Leyla'nın, kaybolduğu dedesinin köyüne 2 buçuk ila 3 kilometre uzaklıkta bulunan bir dere yatağının üst bölgesinde bulunduğu öğrenildi. Söz konusu bölgenin ise daha önce arama yapılan bölgeler arasında yer aldığı bildirildi. Ancak Leyla'nın orada mı öldürüldüğü, yoksa bölgeye sonradan mı getirildiği ise henüz bilinmiyor.
AFAD Başkanı'ndan ilk açıklama
AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu, "Açıklamayı Vali yapacak. AFAD ekipleri olarak bölgede çalışma yapıyoruz. Bütün detayları Vali açıklayacak. Tekrar başımız sağolsun" diye konuştu.
Valilik'ten açıklama
Kaybolduktan 18 gün sonra cansız bedeni bulunan Leyla Aydemir ile ilgili Ağrı Valiliği, twitter hesabından açıklama yaptı. Açıklamada, "15 Haziran 2018 tarihinde kaybolanLeyla Aydemir kızımız bugün saat 18.45 sıralarında köy merkezine 3 kilometre uzaklıkta dere yatağı içerisinde maalesef cesedine ulaşılmıştır. Konuyla ilgili adli tahkikat devam etmektedir. Başımız sağ olsun" denildi.
İçişleri Bakanı'ndan açıklama
Acı olayla ilgili İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, CNN Türk canlı yayınında açıklamalarda bulundu.
Soylu, şu ifadeleri kullandı:
"Hepimizin umudu canlı bulmaktı. Benim de bugüne kadar umudum öyleydi. Yaptığımız teknik takiplerle umutlanmıştık. Bir sonuç almayı düşünüyorduk. Ben de Ağrı’daydım. Arkadaşlarımdan bugün bilgi aldım. Onlar da aynı umudu tekrarladılar. Burada açıklayamayacağım bir yol üzerinde ilerliyorduk.
Dedesinin köyünde, daha önce bizim arkadaşlarımızın defalarca aradığı bir yer. Bu aradığı yerle alakalı böyle bir durumla karşılaşınca, ‘Ya biz görmedik, farketmedik,’ ya da çocuğunda cesedi suyla aşağıya indi. İlk belirlemelere göre sanki 4-5 gündür orada duruyormuş gibi. İlk belirlemelere göre tecavüz yok. Sanki sonradan oraya getirilmiş gibi bir izlenim var. Otopsi sonucuna muhtaç bilgiler bunlar. Olayın her boyutunu arkadaşlarımız takip ediyorlar. Ufak bir işaret var darp olduğuna yönelik. Çok ufak bir darp görünüyor ama darp mıdır bir yere çarpma mıdır otopsi sonrasında ortaya çıkacak."
Güvenli Toplum Nasıl oluşur?
Türkiyede artık çoğu kimse kendini ve çocuklarını güvende hissedemiyor. Evinin önünde oynarken kaçırılan Leyla ve Eylül ise bu meselenin iki acı gerçeği oldular. Peki, güvenilir, huzurlu, emniyet ve selamet yurdu toplumlar nasıl oluşur? Herkesin birbirinden emin olduğu, kimsenin kimseye en ufak bir zarar dahi vermeyi düşünmediği bir toplumu nasıl meydana gelir? Elbetteki toplumun düzelmesi; toplumun bireylerinin terbiye edilmesi, düzelmesi ile mümkündür. Yoksa arttırılan güvenlik görevlisi ve polis sayılarının, çıkartılan yasaların, geliştirilen koruma sistemlerinin meseleye çare olmadığı yüz yıldır acı tecrübe ile sabittir. Bu acılar, suçlar, ahlaksızlar, yaşanan vahşetlerin sebebi tespit edilip sorun derhal çözülmeli, kötü gidişe son verilmedir. Birer suç aletine dönüşen, insanlıktan çıkan bu kişilerin yetişmesi ve toplumumuzda artması, gerekli ve doğru eğitimin verilmediğinin göstergesidir. İnsana dini, ahlaki eğitim verilmez, manevi yönü es geçilirse o insanın birer suç aletine dönüşmesi muhtemeldir. Bu tarz kişilerin artmasıyla da toplum yaşanmaz hale gelir.
Alparslan Kuytul Hocaefendi'nin de dediği üzere; "Kalbi ıslah ile başlamayan her eğitim nakıstır, hatta yanlıştır. Nakıs ve yanlış eğitimlerden kamil insanlar çıkmayacaktır."
İnsanı insan yapacak olan doğru eğitimi ise ancak onu yaratan ve en iyi bilen Allah verebilir. Allah'ın gönderdiği İslam'ın eğittiği şahsiyet ve toplumlar tarihin en güzide kişi ve toplumları olmuşlardır. O halde İslam'ın oluşturduğu huzurlu, güvenli, barşcıl atmosferde yaşayabilmek için tekrardan İslam'a ve hakikatlerine dönmeli, Rabbimiz'in bizim için seçtiği dine sarılmalıyız.
De ki: "Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allâh mı?" (Bakara 140)