Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfının yaklaşık 3 yılı aşkındır çeşitli yollarla konferansları engelleniyor ya da son anda iptal ediliyor. Yine Furkan Vakfının 29 Aralık Cuma günü Mersin’de gerçekleştirmeyi planladıkları “Ümmet Olma Yolunda” konulu konferansları son anda haklı bir gerekçe gösterilmeksizin Valilik ve Emniyet tarafından iptal edildi. Dün akşam canlı yayından Mersin Konferansının iptali ile ilgili açıklama yapan Alparslan Kuytul Hocaefendi, “Allah bana namert düşmanlar verdi. İsterdim ki düşmanlarım mert olaydı, namertlerle karşılaştım. İğreniyorum artık bunlardan” diyerek sert tepki gösterdi.
Alparslan Kuytul Hocaefendi'nin açıklamalarından satır başları şu şekilde:
Allah Bana Namert Düşmanlar Verdi
Yarın için Mersin’de bir konferans tertiplemeyi planladık. Konferansın bütün hazırlıkları yapıldı ama bugün tekrar bir haber geldi, her zamanki alçaklık yine yapıldı. Artık tiksiniyorum bunlardan, aynı yalanı duymaktan, aynı alçaklık ve namertlikle karşılaşmaktan artık nefret ediyorum. Önce izin verdiler, ondan sonra hiçbir sebep yokken şimdi son günde tekrar iptal ettiler. Konferans izinli olduğu halde düğün salonunun sahibini ilk günden tehdit ettiler. Çok adice davranıyorlar, “Bunlar fetöcü olabilir, bak senin de başın belaya girebilir, bunlara düğün salonunu verme” diye bu kadar alçakça konuşan birçoğunun onlarla bağlantısı olmuştur fakat bizim hiç zaman olmadı. Bunu bilmelerine rağmen bu kadar namertler! Artık bunlara namert demekten kendimi alamıyorum. İki kelimeden birinde bunlara namert diyesim geliyor. Allah bana namert düşmanlar verdi. İsterdim ki düşmanlarım mert olaydı, namertlerle karşılaştım. İğreniyorum artık bunlardan.
Ey Rabbimiz Bu Namertlerin Güçlerini Yok Et
Hz. Musa aleyhisselam; “rabbenâtmis alâ emvâlihim veşdud alâ gulûbihim” Ey rabbimiz onların mallarını mülklerini yok et, güçlerini yok et, kalplerini sık, morallerini boz” demiş. Hz. Peygamberden bazı rivayetlerde de; “Allah’ım düşmanlarımızın birlikteliğini boz” şeklinde gelmiştir. Allah’ım onların birliğini boz. Hz. Musa (as) diyor ki; “ya rabbi sen bunlara bu gücü niye verdin” Musa aleyhisselam dayanamamış “Ya rabbi sen bunlara bu gücü niye verdin. Ya rabbi, bunlar kullarını saptırsın diye mi verdin? Ya rabbi bunlar daha çok zulmetsinler diye mi? ya rabbi sen bunlara azap etmedikçe bunlar anlamayacaklar, artık azap gönder” demiş. Hz. Musa böyle dua edince, abisi Harun aleyhisselam da “Âmin” demiş. Ayetin devamında; “ikinizin duasına icabet edildi” buyruluyor.
Biz de Allah’a böyle dua ediyoruz; “Ey rabbimiz bu namertlerin güçlerini yok et. Bunların birlikteliğini boz. Bunların kalplerini sık, bunlar başka türlü anlamayacaklar. Sen bunlara mühlet verdikçe bunlar daha da azgınlaşıyorlar. Allah’ım verdiğin mühleti artık bitir”
Peygamberimiz kıtlık için dua etti. Rahmet peygamberi diyoruz, bu da rahmete dâhil. Rahmetin nasıl geleceği belli olmaz; bazen azap şeklinde gelir. Bazen azap da geride kalanlara rahmettir. Zalimlere azap, müminlere rahmettir. Allah’ın rahmet sıfatı bazen azap etmesini gerekli kılar. Efendimiz dua etti. “Ya rabbi kıtlık ver dedi, başka türlü anlamayacaklar” dedi.
Zulmeden Bir Devlet Ayakta Kalabilir Mi?
