabilir" dedi.
BM "Endişeli"
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet, Çin ziyaretinde yetkililere, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde uygulanan "terörle mücadele tedbirlerinden" dedi duyduğu endişeleri dile getirdiğini açıkladı.
Uygurlara yönelik insan hakları ihlallerine ilişkin iddialara değinen Bachelet, "Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde, özellikle Uygurlar ve çoğunlukla Müslüman azınlıkları hedef alan, terör ve radikalleşmeyle mücadele tedbirlerinin uygulanmasına ilişkin sorularımı ve endişelerimi dile getirdim." ifadesini kullandı.
Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki" terörizmle mücadele" ve "aşırıcılıktan arındırma" amacıyla uygulanan programların Uygur Türkleri ve diğer etnik azınlıkların haklarına verdiği zarara dair endişelerini gündeme getirdiğini aktaran Bachelet, "Çin hükümetine tüm terörle mücadele ve aşırılıklardan arındırma programlarının, uluslararası insan hakları standartlarına uygun yürütüldüğünden ve keyfi ve ayrımcı uygulamalara yer vermediğinden emin olmak için gözden geçirilmesi tavsiyesinde bulundum" diye konuştu.
Uluslararası Af Örgütünden BM’nin Açıklamalarına Tepki
Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet’in, Çin ziyaretinin ardından yaptığı açıklamalara tepki göstererek, Uygurlar ve Tibet hakkındaki paragrafların “gerçeküstü” olduğunu söyledi.
Twitter’dan yaptığı açıklamada Callamard, “diplomatik tiyatroyu” anladığını belirterek, “Bu açıklamanın, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri’ne ait olduğuna ve Çin’in insan hakları kayıtlarıyla ilgili olduğuna inanmak zor.” değerlendirmesinde bulundu.
Callamard, “Önümüzdeki tek yol, Sincan hakkında uzun zamandır beklenen raporun yayınlanması ve bulguların BM İnsan Hakları Konseyinin haziran ayındaki bir sonraki toplantısında sunulmasıdır.” şeklinde konuştu.
Çin’in Sistematik Hak İhlalleri
Çin, son yıllarda Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Uygur Türkleri ve diğer azınlık mensuplarını hedef alan sistematik hak ihlallerine ilişkin iddialar nedeniyle uluslararası kamuoyunda eleştirilere hedef oluyor.
Türkiye’nin de yer aldığı BM üyesi 43 ülke, 21 Ekim 2021’de New York’ta düzenlenen BM İnsan Hakları Komitesi Toplantısı’nda yaptıkları ortak açıklamada, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde 1 milyondan fazla kişinin “yeniden eğitim merkezi” adı verilen siyasi kamplarda alıkonulduğundan, işkence, kötü muamele, insanlık dışı ve aşağılayıcı cezalandırma, zorla kısırlaştırma, cinsel şiddet ve çocukları ailelerinden ayırma gibi yaygın ve sistematik insan hakları ihlallerine maruz kalmasından duydukları endişeyi dile getirmişti.
Açıklamada, bölgede din ve inanç özgürlüğü ile seyahat, toplantı ve ifade özgürlükleri üzerinde kısıtlamalar bulunduğu ve yaygın kullanılan elektronik izleme teknolojilerinin orantısız şekilde Uygurları ve diğer azınlık mensuplarını hedef aldığı belirtilmişti.
Pekin yönetiminin hukukun üstünlüğü ilkesine ve insan haklarını koruma konusundaki ulusal ve uluslararası yükümlülüklerine uyması gerektiği vurgulanan açıklamada, “Çin’e, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri ve ofisi de dahil bağımsız gözlemcilere Sincan’a hızlı, anlamlı ve serbest erişim sağlama çağrısı yapıyoruz.” ifadeleri yer almıştı.
Çin, Sincan’da kaç kamp bulunduğuna, buralarda kaç kişinin olduğuna ve söz konusu kişilerden ne kadarının sosyal hayata döndüğüne ilişkin bilgi vermezken kendi belirlediği birkaç kampın az sayıda yabancı diplomat ve basın mensubu tarafından kısmen görülmesine izin vermişti. (P/AA)