Kurdaş: AKP döneminde “Amerikancılık” ayıp olmaktan çıktı, haram-helal birbirine yaklaştırıldı

Tesnim Haber Ajansı İstanbul muhabiri Milli Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş kendisine sorulan soruları yanıtladı.

Eklenme Tarihi: 27 Şub 2016
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Kurdaş: AKP döneminde “Amerikancılık” ayıp olmaktan çıktı, haram-helal birbirine yaklaştırıldı

Muhabir: AKP iktidarı tabanının büyük oranda İslami camiaya ait olduğu malum. Amma hakikatte bu parti ile İslamcılık düşüncelerinin ilişkisi nasıl? AKP İslamcı partimi İslamcıların partisi mi?

Kurdaş: Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kuruluş sürecine, sonraki gelişme dönemine ve 14 yıllık iktidarına baktığımız zaman bu partinin “İslamcı” bir parti olmadığını görmemek imkansız. Türkiye’de muhalefet ve özellikle CHP muhalefeti her şartta “irtica” söylemleri üzerine muhalefet yaptığı için yıllarca, CHP’nin muhalefet ettiği AKP iktidarı hep “İslamcı” diye kamuoyunda algılandı. “İslamcı” kelimesini sevmemekle birlikte burada ben de kullanmak durumundayım, konu daha iyi anlaşılsın diye. İslamcılık namaz kılmak, oruç tutmak değildir… İslamcılık sadece başı örtmek de değildir. Bunlar güzel şeyler ama “şekilde” kalın ve bireysel ameller. AB Bakanlığı kuran, Kur’an da Cenab-ı Allah’ın açık bir şekilde haram kıldığı zinayı suç olmaktan çıkaran, NATO’yu Ortadoğu’ya davet eden, Libya’nın Fransa öncülüğündeki ülkeler tarafından işgaline 5 savaş gemisi veren, LGBT sapıklık ve sapkınlıkları için AB normlarını Türkiye’ye taşıyan, İsrail ile İsviçre mutabakatını imzalayıp petrol ve doğalgaz boru hatları projelerini konuşabilen, Kıbrıs’a götürülen suyun Tel-Aviv’e de taşınmasını gündemine alan bir partiye “İslamcı” denilebilir mi. 1 Mart tezkeresi imzalayan, AB Anayasa’sının altına Roma’da imza koyan bir oluşum “İslamcı” olamaz. AKP, muhafazakarların oy verdiği bir parti ama o kadar. AKP Müslümanların oylarıyla iktidara geldi fakat, Müslümanın zihniyetini iktidarın uzağında tuttu.

Muhabir: İslami camia Türkiye’de AKP iktidarı döneminde bölündü, çeşitli faylara ayrıldı diyenler var, siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? AKP’nin iktidarı İslami camianın şimdisi ve geleceğini nasıl etkiliyor?

Kurdaş: Çok partili siyasi hayatımızı şöyle bir değerlendirdiğimiz zaman acı bir sonuçla karşı karşıya kalırız: Maalesef ülkedeki en büyük tahribatlar Müslüman muhafazakar kitlelerin çok büyük desteğini arkasına alarak, Müslümanlar adına iktidara gelinen dönemlerde yapılmıştır. Bu dönemler sadece ülkenin tahribatı değil, İslami camianın da tahribatını beraberinde getirmiştir. Bugün de Türkiye’mizde “haramla-helalin” birbirine en fazla yaklaştırıldığı bir zamanı yaşıyoruz. Türkiye’de büyük değerler erozyonu yaşanıyor. Milli Görüş hareketinin kırk yılda inşa ettiği ve yön verdiği “şuurlu Müslüman” çizgisi AKP iktidarı döneminde Batı ile eklemlenmiş, batıya hiçbir şekilde itiraz etmeyen, batıyı dost gören ve daha da önemlisi “ılımlı İslam” çizgisine doğru çekilmiştir. AKP döneminde Türkiye’de “Amerikancılık” ayıp olmaktan çıkmış, Müslümanların “gereklilik” olarak yorumlayacağı bir düzleme çekilmiştir. Bir dönem 6. Filo’ya karşı duran İslami camia şimdi yeni NATO ve Amerikan üslerine ses çıkarmamaktadır. Müslümanlık, devlet olmaktan, devlet kurmaktan, Müslümanca yönetmekten sadece “namaz kılma, oruç tutma, teşbih çekme” olarak kabul edilir hale getirilmiştir.

Muhabir: AKP hükümeti iktidarının ilk yıllarında uluslararası alanında aktif rol benimsemiş ve bölgesel sorunlarda arabulucu bir görev almıştır. İran’ın nükleer meselesinde ve Suriye devleti ile olan geniş kapsamlı işbirlikleri buna örnek gösterile bilir. Tabii bu tarz siyasetler Türkiye’nin bölgesel ve uluslararası konumunu yükseltiyordu. Amma son bir kaç yılda AKP hükümeti dış siyasette krizlerle karşı karşıya kalmıştır. Bu durum değişikliğinin neden ne?

Kurdaş: Bu doğrudan doğruya Türkiye’nin ve iktidarın politikalarındaki durum değişikliğiyle ilgili değil, Batı’nın bölgedeki çıkar ve planlarındaki yeni durumla ilgilidir. Ve aynı zamanda Arap Baharı süreciyle de yakından ilişkilidir. Evet Türkiye’nin Nükleer meselesinde İran’la ilgili uluslararası arenada almış olduğu tavır çok önemlidir. Ve ilk başta İslam ülkeleriyle vizelerin kaldırılması meselesi de Türkiye’de olumlu karşılanmıştı. Fakat daha sonra Arap Bahar’ının ABD ve Batının kontrolüne girmesiyle birlikte Türkiye’nin bölgedeki politikaları da ABD ve Batı ile paralellik arz etmeye başlamıştır. Hatta bugün maalesef İsrail ile Ankara arasında da bir yaklaşım görülmektedir. Mavi Marmara bile çok çabuk unutulmuş görünmektedir.

Söylemler genelde Türkiye’de iç kamuoyunu sakinleştirmiş ve rahatlatmıştır ancak yapılanlar genelde söylemlerin aksi şeklinde seyretmiştir. Türkiye batının yörüngesine girdikçe İslam dünyasından uzaklaşır, Batı’nın yörüngesinden çıkıp da kendi benliğine döndükçe ise İslam dünyasına yakınlaşır ve itibarı artar.