AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, Kahramanmaraş'ta AK Parti Pazarcık İlçe Başkanlığınca düzenlen toplantıda muhtarlarla bir araya geldi.
Muhtarlar sayesinde her bir mahallenin sıkıntılarına, dertlerine, sorunlarına ve ihtiyaçlarına ulaştıklarını dile getiren Ünal, o yüzden muhtarların kendileriyle oluşturduğu iş birliğinin mahallelerin yaşanabilir hale gelmesi açısından çok önemli olduğuna dikkati çekti.
Ünal, 17 yıldan beri tek bir gayeleri olduğunu belirterek, "Çocuklarımıza yaşanabilir bir ülke bırakmak, başları dik, alınları ak, dünyada bu toprağa, bu coğrafyaya, bu ülkeye ait olmanın gururunu taşıyan çocukların yaşadığı bir ülke bırakmak, başka bir derdimiz bizim söz konusu değil." diye konuştu.
Ülkeye yapılan saldırıların bu ülkenin çocuklarının geleceğine, hepimize yapılmış olduğunu vurgulayan Ünal, burada CHP'li, AK Parti'li, MHP'li diye ayırt etmemek gerektiğini, çocukların hepimizin çocukları, bu ülkenin de hepimizin ülkesi olduğunu söyledi.
Geçmişte Güneydoğu'da yaşananlara dikkati çeken Ünal, şöyle devam etti:
"Gezi olaylarını yaşadık. 17-27 Aralık'ı yaşadık. 6-7-8 Ekim olaylarını yaşadık. Bu ülkede şehirlerin sokaklarına çukur kazdılar. El yapımı patlayıcılar yerleştirdiler ama hamdolsun devletimiz güçlü, bunların hepsini temizledi mi? Bugün hamdolsun Diyarbakır'da, Hakkari'de, Tunceli'de, Şırnak'ta her yer pırıl pırıl. Hakkari'de ve Tunceli'de gece geç saatlere kadar caddeler yollar pırıl pırıl. Çocuklarımız güven içerisinde caddelerde gezebiliyorlar. O yüzden Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin diyoruz. Allah bu ülke düşmanlarına da fırsat vermesin."
"Sanatçılarımız nerede"
Ünal, çocukları dağa kaçırılan Diyarbakır annelerinin, HDP il binası önünde başlattığı oturma eylemine ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
"Diyarbakır'da analar neden HDP'nin önünde evlatlarını istiyorlar? O analar niye feryat ediyor? Ben de babayım, siz de babasınız. Bir çocuk yetişiyor, o çocuk okula, üniversiteye gitmesi gerekirken birilerinin organizasyonuyla, birilerinin emrine dağa çıkarılıyor. Olmaz. Artık bu ülkede çok şükür bu dönem kapanıyor. Artık analar isyan ediyor. Bu isyana sessiz kalmamak lazım. Akademisyeniyle, gazetecisiyle, sanatçısıyla bu isyana sessiz kalmamak lazım. Bu ülkenin şehirlerinde çukur kazılıp, el yapımı patlayıcılar yerleştirilirken akademisyenler, terör örgütüne 'bu ülkede demokratik siyaset var, demokratik siyasetin olduğu yerde terör olmaz, şiddet olmaz, silah olmaz' demesi gerekirken o gün akademisyenler, 'devlet katliam yapıyor' diyorlardı. O gün 'devlet katliam yapıyor' diyen akademisyenler, bugün neden anaların acısına, feryadına sesiz kalıyorlar. Bu vicdanlı mıdır?
En ufak bir meselede ortalığı ayağa kaldıran sanatçılarımız neredeler. Annenin feryadının etnik, siyasi ve dini tarafı olmaz. Anne annedir. Annenin Türk'ü, Kürt'ü, Ermeni'si, Fransız'ı, İngiliz'i olmaz. Annenin Alevi'si, Sünni'si olmaz. Bir anne feryat ettiği zaman herkesin o feryadı duyması gerekir. Çünkü ana yüreği hiçbir şeye benzemez."
Muharrem ayı insanlara önemli şeyler hatırlattığını aktaran Ünal, "Biz her birimiz şunu diyebilmeliyiz. Biz zulme karşı Ali'yiz diyebilmeliyiz. Biz zulme karşı Kerbela'da Hüseyin'iz diyebilmeliyiz. Biz ehlibeyti için çıra gibi yananlarız diyebilmeliyiz zulüm söz konusu olduğunda. Çünkü biz Müslümanların tarihinde Kerbela acının ve zulmün hatırlanması ve adaletin yüceltilmesi için unutulmaması gereken bir gündür." diye konuştu.