Çetinkaya, yılın üçüncü enflasyon raporunun tanıtımı amacıyla Sheraton Ankara Oteli’nde düzenlenen toplantıda, enflasyon tahminlerine ilişkin bilgi verdi.
Enflasyonu düşürme odaklı, sıkı bir politika duruşu ve güçlendirilmiş politika koordinasyonu altında enflasyonun kademeli olarak hedeflere yakınsamasını öngördüklerini belirten Çetinkaya, bu çerçevede, enflasyonun yıl sonunda yüzde 13,4 olarak gerçekleşmesini beklediklerini söyledi.
Çetinkaya, enflasyonun 2019 yıl sonunda yüzde 9,3’e, 2020 yıl sonunda ise yüzde 6,7’ye geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını tahmin ettiklerini dile getirdi.
Murat Çetinkaya, şunları kaydetti:
"Enflasyonun yüzde 70 olasılıkla 2018 yılı sonunda orta noktası yüzde 13,4 olmak üzere, yüzde 12,5 ile yüzde 14,3 aralığında, 2019 yılı sonunda orta noktası yüzde 9,3 olmak üzere yüzde 7,6 ile yüzde 11 aralığında, 2020 yılı sonunda ise orta noktası yüzde 6,7 olmak üzere yüzde 4,8 ile yüzde 8,6 aralığında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Tahminleri oluştururken para politikasındaki sıkı duruşun uzun bir süre korunacağı bir çerçeveyi esas aldık. 2018 yıl sonuna dair tüketici enflasyonu tahmini Nisan Enflasyon Raporu’na göre 5 puan yukarı yönlü güncellenerek yüzde 13,4’e yükseltildi."
"Küresel büyüme yılın ilk yarısında istikrar kazandı"
Çetinkaya, küresel büyümenin yılın ilk yarısında istikrar kazandığını ve gücünü korumaya devam ettiğini söyledi. ABD ekonomisinde büyüme daha istikrarlı bir görünüm arz ederken, Avro Bölgesi, Japonya ve İngiltere’de ekonomik büyümenin yılın ilk çeyreğinde yavaşladığını ifade eden Çetinkaya, bu ülkeler için yıl sonu tahminlerinin aşağı yönlü güncellendiğini dile getirdi.
Gelişmekte olan ülkelerde ise para birimlerindeki değer kayıpları, yükselen petrol fiyatları ve dış ticarette küresel ölçekte artan korumacılık söylemleri nedeniyle büyüme görünümünün ülkeler arasında farklılaştığına dikkati çeken Çetinkaya, yükselen emtia fiyatları ve enerji fiyatlarına karşın, tüketici ve çekirdek enflasyon oranlarının, küresel ölçekte ılımlı seyrettiğini bildirdi.
Çetinkaya, olumlu büyüme performansı ve destekleyici maliye politikasına bağlı olarak Amerikan Merkez Bankasının (Fed) para politikasındaki normalleşme sürecini hızlandırma ihtimalinin belirgin ölçüde yükselerek, ABD tahvil getirilerinin artmasına neden olduğunu belirtti, ABD dolarındaki yükselişin son dönemde küresel finansal piyasalarda dalgalanmalara yol açtığını hatırlattı.
Gelişmekte olan ülkelere yönelik risk algısının bozulmasıyla portföy akımları yılın ikinci çeyreğinde zayıflarken, döviz kurlarında da değer kaybı ve oynaklık artışı gözlendiğini dile getiren Çetinkaya, "2018 yılının ikinci çeyreğinde küresel finansal piyasalarda artan oynaklıklar ve gelişmekte olan ülkelerin risk primlerindeki yükselişler etkili oldu. Bunlara ilave olarak, yurt içi belirsizlikler ve cari açık ile enflasyonda görülen yükseliş Türkiye’nin ülke risk primi ile döviz kurlarına dair göstergelerin olumsuz ayrışmasına yol açtı. Sıkılaşan finansal koşullara paralel olarak ikinci çeyrekte bankaların işletmelere uyguladığı kredi standartları da sıkılaştı, yavaşlayan faaliyetin de etkisiyle işletmelerin kredi talebi azaldı. Böylelikle kredilerin büyüme hızı ikinci çeyrekte de gerilemeye devam etti." diye konuştu.
Çetinkaya, tüketici enflasyonunun ikinci çeyrekte hızlı bir artış kaydederek yüzde 15,4 seviyesine ulaştığını, enflasyondaki yükseliş alt gruplar geneline yaygın olmakla birlikte özellikle gıda, temel mal ve enerji kalemlerindeki artışın dikkati çektiğini söyledi.
