Mazlumder: KHK’lar Hukuku Aşan Uygulamalara Alet Edildi

Mazlumder Adana Şubesi, OHAL döneminde çıkarılan KHK’lar hakkında bir basın açıklaması yaptı.

Eklenme Tarihi: 22 Kas 2019
3 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Mazlumder: KHK’lar Hukuku Aşan Uygulamalara Alet Edildi

Mazlumder Adana Şubesi, haklarında takipsizlik ve beraat kararı verilmesine rağmen görevlerine dönderilmeyen KHK mağdurları hakkında Adana Büyükşehir Belediye Binası önünde basın açıklaması yaptı.

Resim

Basın Açıklamasının Tam Metni:

15 Temmuz darbe girişimini şiddetle kınadığımızı, bu girişimi hazırlayan, tasarlayan ve darbe girişiminde bulunanların hukuk önünde hesap vermelerini ve en ağır şekilde cezalandırılmaları gerektiğini öncelikle ifade etmek istiyoruz.

Bu darbe girişimini planlayanların ve darbe girişimine fiilen katılanların cezalandırılması yönünde alınacak kararlara ve icra edilecek uygulamalara Mazlumder olarak hiçbir itirazımız olamaz.

Ancak mevcut uygulamalar darbe girişimine karşı devletin almak zorunda olduğu kabul edilebilecek tedbirleri aşmıştır.

15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra çıkarılan olağanüstü hal dönemi KHK’ların, darbe girişiminde bulunan ve darbeye fiilen katılanlarla ilgili tedbirlerle sınırlı olması gerekirken bu yapılmamış, hukuk amacını aşan uygulamalara alet edilmiştir.

Mahkemelere ait olması gereken yargılama yetkisi, hukukun en temel ilkeleri hakkında hiçbir bilgisi olmayan hukuk kültüründen uzak bürokratlara devredilmiş, bu kişilerin subjektif kanaatleri hukukun üstünde tutulmuştur.

OHAL döneminde geçmişte, sendikal haklar, haberleşme özgürlüğü, basın özgürlüğü, eğitim hakkı, mülkiyet hakkı, toplantı hak ve hürriyetleri, eğitim hakkı ve benzer temel ve Anayasal haklarını kullanan insanlar cezalandırılmıştır. Bu yapılırken de irtibat ve iltisak gibi kanunda yeri olmayan kavramlar idari işlemlere ve ceza soruşturma ve kovuşturmalarına esas alınmıştır.

Beş yüz binin üzerinde insan hakkında soruşturma yapılmış, yüz kırk binin üzerinde insan kamu görevinden ihraç edilmiştir. Bu şekilde aileleriyle birlikte sayısı milyonlara ulaşan bir kitle sürecin doğrudan mağduru olmuştur.

OHAL dönemi uygulamaları toplumsal barışa darbe vurmuş, toplum kesimleri arasında onarılamayacak yarılmalara yol açmıştır. Siyaset, bürokrasi ve maalesef yargı mekanizmalarının, haklarında aynı isnat ve iddialar olan kişiler ile ilgili olarak kişiye göre uygulamalara ve kararlara imza atması hukuka olan güveni temelinden sarsmıştır.

Bu dönemde çıkarılan KHK larla ihraç edilenler yalnızca işsizliğe değil sosyal ölüme de mahkûm edilmiştir. Terör örgütü üyesi olmakla yaftalanarak mesleklerinden çıkarılanların başka iş yapmaları engellenmiş, bu insanlar açlığa ve yoksulluğa maruz kalmıştır.

Haklarında hiçbir mahkeme kararı olmayan kişiler işinden edilmiş, bu şekilde eğitimli insan sermayesi yok edilmiş, bu insanların ülkeye, topluma ve devlete olan aidiyet duyguları zedelenmiştir. Görevlerinden çıkarılan insanların bir kısmı Türkiye’de hayatlarını devam ettiremeyecekleri endişesi ile ülkeyi terk etmişlerdir. Bu şekilde ülkeyi terk etmeye çalışan insanların bir kısmı,eş ve çocukları hayatlarını trajik şekilde kaybetmişlerdir.

OHAL KHK’ları ile ihraç edilmiş kişilerin büyük çoğunluğu haklarında takipsizlik ve beraat kararı verilmiş olmasına rağmen görevlerine iade edilmemektedir. Yine haklarında hiçbir cezai soruşturma veya kovuşturma olmayan kişiler de güvenlik soruşturması gerekçe gösterilerek kamu görevine alınmamakta, masumiyet karinesine ve suçta ve cezada şahsilik ilkesine aykırı olarak aile fertleri ve akrabaları hakkında yapılan işlemler sebebiyle kamu görevine alınmamaktadır.

Ölçüsüz mağduriyetlere yol açan sürecin bu şekilde devam etmesi halinde orta ve uzun vadede bu durum toplumsal barışa onarılmaz zararlar verecektir.

Mazlumder Adana Şubesi olarak:

Olağanüstü hal döneminde çıkarılan KHK larla yapılan hukuk dışı düzenlemelerden ve uygulamalardan derhal geri dönülmeli,

Hakkında takipsizlik ve beraat kararı verilenler başta olmak üzere, kamu görevinden ihraç edilmiş olanlar aciliyetle görevlerine iade edilmeli ve

Devlet bürokrasisi ve siyasi aktörler son dönemde şiddeti daha da artan düşmanlaştırıcı, ötekileştirici ve suçlayıcı nefret dilinden bir an önce vazgeçmelidir, diyoruz.