Mardin’de Yaşanan Hukuksuz Gözaltının Detayları Ortaya Çıktı

Gaziantep'ten Mardin'e gezi düzenleyen üniversiteli Furkan gönüllüleri yaşadıkları korkunç geceyi tüm detayıyla anlattı.

Eklenme Tarihi: 04 May 2019
5 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Mardin’de Yaşanan Hukuksuz Gözaltının Detayları Ortaya Çıktı

Gençler saatlerce alıkonuldu Gaziantep’ten Mardin’e gezi ve tarihi yerleri ziyaret amaçlı yola çıkan üniversiteli Furkan gönüllüleri, Mardin Emniyeti tarafından saatlerce alıkonuldu. Herhangi bir sebep belirtmeksizin gençleri saatlerce bekleten emniyet, arama izinleri olmamasına rağmen gençlerin araçlarını iki kez aradı. Araçta bazı gençlerin şahsına ait olan Furkan Nesli Dergisi ve Tevhid broşürünün fotoğrafları çekilerek, yasal olan yayımlar, yasaklıymış gibi gösterilmeye çalışıldı. "Siz Mardin’e nasıl gelirsiniz" Bunlarla kalmayan Mardin Emniyeti, gençlere sürekli "siz bu şehre bu kadar kalabalıkla nasıl gelirsiniz? Size kim yemek verdi? Neden hep beraber topluca burada yemek yediniz?" gibi sorular sorulması pes dedirtti. Polise soru soran üniversiteli darp edildi "Neden bekletildiklerini" öğrenmek isteyen bir gence yaptıkları ise pes dedirtti. Soru soran gencin üzerine yürüyen emniyet mensupları, gence olay yerinde fiziksel şiddet uygulayarak darp etti, darp ettikleri genci daha sonra polis otosuna bindirerek gözaltına aldı. Gözaltına alınan gençten uzun süre haber alınamadı Saat 22.00 sularında gözaltına aldıkları gençten saatlerce haber alınamadı, ailesiyle dahi görüştürülmeyen üniversiteli gencin akıbeti ise endişelere sebebiyet verdi. Atatürk'e hakaret iftirası atıldı Gözaltına alınan gencin ailesine ise verilen malumatla gencin gözaltına alınma sebebinin Atatürk'e hakaret olduğunu iddia edildi. Darp edilen genç 4 saat gözaltında kaldıktan sonra gece 02.00 sularında serbest bırakıldı.

Emniyetin hukuksuz tutumları sebebiyle mağdur olan gönüllülerden biri yaşadıklarını şu şekilde anlattı;

Gaziantep'ten Mardin’e gezi amaçlı gelen kardeşlerimizi Yeşilli ilçesinden Gaziantep'e uğurlayacağım esnada saat 20.15’te bizi polis durdurdu ve kimliklerimizi istedi. Hepimiz kimliklerimizi teslim ettik yaklaşık 15 dakika sonra kimliklerimiz geri verildi daha sonra bizi beklettiler. Tekrar kimliklerimizi istediler, yaklaşık yarım saat sonra telefonla görüşüp 3. defa kimliklerimizi istediler. En son sadece 18 yaşından büyükler kimliklerini versin dediler. Yaklaşık 22.30 sularına kadar beklettikten sonra bilgi almak için yanlarına giderek bu kardeşlerin Gaziantep'e gideceğini söyledim ve yardımcı olmaları için ricada bulundum. Amirleri olduğu söylenen resmi üniformalı polis bana bağırarak “şahsi zevklerimizi üzerinizde uygulamıyorum” dedi ve bağırmaya devam etti ve ben de bağırmasını gerektirecek bir şey olmadığını, şahsi arzularını değil kanunları uygulaması gerektiğini ve kanunları bildiğimi söyleyince “hemen bunu arabaya koyup merkeze götürün” dedi. “Orada ben ona göstereceğim, devlete kafa tutmanın ne demek olduğunu göstereceğim ona” dedi arabaya doğru giderken kolumu sıktı; ben de bu yaptığının kanunsuz olduğunu söyledim.