Çekirdek enflasyon göstergelerinin de kötüleştiği ve ekonomik birimlerin fiyat artırma eğiliminin oldukça güçlendiğinin gözlendiğini anlatan Çetinkaya, toplam talep koşullarının enflasyon üzerindeki etkisinin ikinci çeyrek itibarıyla kademeli olarak zayıflamaya başlamakla birlikte maliyet yönlü baskılar ve bozulan fiyatlama davranışlarının enflasyon görünümünü olumsuz etkilediğini söyledi.
"Büyümenin sürükleyicisi özel tüketim harcamaları oldu"
İktisadi faaliyet yılın ilk çeyreğinde Nisan Enflasyon Raporu’nda öngörülenden bir miktar daha güçlü seyrederken, büyümenin sürükleyicisinin ağırlıklı olarak özel tüketim harcamaları olduğunu belirten Çetinkaya, iktisadi faaliyetin yurt içi talepteki yavaşlamaya bağlı olarak ikinci çeyrek itibarıyla dengeleme eğilimine girdiğini, diğer taraftan turizmdeki güçlü toparlanmanın desteğiyle net ihracatın büyümeye desteğinin sürdüğünü bildirdi.
Çetinkaya, nisan ayı Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısındaki 75 baz puanlık sıkılaştırmadan sonra iki faiz artırımı ile toplamda 425 baz puanlık ilave parasal sıkılaştırma yaptıklarını ifade etti. Çetinkaya, "Önceki rapor döneminden sonra 23 Mayıs 2018’deki ara toplantıda, piyasalarda gözlenen sağlıksız fiyat oluşumları ve enflasyon beklentilerinde süregelen yükselişin genel fiyatlama davranışlarına dair riskleri artırdığı hususları dikkate alınarak Geç Likidite Penceresi borç verme faiz oranı 300 baz puan artırıldı." dedi.
Para politikasının öngörülebilirliğini artırmak ve aktarım mekanizmasını güçlendirmek amacıyla 28 Mayıs’ta açıklanan kararla da para politikasının operasyonel çerçevesinin sadeleştirilmesi sürecinin 1 Haziran’dan geçerli olmak üzere tamamlandığını aktaran Çetinkaya, böylece bir hafta vadeli repo ihale faizini politika faizi olarak tanımlayarak fonlamayı asli olarak bu kanaldan yapmaya başladıklarını dile getirdi.
Gecelik vadedeki piyasa faizlerinin, gecelik borçlanma ve borç verme oranları arasındaki simetrik koridorda, politika faizinin etrafında oluştuğu bir çerçeveye geçtiklerini bildiren Çetinkaya, haziran ayı PPK toplantısında ise enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyelerin fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturmaya devam ettiği vurgusuyla parasal sıkılaştırmanın güçlendirilmesine karar verdiklerini ve politika faizini yüzde 16,50’den yüzde 17,75’e yükselttiklerini söyledi.
"Sıkı para politikasının uzun bir müddet korunmasına karar verdik"
Çetinkaya, temmuzdaki PPK toplantısında ise iç talep koşullarındaki yavaşlamayla para politikasının gecikmeli etkilerinin izlenme gereğini dikkate alarak, politika faizini değiştirmediklerini belirterek, "Bununla birlikte enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyelerin fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturmaya devam ettiğine dikkati çekerek sıkı para politikasının uzun bir müddet korunmasına karar verdik." ifadelerini kullandı.
Mayıs ve haziran aylarındaki parasal sıkılaştırma ve Türkiye’nin risk priminde gözlenen artışın, kur takası faizlerinin tüm vadelerde bir önceki rapor dönemine göre yükselmesine neden olduğuna işaret eden Çetinkaya, "Getiri eğrisi daha negatif eğim alarak gerek önceki rapor dönemine göre gerekse emsal ülkelere kıyasla daha sıkı parasal koşullar ima eden bir görünüm sergiledi." dedi.