Artık dolmuşuz bu kadar alçaklık fazla. Alay eder gibi davranıyorlar. Allah sizi öyle rezil edecek ki; rezil etmek, alay etmek neymiş göreceksiniz. Bu kadar insan çalışıyor, masraf ediyor, gecenin soğuğunda herkes evinde yatarken, onlar yağmurun altında, soğukta bez afişlerini, duvar afişlerini asıyor. Bunca masraf, bunca zahmet... Önce tamam diyorlar sonra son günde böyle yapıyorlar. Bu kaçıncıdır, usandık artık! Hiç mi insanlığınız yok, devlet böyle mi olur, kendi milleti ile alay mı eder? Zulmeden bir devlet ayakta kalabilir mi?
Gözümüzün İçine Baka Baka Yalan Söylüyorlar
Hepiniz görüyorsunuz iki-üç gün sonra yılbaşı gecesinde Anadolu Gençliğin programı var. Allah bilir 2000 tane bez afiş asmışlardır. Nereye gitsem karşıma 100 tane afiş çıkıyor. Ben asmasınlar demiyorum, yapsınlar. Allah yardımcıları olsun fakat görevliler; “Bu umumi bir emir, hepsini yasaklıyoruz” diyerek yalan söylüyor. Gözümüzün önünde kimi kandırıyorsunuz? Senin karşında çocuk mu var. 30 yaşında polis utanmıyor, beni kandıracak! Sen daha doğmamıştın ben bu davaya hizmet ediyordum, utanmıyor musun? Gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar. Allah’a iman etmiyor musunuz? Kabir azabını, cehennem azabını hiç düşünmüyor musunuz? Yapsınlar, bizim öfkelenmemiz bile bize sevap kazandırıyor ama onların yalanları onlara günah kazandırıyor.
Efendimiz; “Başka türlü anlamayacaklar ya Rabbi, kıtlık ver” dedi. Allah Azze ve Celle Efendimizin duasını kabul etti. Allah’tan niyazım o ki; diktatörlüğe doğru giden şu gidişata dur desin. Milletin anlamasını nasip etsin. Birileri ipi eline almış, memlekette diktatörlük meydana getiriyorlar artık. “Bir tek biz konuşacağız, kimse konuşmayacak” diyorlar. Hangi televizyon programımızı yayınlasak tehdit aldı. “Bir daha yayınlarsanız size şunu yaparız, kapatırız” diye tehdit edildi. Kanalların bir kısmı da kapatıldı.
Spor salonları yıllardır verilmiyor. Düğün salonlarında yapıyoruz, onları da tehdit ediyorlar daha da olmazsa belediye zabıtası ile afişleri toplatıyorlar. Yine devam edersek, daha da olmazsa emniyet yolu ile engelliyorlar. Emniyet “ben yapıyorum” demiyor. Çocuk mu kandırıyorsunuz? İstihbarat emniyete talimat veriyor, emniyet de valiliğe bilgi veriyor “uygun değil efendim” diyor. Vali ne yapsın, sonra emniyet; “biz engellemiyoruz valilikten engelliyor” diyor. Yalancının Allah belasını versin mi? Güvenlik şube müdürü buna “âmin” diyebiliyor musun? Vali sana soruyor, sen de, hiçbir sebep yokken “uygun değil” diyorsun.
Küfür Devam Eder, Zulüm Devam Etmez
Zulmediyorsunuz artık zalim oldunuz. Peygamberimiz Taif’te zulme uğramış, dönüşte ellerini kaldırmış; “Ya Rabbi acziyetimi sana şikâyet ediyorum” Acizim, gücüm yok, acziyetimi sana şikâyet ediyorum. Düşmanlarımın namertliğini sana şikâyet ediyorum. “eşku bessi ve hüzni ilallah” Derdimi de hüznümü de Allah’a şikâyet ediyorum nasılsa bir gün kâinatın sahibi müdahale edecek. Allah’ın verdiği mühleti yanlış anlıyorlar; Allah hiç karışmayacak, hep böyle gidecek zannediyorlar. Allah bir zalimi başka zalimle def eder.
