Merkez kuru tutmak için kasadaki altınları satıyor

Merkez Bankası kurlardaki artışı frenleyebilmek her türlü müdahaleyi yaparken, hamleler işe yaramadığı gibi rezervler de azalmaya devam ediyor. Ekonomist Uğur Gürses borç alınan nakit dövizin eritildiğini, swaplarla brüt rezervlerin şişkin gösterildiğini belirtti. Gürses, kullanılabilir likit döviz rezervleri geriledikçe Merkez Bankası’nın mart başından bu yana hem altın satışına hem de kasalarındaki yabancı para efektifleri döviz hesaplarına … Merkez kuru tutmak için kasadaki altınları satıyor Devamı »

Eklenme Tarihi: 22 Nis 2023
5 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 22 Nis 2023
Merkez kuru tutmak için kasadaki altınları satıyor

Merkez Bankası kurlardaki artışı frenleyebilmek her türlü müdahaleyi yaparken, hamleler işe yaramadığı gibi rezervler de azalmaya devam ediyor. Ekonomist Uğur Gürses borç alınan nakit dövizin eritildiğini, swaplarla brüt rezervlerin şişkin gösterildiğini belirtti. Gürses, kullanılabilir likit döviz rezervleri geriledikçe Merkez Bankası’nın mart başından bu yana hem altın satışına hem de kasalarındaki yabancı para efektifleri döviz hesaplarına geçirmeye başladığını ifade etti.

Ekonomi yönetiminin son dönemde uyguladığı politikalar döviz kurlarının patlamasına neden oldu. Kurlardaki artışlar tarihi seviyelere çıkarken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) kurları tutmak için piyasa üzerinde kurduğu baskı çoklu kur sisteminin ortaya çıkmasına sebebiyet verdi. Merkez TL’deki kayıpları engellemek için çeşitli araçları devreye alsa da kurlarda yükselişi durduramadı. Dolar geçen hafta tüm para birimleri karşısında düşerken, Türkiye’de yükselişini sürdürdü. Böylece serbest piyasa ile makas açıldı. Kapalı Çarşı’da dolar 20.50 liranın üstünde satılırken, bankalar ise 19.40 lira seviyelerinden işlem yaptı. Bunun piyasalar üzerindeki baskının sonucu olduğunu söyleyen ekonomist Uğur Gürses, bu durumda ‘karaborsanın’ kaçınılmaz olduğunu söyledi.

https://4f2e18617d2ee8b77a64810257690207.safeframe.googlesyndication.com/safeframe/1-0-40/html/container.html

Piyasa üzerindeki baskıya rağmen TCMB’nin rezervlerinin eridiğini söyleyen Gürses, Merkez Bankası kasadaki altınlarını satmaya başladığını söyledi. Gürses, bloğunda yayımladığı ‘Evdeki gümüşler ve bir takım muhasebe manevraları’ başlıklı yazısında kullanılabilir likit döviz rezervleri eridikçe Merkez Bankası’nın mart başından bu yana hem altın satışına hem de kasalarındaki yabancı para efektifleri döviz hesaplarına geçirmeye başladığını belirtti. Merkez Bankası’nın son aylardaki hamlelerini özetleyen Gürses, “Birincisi, durmadan likit dövizleri sattıkları için her yeni gün likit dövize ihtiyaç duyuyorlar. Kullanılabilir likit döviz rezervleri eridikçe Merkez Bankası mart başından bu yana hem altın satışına başladı hem de kasalarındaki yabancı para efektifleri döviz hesaplarına geçirmeye başladı. Merkez Bankası 3 Mart haftasından başlayarak 14 Nisan haftasına kadar tam 2,8 milyar dolarlık (43 ton) altın sattı. Yine 3 Mart haftasından itibaren kasalarında bulunan 2.7 milyar dolarlık yabancı para efektifleri dövize çevirdi. Yani muhabir bankaları nezdindeki döviz hesaplarına geçirdi. Toplamda ise tam olarak 5.5 milyar dolarlık varlığı likit dövize çevirdi’’ ifadelerini kullandı.

‘LİKİT DÖVİZLER ERİDİ’

Merkez Bankası’nın her an kullanılabilir likit dövize ihtiyaç duyduğunu, altının ise hemen–anında likite çevrilebilir durumda olmadığını belirten ekonomist Uğur Gürses, likit dövizlerin erimesi ve kritik bir seviyeye düşmesi nedeniyle altının satılmaya başlandığını vurguladı. Gürses yazısında Merkez Bankası altın rezervlerinin haftalık olarak değerlemesi sırasında altın fiyatının hangi gün ya da seansta yüksekse o değer esas alınarak altın rezervlerinin döviz karşılığının yüksek gösterilmeye çalışıldığının altını çizdi.