Gelişmekte olan ülkelere yönelik bozulan risk algısına ilave olarak jeopolitik gelişmeler ile yurt içindeki makroekonomik görünüme dair endişeler sonucunda, Türk lirasının ima edilen oynaklığının Nisan Enflasyon Raporu dönemine kıyasla belirgin şekilde yükseldiğini anlatan Çetinkaya, şunları kaydetti:
"Ticari kredi büyümesi, kredi koşullarındaki sıkılaşma ve kredi talebindeki düşüş kaynaklı olarak yılın ikinci çeyreğinde yavaşlarken, tüketici kredileri büyümesi, konut kredilerindeki kampanyalara bağlı olarak bir miktar hızlandı. Yılın ikinci çeyreğinde belirgin şekilde bir sıkılaşmaya işaret eden finansal koşullar endeksine başta getiri eğrisinin eğimi ve risk primindeki gelişmeler olmak üzere tüm bileşenler sıkılaştırıcı yönde etkide bulundu."
"Gıda fiyatlarındaki oynaklık enflasyon üzerinde etkili oldu"
Çetinkaya, tüketici enflasyonunun, yılın ikinci çeyreğinde bir önceki çeyrek sonuna kıyasla 5,2 puan artarak, yüzde 15,4 ile Nisan Enflasyon Raporu öngörüsünün önemli ölçüde üzerinde gerçekleştiğini, benzer görünümün işlenmemiş gıda ve alkol-tütün dışı tüketici enflasyonu tahmininde de gözlendiğini söyledi.
Yakın dönemde maliyet yönlü gelişmeler ve gıda fiyatlarındaki oynaklığın enflasyon üzerinde etkili olduğuna işaret eden Çetinkaya, fiyat artışlarının alt kalemler bazında genele yayılan nitelik gösterdiğini belirtti. Türk lirasındaki değer kaybının yanı sıra petrol ve emtia fiyatlarındaki artışın da bu gelişmede etkili olduğuna dikkati çeken Çetinkaya, talep koşullarının enflasyonu yükseltici etkisinin bir miktar zayıflamakla birlikte, yılın ikinci çeyreğinde de devam ettiğini bildirdi.
Çetinkaya, yılın ikinci çeyreğinde yıllık enflasyondaki yükselişe en belirgin katkının, temel mal grubundan geldiğini vurgulayarak, "Döviz kurunun birikimli etkileri ve güçlü seyreden toplam talep koşulları bu görünümde etkili oldu. Ayrıca, gıda, hizmet ve enerji gruplarının katkısındaki artış da dikkat çekti. Gıda grubunun yıllık enflasyonunda gözlenen tahminlerin ötesindeki sert yükseliş temelde döviz kuru gelişmeleri ve bazı tarım ürünlerindeki olumsuz arz koşulları nedeniyle yükselen işlenmemiş gıda fiyatlarından kaynaklandı. Hizmet grubu yıllık enflasyonundaki artışta ise Türk lirasındaki zayıf seyrin yanı sıra geçmiş enflasyona endeksleme davranışı, gıda enflasyonundaki bozulma, turizm sektöründeki canlı görünüm ve reel birim iş gücü maliyetleri etkili oldu. Döviz kuru etkileri ve uluslararası petrol fiyatlarındaki artış enerji enflasyonunu yükseltirken, akaryakıt fiyatlarındaki eşel mobil uygulaması bu grupta daha olumsuz bir görünümü sınırladı." diye konuştu.
"Tüketici fiyatlarında maliyet baskısı güçlendi"
Üretici enflasyonunun ikinci çeyrek sonunda yüzde 23,7’ye ulaşmasıyla, tüketici fiyatları üzerinde maliyet baskısının önemli ölçüde güçlendiğini dile getiren Çetinkaya, bu dönemde talep koşullarının, önceki çeyreğe kıyasla azalmakla birlikte, enflasyonu yükseltici etkide bulunmaya devam ettiğini aktardı. Ayrıca, turizm sektöründeki canlı görünümün devam etmesinin, bu sektörle bağlantısı güçlü kalemlerde enflasyon baskılarını artırdığını vurgulayan Çetinkaya, bu dönemde çekirdek enflasyon göstergelerinde ve enflasyon beklentilerinde de belirgin bozulma gözlendiğini belirtti. Enflasyon ve enflasyon beklentilerinin ulaştığı yüksek seviyelerin, fiyatlama davranışının bozulmasına, ekonomide talep ve maliyet yönlü baskıların ötesinde fiyat artırma eğiliminin güçlenmesine neden olduğuna işaret eden Çetinkaya, yayılım endekslerine göre ekonomik birimlerin fiyat artırma eğiliminin oldukça güçlendiğini söyledi.
