Cumhuriyet gazetesinde yer alan haberde Milli Eğitim Bakanlığının Danıştay’a sunduğu temyiz dilekçesinin ayrıntılarına yer verildi.
Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı 11 sayfalık temyiz dilekçesinde ilk olarak davacı eğitim sendikalarının taraf olarak davayı açma ehliyetlerinin olmadığının savunulduğu ve bu nedenle davanın reddedilmesinin talep edildiği belirtildi. MEB’in temyiz dilekçesinde esasa ilişkin iddiaların da sıralandığı ve Türklüğe ilişkin ibareler hakkında kimlik kavramına ilişkin açıklamalarda bulunulduğu ifade edildi.
Türk ulusal kimliğinin tarih sahnesine çok geç çıktığı belirtilen dilekçede, “özellikle 30’lu yıllarda benimsenen politika, artık toprak bütünlüğünü garanti altına alan bir ülkenin milli bütünlüğünü de sağlamasıydı. Öğrenci Andı da bu amaçla benimsenmiş ve ilkokullarda okutulmaya başlanmıştır. Ulus bilincine geç ulaşan bir toplumda bu çeşit sembol ve ritüellerin kullanılarak, ortak bir milli kimlik inşa edilmeye çalışılması anlaşılabilir bir durumdur. Ancak 2023 yılında yüzüncü yılını dolduracak olan Türkiye Cumhuriyeti’nde toplumun zaten bir milli kimlik kazanmış olduğunu kabul etmek gerekir. Yani Öğrenci Andı işlevselliğini yitirmiştir. Hal böyleyken 21. yüzyıl Türkiye’sinde 30’lu yılların ritüellerini benimsemek anakronik (çağdışı) bir yaklaşım olacaktır” denildi.
Dilekçede ayrıca eğitimbilim yönünden de Andımız’a yönelik değerlendirmelerde bulunan MEB, 1910’dan itibaren davranışçı modelin benimsendiğini, bu modelin 70’li yıllardan itibaren terk edildiğini ve bu süreci “Bir şeyin tekrar ettirilerek dikte edilmesi, empoze edilmesi, bir anlamda ‘kafasına vura vura belletilmesi” olarak tasvir etti. 2000’li yıllardan itibaren kabul gören eğitimbilim anlayışının bilişsel olduğunu Türk Milli Eğitim Sistemi’nin 2005 yılından itibaren ‘yapılandırmacı’ yaklaşımı benimsediğini belirtti.
MEB dilekçesinde de bu konuda “ Andımız gibi uygulamalar, 1900’lü yılların ilk yarısında yaygın olarak kullanılan uygulamalardır. Gerek faşizm gerekse komünizm bu ve benzeri uygulamaları sıkça kullanmıştır. Askeri ağırlıklı rejimler bu tür uygulamaları temel almıştır. Bunun bir yansıması olarak da okullarda da kullanılmaya başlanmıştır. Bu aynı zamanda okulların ideolojikleşmesi ve askerileşmesi anlamına gelmektedir. Oysa günümüzde bu yaklaşım terk edilmiştir. Okullarımızda aleni hiçbir ideoloji savunulmamaktadır, askeri bir disiplin uygulaması da bulunmamaktadır” denildi.
‘Papağan gibi’
Yeni kuşağın kendilerine empoze edilmeye çalışılan düşünce ve özelliklerden hoşlanmadığını belirten MEB , günümüz eğitimbilimi anlayışına göre Andımız hakkında, “Öğrencilerin her gün ‘papağan gibi’ tekrarlayacakları sözler yerine, konuşup tartışarak ve yaşayarak edinecekleri özellikler günümüz eğitiminin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Her sabah öğrencilerin sıraya sokulup tekrarlatılarak bir takım değerlerin kazandırılmaya çalışılması hem Türk Milli Eğitimi’nin benimsediği eğitim anlayışına hem de dünyada genel kabul gören eğitimbilim anlayışına uygun değildir” değerlendirmesi yaptı.
MEB’in dilekçesinde okullarda ant okutulmasının pratikte hiçbir yarar sağlamadığı da şu şekilde belirtildi: “Andımızı 1933 yılından itibaren söyleyen kuşakların And’daki ifadelere ne denli uygun yurttaşlar olarak geliştikleri, etkisini anlamak açısından konu bir bütüncül yaklaşımla değerlendirilmelidir!”