Rabbim Bizimle Beraber
Allah eğer bir hareketi güçlendirmek isterse kimse durduramaz. Bütün dünya karşı koysa Allah’ın yürü dediğine kimse dur diyemez. Birileri bazı güçlere dayanıyorlar, onların sayesinde yükselmek, güçlenmek istiyorlar. Biz, hiçbir zaman kullara dayanarak yükselmeyi düşünmedik. Kullara dayanan, çürük bir duvara dayanmıştır. İsterse bu Amerika olsun! Allah’a dayanan sağlama dayanmıştır. Sağlam bir dağa dayanmış demektir. Allah, kendisine tevekkül edenleri yalnız bırakmayacaktır. “inne maiye rabbî se yehdîn” Rabbim benimle beraberdir, yol gösterecektir. Arkamızdan geliyorlar önümüze de deniz gibi şeyler çıkartıyorlar. “Arkanızda şu var, önünüzde de bu var” diyorlar, biz de onlara Hz. Musa’nın dediğini diyoruz. “İnne meane rabbene” Rabbimiz bizimle beraber, her zulmün bir sonu var. Tarih boyunca Türkiye ve Türkiye dışında nice zalimler geldi geçti. Nice Saddamlar, nice Kaddafiler, nice Beşarlar, Hafız esedler geldi geçti…
Cemaat ve eğitim çalışması ile sadece dersler yaptığımızı zannetmeyin. Biz ne yapıyoruz?
Biz, Müslümanlara muhalefeti öğretiyoruz.
Biz, Müslümanlara korkaklığı bırakmayı öğretiyoruz.
Biz, beşer mahsulü olan bütün ideolojileri reddediyoruz. Vahiyden başkasını kabul etmiyoruz. Batılı reddediyoruz.
Biz, İslam’ın batıla muhalif olduğunu ispatlıyoruz. İslam’ın sadece doğruları söyleyen bir din olmadığını, yanlışa yanlış diyen bir din olduğunu gösteriyoruz.
Bu manada aslında tarihi bir görev ifa ediyoruz.
Herkes Susarsa Bu Memlekete Büyük Bir Azap Gelir
Herkes sus pus, kimse konuşmuyor. Laiklik tavsiye ediliyor, herkes susuyor. Coca cola fabrikası açılışı yapılıyor, herkes susuyor. Tüm cemaatlere baskı uygulanıyor, herkes susuyor. Adeta hiçbir konferansa müsaade edilmez oluyor, herkes susuyor ve Müslümanlar böyle böyle karakterini kaybediyor. Kişiliksizler çoğalıyor, direnç göstermeyen, teslimiyet gösterenler çoğalıyor. Direnç göstermekle İslam’ın ne olduğunu gösteriyoruz. Tevhidin ne olduğunu anlatıyoruz. Peygamberi hareketin muhalif olduğunu gösteriyoruz. Bu önemlidir işte bundan rahatsızlar, herkesi susturmuşlar, o yüzden bizden rahatsızlar. Biz susmayınca çok rahatsız oluyorlar.
Neredeyse cemaatlerin tamamına yakınını demokrasi ve laiklik taraftarı yapmışlar ya da en azından bunlara sessiz kalan cemaat ve tarikatlara dönüştürmüşler. Konuşmayan, şirki reddetmeyen insanlara dönüştürdüler. Biz reddedince bundan çok rahatsız oluyorlar. “Herkes sustu, bunlar niye susmuyorlar?” diyorlar. Susanlar azabı çekerler, susanların çokluğu azabı çağırır. Herkes susarsa toplu azap gelir. Susanlar çoksa azap yine gelir ama toplu gelmez.