Çetinkaya, iktisadi faaliyetin yılın ilk çeyreğinde Nisan Enflasyon Raporu’nda öngörülenden bir miktar daha güçlü seyrettiğini bildirerek, "Bu dönemde Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) dönemlik olarak yüzde 2, yıllık olarak ise yüzde 7,4 oranında artış kaydetti. İlk çeyrekte dönemlik ve yıllık büyümenin kaynağı yurt içi talep oldu. İş gücü piyasasındaki iyileşmenin etkisiyle, özel tüketim güçlü artış kaydetti. Kamu tüketiminin büyümeye desteği ise daha sınırlı kaldı. Bu dönemde yatırımların yıllık büyümeye katkısı makine-teçhizat yatırımları ve inşaat yatırımları kaynaklı oldu. Yatırımların dönemlik büyümeye katkısı yalnızca inşaat yatırımlarındaki artıştan kaynaklandı ve makine-teçhizat yatırımlarındaki gerileme derinleşti. Net ihracatın yıllık büyümeye katkısı düşürücü yönde olurken, ithalattaki belirgin azalış nedeniyle net ihracatın dönemlik büyümeye etkisi artırıcı yönde gerçekleşti." ifadesini kullandı.
"İktisadi faaliyet dengelenmeye devam edecek"
İkinci çeyreğe dair açıklanan verilerin, iktisadi faaliyetin yavaşlayarak dengelenme sürecine girdiğini gösterdiğine dikkati çeken Çetinkaya, bu eğilimin yakın dönemde istihdam ve işsizlik verilerine de yansımaya başladığını dile getirdi. Bu dönemde, finansal koşullardaki sıkılaşma, talep belirsizliği ve enflasyondaki yukarı yönlü seyrin, yurt içi talebi tüketici ve yatırım harcamaları kanalıyla sınırlayacağını öngördüklerini vurgulayan Çetinkaya, bununla birlikte kamu kesiminin harcamalar ve diğer mali tedbirler aracılığıyla iktisadi faaliyeti destekleyici duruşunun, ikinci çeyrekte yurt içi talepteki yavaşlamayı kısmen sınırladığını söyledi.
Çetinkaya, turizmdeki toparlanmanın güçlü şekilde devam etmesi ve iç talepteki ivme kaybına bağlı olarak ithalat talebinde gözlenen azalma neticesinde net ihracatın büyümeye olumlu katkısının sürdüğünü gözlemlediklerini aktardı. Başta petrol fiyatları olmak üzere ithalat fiyatlarında gözlenen yükseliş, cari işlemler dengesini olumsuz etkilemeye devam ederken, yurt içi talepte görülen yavaşlamanın, altın ve enerji hariç cari işlemler dengesindeki kötüleşmeyi sınırladığını bildiren Çetinkaya, "Yılın ikinci yarısında iktisadi faaliyetin dengelenmeye devam edeceğini öngörmekteyiz. Reel kurdaki birikimli değer kayıplarının, turizmdeki güçlü toparlanmanın ve küresel büyümedeki olumlu seyrin etkisiyle mal ve hizmet ihracatının büyümeye desteğini sürdürerek cari işlemler dengesini olumlu etkilemeye devam etmesini bekliyoruz." şeklinde konuştu.
"Küresel risk algılamalarında bozulma beklemiyoruz"
Enflasyon tahminlerinde küresel büyüme ve gelişmiş ülke para politikaları görünümüyle enerji, ithalat ve gıda fiyatlarının da önemli rol oynadığına işaret eden Çetinkaya, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Küresel büyüme görünümündeki olumlu seyrin, önümüzdeki dönemde de devam etmesini ancak yılın ikinci çeyreğinde küresel büyüme hızının Nisan Enflasyon Raporu varsayımlarımıza kıyasla daha düşük düzeyde gerçekleşmesini bekliyoruz. Bu çerçevede, orta vadeli tahminleri oluştururken ihracat ağırlıklı küresel büyüme patikası varsayımımızı 2018 yılı için sınırlı bir miktar aşağı yönlü güncelledik. Nisan Enflasyon Raporu sonrasında gerçekleşen, Amerikan Merkez Bankası ve Avrupa Merkez Bankası toplantılarında alınan kararlar, küresel para politikası normalleşme hızının önceki rapor dönemine göre bir miktar arttığına işaret ediyor. Bu çerçevede, orta vadeli tahminleri oluştururken dışsal olarak aldığımız yurt dışı faiz patikası varsayımını, sınırlı bir miktar yukarı çektik. Ayrıca önümüzdeki dönemde küresel risk algılamalarında mevcut duruma kıyasla ek bir bozulma olmayacağını varsaydık."