Laikliğin tüm dinlere özgürlük içerdiğini söyleyenler, acaba “baskı gömleğini çıkardık” mı demek istiyorlar?
Laikliğin “ne demek olduğunu” ve “ne demek olmadığını” hepimiz biliyoruz da peki şu soruların cevabını verebilecek olan var mı?
Laikliğin “tüm dinlere eşit mesafede ve tüm dinlere özgürlük olduğunu” savunanlar; acaba bu ülkede (sadece benim bildiğim 20-25 yıldır) İslam’ı yaşamak isteyenlere laik yönetim tarafından uygulanan baskıyı nasıl izah edecekler? Mesela; daha düne kadar başörtülülerin okullardan atılmalarını, üniversitelerde kurulan ikna odalarını, okul kapılarında gözü yaşlı bekleyen genç kızları, başörtülü hanımlar hakkında “bir de başları dik yürüyorlar ya dayanamıyorum” diyen çağdaş yaşam üyelerini, Atatürk’ün sağladığı baş açma hürriyetini(!) nasıl kullanmazsınız(!) diyenleri, işyerlerinde namaza hatta Cuma namazına bile izin verilmeyişini, Ecevit’in başörtülü olduğu için “atın bu kadını dışarı” demesini ve 28 Şubat’ı nasıl izah edecekler?
Daha sayamayacağımız kadar çok baskı!
Üç kişinin bir araya gelip Kur’an okumaktan korktuğu günleri bende hatırlıyorum.
Daha gerilere gidersek, Kur’an kurslarının kapatılmasını, camilerin ahıra çevrilmesini, Arapça ezanın dahi yasaklanmasını, çocukların kulağına dahi Arapça ezan okunamadığı yani laikliğin zirvede olduğu günleri nasıl izah edecekler! Hadi dini devletten ayırdılar, halkta bıraktılar mı? Çocuğun kulağına okunan ezana dahi tahammül edemeyen zihniyet bugün nasıl oluyor da zeytinyağı gibi üste çıkıyor. Bu utanmazlık değildir de nedir!
Şimdi diyecekler “sizin örtünüz ideolojik simge taşıyordu. Ezanınız tevhidi haykırıyordu. Camiinizde bize değil Allah’a ibadet ediliyordu…” Sizin açınızdan haklısınız o halde. Bunlara tahammül edilemez!
Aslında sizin kabul etmediğiniz şey, ALLAH’IN EMRİNİN BAŞIMIZIN ÜSTÜNDE TAŞINMASIYDI ve biz her konuda bunu yapmaya devam edeceğiz. Demek ki o gün olduğu gibi yine dine yani bize tahammül edemeyeceksiniz. O halde şimdi kimi kandırıyorsunuz?
Şu üç beş yıldır “Ilımlı İslam Projesi”yle görünür bazı şeylerin serbest kalmasına ise aldanmıyoruz. Çünkü aynı zihniyet bunun “dini bitirmek amaçlı bir proje” olduğunu bildiği halde bile, görsel bir takım serbestilere bile tahammül edemiyor. Bu zihniyet; ılımlılaşmış, laikliği, demokrasiyi hazmetmiş Müslümanları bile kabullenemiyor, keskin bir kılıç gibi dinin tamamını kesip atmak istiyor. Hatta kalplerindeki bu büyük arzuları ağızlarından taşıyor!
Bu millet o baskıları hatırlamasa belki kandırılabilirdi. Ama hala şahitleri bile aramızda. Laik, demokratik ve ÖZGÜR(!) dönemde Kur’an’ı öğrenmek için dehlizlere saklananlardan bir kısmı hala yaşıyor.
Yoksa onlar da: “değiştik, baskı gömleğini” çıkardık mı diyecekler!
Öyle sanıyorum ki ne onlar bunu der ne de biz buna inanırız!
Ortada herkesin bildiği 2 hakikat vardır;
1- İslam dini, milletten de devletten de ayrılamaz bir bütündür.
2- Laikliğin tüm dinlere eşit mesafede olduğu ve özgürlük vaadettiği lafları da ancak kuyruklu bir yalandır.
Müslümanlar da Laikler de; Kendilerini de Kimseyi de Kandırmasınlar…
Çünkü her iki taraf da kandırıldığını biliyor!