Bana yumruk attı ve zorla arabaya bindirdi, arkadaşlara video çekmelerini söyledim; bir özel harekât polisi oraya gelerek onlara silah çekti. Silahın yönünü onlara doğru tutarak kameraları kapatmaları için bağırdı ve arabaları hatta içindeki çantaları hukuksuz bir şekilde aradılar ve çantaların içinden çıkarttıkları Furkan nesli dergisi yazan broşürü alıp kime ait olduğunu sordu. Ben de bana ait olduğunu söyledim. Beni Mardin'in Yeşilli ilçesindeki Emniyet Müdürlüğü'ne götürerek “Sen kimsin lan” deyip bana yumruk attı. Ben de o anki refleksle onu iteledim. Diğer arkadaşı gelip bana tokat attı. İkisi birden boğazını sıktı ve kafamı dolaplara vurmaya çalıştılar. Ben kendimi korumaya çalıştım, sonra polis karakolunun salonundan duvara dönerek “esas duruşa geçip beklememi” söyledi. Yaptığının hukuksuz olduğunu, böyle bir hakkı olmadığını söyledim. Orada olan bir polisin rozetindeki ayyıldızı tutarak “bu bayrağa ihanet edemezsiniz, vatanımızı bölemezsiniz” dedi. Ben de kendisine “Bayrak bizim de bayrağımızdır.” dedim ve vatanı bölme ile ilgili ne yaptığımı sordum, “ne yaptım da vatanı böldüm” dedim. Bu söylemlerinin ırkçılığa girdiğini ve bana iftira attığını söyledim. “Kamera kaydı var burada, sizden şikâyetçiyim” dedim. Başka bir polis yanıma gelerek : “Biz senin hakkında işlem yapmayalım, sen de dışarıdaki arkadaşlarını al ve git” dediler ben de “şikâyetçiyim, sizden bir yere gitmiyorum” dedim.

Bunun üzerine “bak şikâyetçi olursan sabaha kadar burada kalırsın” dediler. Ben de “isterseniz üç gün burada tutun” ben şikâyetçiyim” dedim. “Dışarıdakileri bırakmayacağız. Senin yüzünden mağdur olacaklar” dediler.

Ben de “onları ben değil siz mağdur ediyorsunuz” dedim. “Darp raporu almak için beni hastaneye götürün” dedim. Beni 2 saat bekletip boğazımdaki kızarıkların geçmesini beklediler. Daha sonra kollarıma arka taraftan kelepçe takarak sağlık raporu almaya götürdüler. Hastanedeki doktorlar ilk önce beni darp eden polislerden biriyle görüştü ve daha sonra doktor bana verdiği raporda sadece kollarımdaki morluk ve tırnak izlerini yazdı. Boğazımı gördüğü halde yazmadı, tekrar ters kelepçe takarak beni karakola götürdüler. Ben yarım saat aralıklarla namaz kılmak için 4 sefer izin istedim, bunun benim için bir hak olduğunu söyledim ama izin vermediler.

Daha sonra bir polis memuru yanıma gelerek onların adına benden özür dilediğini ve şikâyetçi olmamamı söyledi. “Sabaha kadar boşuna burada durmayın” dedi.

Ben de kabul etmedim, “beni namaza göndermeyen adamları bana savunma” dedim. O da “gel beraber namaz kılalım” dedi. Böylelikle gözaltına alındıktan 3 saat sonra namazımı kıldım, önüme bir kâğıt koydular ve imzalamamı istediler. Ben okudum, bana bir sürü iftira atılmıştı.

“Ben sizin kanunlarımızı takmıyorum tanımıyorum. Siz göreceksiniz” gibi sözler vardı. Ben de hiçbirinin bana ait olmadığını ve imzalamayacağımı söyledim. Önüme konulan kâğıtta; suçu ve suçluyu övme de vardı. Ben de “ben hangi suçu ve hangi suçluyu övdüğümü” sordum.

Bana ait olduğunu söylediğim Furkan Nesli Dergisinin broşürü bulunduğu için bu işlemi yaptıklarını söylediler. Bu sefer de bana dergi ile ilgili sorular sordular. Saat gece 02.00’de ifadem bitti. Polisler “Ne yapalım?” dedi. Savcı “sorun yok bırakabilirsiniz” demiş. Beni tekrar hastaneye götürdüler, daha sonra tutanak imzalattılar. Tutanakta gözaltına alınan şahıslara tanınan haklar yazıyordu ama haklarımın yazılı olduğu kağıdı bana 02.00’de vermiş olmalarına rağmen, saat 20.25’te imzalamışım gibi gösterdiler. Bana bu haklarım hiçbir şekilde bildirilmedi; ta ki serbest bırakıldığımda bana imza atmamı söylediler, saat 02.00’de ben gözaltındayken karakola gelen arkadaşlarıma ve aileme benim cumhurbaşkanına ve hatta Atatürk'e hakaret ettiğimi söylemişler ama yazdıkları ifade de böyle bir şey geçmiyordu. Bana yaptıkları çirkin muameleyi, iftiralar atarak örtmeye çalışacaklarını sandılar. Ama ben bu işin yasal yollarla takipçisi olacağım.