Küresel cihad komutanlarından "Hattab"

Küresel Cihad hareketinin en çok tanınan komutanlarından Hattab; 12 yıl önce bugün zehirli bir mektup ile suikast sonucu hayatını kaybetti.

Eklenme Tarihi: 20 Mar 2015
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Küresel cihad komutanlarından "Hattab"

1996 yılının sonbaharında Rusya’nın Çeçenistan'dan çekilmesinden sonra Hattab Çeçenistan’da Milli Kahraman ilan edildi. Şamil Basayev ve Salman Raduyev gibi Çeçenistanın en büyük kumandanlarınında katıldığı bir törenle kendisine Üstün Cesaret Madalyası takdim edilip ayrıca Çeçen Hükümeti tarafından General rütbesi ile onurlandırıldı. 12 yıl önce 19 Mart'ta zehirlenerek hayatını kaybetti.

Hattab'ın meşhur sözü: "Allah yolunda Cihad etmekten bizleri alıkoyan ilk sebep ailelerimizdir. Buraya gelenlerin hiçbiri ailesinin iznini alarak gelmedi. Eğer bizde ailelerimizi dinleyip geri dönmüş olsaydık, bu davayı kim omuzlayacaktı? Ne zaman anneme telefon açsam, 12-17 yıldır kendisini görmemiş olmama rağmen beni eve çağırıyor. Eğer herkes giderse, kim devam edecek?"

Hattab'ın hayatı:

Arap Körfezinde varlıklı ve kültürlü bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Çok cesur, kuvvetli ve gözü pek bir genç olarak yetişmişti. 1987 yılında istilacı Rus ordusuna karsı Afganistan Cihadını en yoğun dönemlerindeydi. Dünyanın dört bir tarafindan Müslüman gençler Rusya işgaline karşı cihad etmek için Afganistan a gidiyordu.

Dünya’nın Süper Güç olarak kabul ettiği Rusya’ya karsı yapilan mücadele ve gösterilen olağanüstü kahramanlıklar Müslümanlar arasında yayılıyordu. Hattab bu dönem içerisinde birçok arkadaşının ve akrabalarının yaptığı gibi Afganistan`a kısa bir ziyarette bulunmaya karar verdi. 1987 de ailesi ile vedalaşıp evinden ayrılan Hattab o günden sonra bir daha evine, ailesinin yanına dönmedi. Bir mücahit, Hattab in ilk kez Celalabad daki eğitim kampına geldiğinde gördüğü zamanki izlenimlerini söyle anlatıyor: "Celalabat daki eğitim kampı hemen her gün gelen ve gidenlerle dolup boşalıyordu.

Ruslar’a karsı büyük bir operasyon hazırlığı içindeydik, eğitimini tamamlayanlar eşyalarını alıp cepheye gidiyorlardı. Biz cepheye gitmek için yola çikarken yeni bir grup geldi. Hattab'ı ilk kez o zaman gördüm. 16-17 yaslarında henüz sakalları yeni yeni çıkan uzun saçlı bir genç.. ilk yaptığı şey kamp komutanlarına gidip kendisini cepheye göndermesi için yalvarmak oldu. Komutanlar gitmesine müsaade etmediler. Yanına gidip kendisini tebrik ettim ve adini sordum. Ibn-ul-Hattab la böylece tanışmış oldum." Hattab eğitimini tamamladıktan sonra cepheye gitti. Sonraki 6 yilda, artik Hattab 20. yüzyılın gördüğü en cesur ve çetin Mücahit Kumandanları arasına girmiştir. Karsı saldırı ve ateşlerden kaçmaması ve yaralandığın da acısını gizlemesi ile tanınır. Hem normal hem de özel Sovyet güçlerine karsı birçok operasyon, pusu ve baskınlarda bulunmuş ve 1988-1993 yılları arasında içlerinde Celalabad, Host ve Kabil ün ele geçirilmesi ninde (fethininde) bulunduğu Afganistan'daki bütün önemli operasyonlara katılmıştır. Allah’in inayeti ile birçok kez ölüm tehlikesi atlatmıştır. Bir mücahit, Hattab’in Afganistan’da karnından 12.7 mm’lik ağır bir makineli mermisi ile yaralanmasını söyle anlatıyor: (12.7 mm‘lik bu silah zırh delici olarak kullanılmaktadır ve insan vücuduna isabet etse onu kıyma haline getirir, bunu her askeri uzman tasdik edecektir.) "Operasyon sırasında biz cephe gerisinde ufak bir evde idik. Aksam olmuştu ve savaş çok çetin bir şekilde devam ediyordu. Hattab birden odadan içeri girdi, yüzü solgundu, bir şey olmamış gibi davranmaya çalışıyordu. Yavaşça yürüyerek bize doğru geldi ve yanımıza oturdu.

Herhangi bir acı ifadesi göstermiyordu ama bir şeylerin yanlış gittiğini anlamıştık, genellikle suskun birisi olmayan Hattab, oldukça sessizdi. Yaralanıp yaralanmadığını sorduk. Ufak bir sıyrık, önemli bir şey yok, dedi. Bir kardeş yanına gidip yarasına bakmak istediğinde önemli bir şeyin olmadığını tekrar ederek onu geri çevirmeye çalisti ama kardes Hattab'i zorlayarak yaraya baktı, elini karnına koydu. Hattab'in yarası şiddetli bir şekilde kanıyordu, elbisesi tamamen kana bulanmıştı. Hemen bir araç çağırarak onu bir an önce en yakin hastaneye ulaştırmak için harekete geçtiğimizde halen bunun hafif bir yara olduğunu önemli bir durumun olmadığını söylüyordu."