Adalet Bakanlığının genelgesinin çözüm olmadığını vurgulayan hasta tutuklu Mehmet Emin Özkan’ın avukatı Serdar Çelebi, “Genelgeyle bu sorun çözülemez. Yasanın değişmesi lazım. ATK’nin bu sürecin dışında tutulması lazım” dedi
Adalet Bakanlığı Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre 1 Aralık 2022 itibarıyla 286 bin 797 kapasiteli cezaevlerinde 336 bin 315 kişi tutuluyor. İnsan Hakları Derneği’ne (İHD) göre bu tutuklulardan 651’i ağır olmak üzere bin 517’si hasta tutuklu. Yaşanan hak ihlalleri nedeniyle 2022 yılında en az 76 tutuklu yaşamını yitirdi. İnsan hakları örgütleri ve tutuklu yakınlarının tahliye çağrıları henüz yanıt bulmazken, hükümet yetkilileri 28 Şubat tutuklularından 85 yaşındaki emekli korgeneral Vural Avar’ın cezaevinde hayatını kaybetmesi üzerine harekete geçti.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ imzasıyla “Sürekli Hastalık, Sakatlık ve Kocama Sebebiyle Kişilerin Cezalarının Hafifletilmesi veya Kaldırılması Hakkında İşlemler” başlıklı genelge yayımlandı. Başsavcılıklara gönderilen genelgeye göre cumhurbaşkanının, Anayasa’nın 104’üncü maddesi kapsamında cezaları hafifletme veya kaldırma yetkisine ilişkin işlemler, hükümlülerin talebi olmadan resen başlatılması kararı alındı. Genelge sonrası gözler hasta tutukluların tahliye edilip edilmeyeceğine çevrildi.
Özkan’ın avukatı Serdar Çelebi, genelgeyi ve müvekkilinin durumuna dair gazeteci Mehmet Güleş’e konuştu.
‘ATK KİŞİYE GÖRE RAPOR VERİYOR’
Müvekklili Özkan’ın 27 yılı aşkın bir süredir işlemediği bir suçtan dolayı cezaevinde tutulduğunu söyleyen Çelebi, müvekkilinin tahliyesinin muhatabının ATK ve Adalet Bakanlığı olduğunu vurguladı. Av. Çelebi, ATK’nin Adalet Bakanlığı’na rağmen “cezaevinde kalabilir” raporu verdiğine işaret ederek, “Tıp kurallarına göre vermesi gereken raporu, tıp kurallarına uygun vermediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü bu raporları uzmanlara da inceletiyoruz. ATK bir rapor verdiğinde bu raporun tıbba uygun olup olmadığını, mevcut duruma uygun olup olmadığını uzmanlara soruyoruz. En son Gazi Yaşargil Hastanesi zaten cezaevinde kalamayacağına dair bir rapor veriyor. ATK, daha çok konjonktürel durum, siyasi atmosfer ve biraz da mahpusun kişiliğine göre değerlendirme yaparak rapor veriyor. Çünkü birçok hastayla ilgili verdiği raporlardan kısa bir süre sonra insanlar yaşamını yitirdi. Ya da bazı hastalıklar yönünden bazı kişilere ‘cezaevinde kalamaz’ raporu veriyor. Ama aynı hastalıkla ilgili başka bir kişiye rahatlıkla ‘cezaevinde kalabilir’ raporları veriyor” diye konuştu.