‘TÜRKİYE NEBATİ DÖNEMİNDE DAHA FAZLA FAİZ ÖDEMEK ZORUNDA KALDI’

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati Dönemi Risk Primlerini yorumlayan Ekonomist Ömer Rıfat Gencal Politikyol’da kaleme aldığı yazıda “Türkiye bu dönemde 5 yıl borçlanma için yıllık yüzde 2.65, 10 yıl için yüzde 2.94 daha fazla faiz ödeyen bir ülke durumuna düşmüş. Bu faiz farklarının ortalaması, HMB Nureddin Nebati’nin 2 Aralık 2021 tarihinde göreve geldiği dönemden bugüne kadar ortalama 5 yıl için yıllık 592.9 ve 10 yıl için 627.4 baz puan olmuş. Kısaca Nureddin Nebati dönemi ile CBH sistemi öncesi dönem karşılaştırıldığında, Nureddin Nebati döneminde Türkiye, 5 yıl ve 10 yıllık dolar borçlanmalar için sırasıyla yıllık yüzde 3.53 ve yüzde 3.74 daha fazla faiz ödemek zorunda kalmış’’ dedi.

Bilinçli ve farkındalığı olan bir liderin Merkez Bankası rezervlerinin -60 milyar ABD Doları düzeyine indiğini, ülkesinin bir ödemeler dengesi krizi eşiğinde olduğunu görerek hareket edeceğini belirten Ömer Rıfat Gencal, ‘’Basit bir hesapla Türkiye’nin yıllık 11 milyar Dolar ortalama borçlanma yaptığı düşünüldüğünde ve bu borçlanmaların yüzde 70’i 5 yıl yüzde 30’10 yıl için yapıldığı varsayıldığında, CBH sistemi döneminde Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi yani vatandaşın üzerine ek 1.5 milyar ABD Doları (Ortalama 9.65 USD kuruyla 14,5 milyar TL) maliyet yüklenmiştir. İlginç olan şudur, Nureddin Nebati’nin Londra’da 8 Şubat tarihinde fon yöneticileri ile buluşması sonrasında ABD ve Türkiye Hazinesinin dolar cinsi tahvillerinin faiz farkları 550-600 baz puan düzeyindeyken Türkiye Ekonomi Modeli uygulamaları bu farkın temmuz ayında 875-885 baz puana kadar çıkmasına neden olmuştur’’ ifadelerini kullandı.

‘TAKLA PRENSİBİ ESAS ALINMIŞ’

Altın değerleme esaslarının değiştirildiğine dikkat çeken Gürses yazısına şöyle devam etti: “Merkez Bankası’nın bilançosunda dikkat çeken ikinci nokta yine aynı haftadan itibaren, altın değerleme esaslarını değiştirerek, altın fiyatı hangi gün ya da seansta yüksekse o değeri esas alarak altın rezervlerinin döviz karşılığını yüksek göstermeye girişilmiş olmasında. Yıllardan beri izlenen uygulamada -3 Mart 2022 haftasına kadar-, Merkez Bankası altın rezervlerinin haftalık olarak değerlemesini yaparken, dolar cinsi değerinin hesabında, Londra piyasasında haftanın son iş gününden bir önceki günün (Perşembe) sabah seansındaki (A.M. fixing) değeri esas alıyordu. Bu kural harfi harfine uygulandı. 3 Mart haftası ve izleyen haftalarda ise şuna tanık oluyoruz; haftanın son iş gününden bir önceki günün sabah seansı yerine, son işgünündeki değerler alınmaya başlıyor. Madem bilanço Cuma günkü vaziyeti gösteriyor, bu durumda Cuma günkü Londra altın değerinin alınması da normal diye düşünülebilir.

Ancak Merkez Bankası yöneticileri, sabah seansı yüksekse sabahı (A.M.), öğleden sonra seansı yüksekse öğleden sonraki seans değerlerini (P.M.) almayı tercih etmişler. Eskisi gibi belirlenmiş sabit bir sistem yok, ‘takla prensibi’ esas alınmış. Peki ne mi olmuş? Eskiden olduğu gibi Perşembe sabah seansı yerine Cuma gününün sabah ya da öğleden sonrası seansının hangisi yüksekse o değerini alarak; Merkez Bankası altın rezervleri 3 Mart haftası 248 milyon dolar, 10 mart haftası 784 milyon dolar, 17 mart haftası 765 milyon dolar daha yüksek gösterilmiş. 13 Nisan haftası ise 145 milyon dolar çıkıyor”