‘ATK SÜRECİN DIŞINDA TUTULMALI’
Hasta tutukluların bir kurumun inisiyatifine bırakılmaması gerektiğini vurgulayan Çelebi, müvekkili Özkan için cezaevi idaresi ve cezaevi doktorunun “artık zaman ve mekan kavramını yitirmiş” dediğini anımsattı. Çelebi, “Durup dururken ‘ben evime gitmek istiyorum/gideceğim’, ‘burası neresi?’ diye sorular sorduğunu, bağırdığını söylüyorlar. Dolayısıyla İstanbul’da 10 dakika göz muayenesi yapmak suretiyle evrak üzerindeki değerlendirmeler sonucu bir karara varmaları gerçekçi değil. ATK’yi bu süreçte devre dışı bırakmak ya da misyonunun yetkisini kısıtlamak gerekiyor. Burada aylarca gözlemlemiş bir doktor -ki bu doktor da bu ülkenin üniversitelerinden mezun olmuş- aynı yemini etmiş, aynı uzmanlığa sahip. Bu doktor ile ATK’nin tespitleri arasında 180 derece fark var. Şimdi sistem ATK’nin raporunu üstün tutuyor. Bu doğru değil. Bakanlık, mevcut düzenlemeyle insanları ölüme mahkum ediyor. En son bakanlığın da bu konuda serzenişi vardı. ATK bırakmıyor, bırakmayınca da savcılar bırakamıyor diye. O zaman ATK’ye ilişkin bir düzenleme yapın. ATK bir görüş bildirebilir ama son sözü onun söylemesi mağduriyetlere sebep oluyor. Dolayısıyla bir genelge bu işi çözmeyecek. Genelgede buna dair en ufak cesaretlendirici bir ibare de yok. Savcılara ‘buna ilişkin daha cesur davranın’ diye bir ibare yok. Dolayısıyla güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına dair yasa ortada duruyor iken bir genelgeyle bu sorun çözülemez. Eğer bir sonuç alınmak isteniyorsa o yasanın değişmesi lazım. ATK’nin bu sürecin dışında tutulması lazım” çağrısı yaptı.
‘SORUNU ÇÖZECEK BAKANDIR’
Bakanlıkların sorunun çözümünde muhatap olduklarını vurgulayan Çelebi, şöyle devam etti: “Bakanlık bu ülkenin sorunlarını çözmeye aday siyasetçilerin görev yaptığı yerler. Bu sorunu çözecek olan bakanın kendisidir. Bakanlığa bağlı bir kurum üzerinden sorunu çözümsüzlüğe bırakmak gerçekçi değil. Topu taca atmaktır. Bakanlık isterse Meclis çoğunluğu var, yasayı değiştirebilirler. ATK’yi kapatabilirler. ‘ATK bırakmıyor, biz bir şey yapamıyoruz’ demek sorunu çözmemenin başka bir yoludur.”
MEHMET EMİN ÖZKAN’IN DURUMU
Mehmet Emin Özkan da İHD’nin ağır hasta tutuklular listesinde yer alan isimlerden biri. Özkan, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 1993’te Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesiyle ilişkilendiriliyor. Olayla ilgisinin bulunduğu kanıtlanmayan Özkan, 1996’da “örgüte yardım” iddiasıyla tutuklandı ve ifadelerini ağır işkence altında verdiklerini belirttikten sonra geri alan iki kişinin ifadeleri üzerine müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Özkan, cezaevi sürecinde kalp, tansiyon, zehirli guatr, kemik erimesi, böbrek ve bağırsak bozuklukları, aşırı derecede kilo kaybı, duyma ve görme gibi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kaldı. Cezaevi koşullarında rahatsızlıkları ilerleyen ve 5 kez kalp krizi geçiren Özkan, yeme, içme, giyinme, banyo ve tuvalet gibi ihtiyaçlarını tek başına karşılayamıyor. Özkan, söz konusu sağlık sorunlarından kaynaklı haftada sık sık elleri kelepçeli bir şekilde hastaneye kaldırılıyor. Özkan, tüm bu sağlık sorunlarına rağmen ATK tarafından verilen “cezaevinde kalabilir” raporu nedeniyle tahliye edilmiyor. Özkan, yeniden yargılandığı dava kapsamında 10 Kasım 2022’de Adana 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davasının 28’inci duruşmasında tahliye edilmeyerek, duruşma 28 Şubat’ta ertelendi.