Eğer Allah Bir Hareketi Büyütmek İsterse Bazı Olaylar Yaratır
Türkiye’de tevhidi gruplar oldu ancak cemaatler, hareket pek olmadı çünkü oluşmasını istemiyorlar. Millete tevhidi unutturdular. Hatırlatılmasından rahatsız oluyorlar. Hatırlatmaya, bilmeyenlere de öğretmeye devam edeceğiz. 1920’lerde Mısır’da İhvan Hareketi başladı. Ortam biraz müsaitti. Türkiye’nin ortamı gibi değildi. Türkiye’de olan devrimler ve cinayetler orada olmadı. Orada şapka giymeyen idam edilmedi, orada camiler ahıra çevrilmedi, orada âlimler idam edilmedi. Orada laiklik ilan edilmedi, orada medeni kanun getirilmedi. Allah orada Hasan el Benna’nın eliyle bir hareket meydana getirdi. Ortam müsaitti daha sonra bazı olaylar oldu. 1948’de İsrail kuruldu. İsrail kurulunca ortam o kadar uygundu ki devlet ister istemez İsrail’e karşı tepki göstermek zorunda kaldı. Hasan el Benna, devletin de izniyle üniversite kampüsünde İsrail’e karşı savaşmaları için silahlı eğitim bile yaptı ve mücahitler oraya gönderildi. Oradaki Hamas o günlerin eserleridir. 1948’den beri orada İhvan var. O şekilde Allah o hareketi büyüttü. Eğer Allah bir hareketi büyütmek isterse bazı olaylar yaratır. Türkiye bu açıdan en şanssız ülke. Osmanlı’nın merkezi olunca kâfir burası üzerinde çok hassasiyetle durmuş. Buraya daha çok baskı uygulamış buradaki hareketi daha çok bitirmiş. Burada âlim bırakmamış idam etmiş. Ne İran böyleydi, ne Irak, ne Suriye, ne de Mısır... Buradaki idamlar, devrimler orada olmadı. O yüzden Türkiye’de bu işler daha zor. O yıllarda bile Mısır’daki gibi bir ihvan hareketi Türkiye’de çıkamadı. O zorluk devam ediyor. Türkiye üzerinde hassasiyetle duruluyor. Burada olabilecek olan gelişmeler İslam âleminin birçok yerini etkiler İran’a benzemez. İran Şii olduğu için İslam âlemine tesir edemedi. Ama burası sünnidir. İslam âleminin de yüzde 95’i de sünnidir. O yüzden Mısır ve Türkiye üzerinde daha fazla durulur.
Sonraki nesiller bir gün, 1920’lerin, 1930’ların, 1940’ların Müslümanlarına tükürün diyecekler. Hatta bugün de tükürebilirsiniz, hakkınızdır. 1920’lerin 30’ların Müslümanları adam olsaydı batılılaşmaya geçit vermeseydi. bugün kendi vatanımızda esir gibi olmayacaktık. Buna geçit verdiler tükürün onların suratına… Çalışmış, görevini yapmış cesurların değil; tembel ve korkakların yüzüne tükürün. Tükürmek bizim hakkımız. Onlar görevini yapsaydı, engelleseydiler İslam âlemi parçalanmayacaktı Suriye, Irak, Myanmar, Türkiye, Afganistan böyle olmayacaktı. Tükürebilirsiniz. Siz onlara tükürün de yalnız şunu bilin ki, 2050’lerin Müslümanları da bugünün Müslümanlarına tükürecekler. Her şeye Sessiz kalanlara. O tükürükler bizim suratımıza gelsin istemiyorsanız mücadele edeceksiniz. Yoksa o tükürükler bizim de suratımıza gelir. Görevini yapanlara gelmeyecek. Ama görevini yapmayanların alnının tam ortasına gelecek. O tükürükleri korkakların, tembellerin alnında görüyor gibiyim. O tükürüğü atanlar haksız değiller. Türkiye İslami hareketin oluşması ve büyümesi açısından çok geride kalmıştır. Çünkü burada olanlar başka devletlerde olmadı, burada çok zulüm oldu. Bu milletin gözü çok korkutuldu. Babalarımız bize “aman evladım bu işlere girmeyin şöyle olur böyle olur” derlerdi. Çünkü onlar ya idamları gördüler ya da babalarından işittiler, gözleri korkutuldu. O yüzden hep böyle konuşuyorlardı. Hâlbuki korkunun ecele faydası yoktur. Gözleri korkutulduğu için böyle öğütler verdiler.
Allah’ın Hükmünü Değiştiremeyecekler
Siz korkmayacaksınız, etrafınıza da cesaret verecek, insanları korkutmayacaksınız. Ümit de vereceksiniz efendimiz sadece o günkülere ümit vermedi sonraki nesillere de ümit verdi. Zor hendek gününde önlerine çıkan kaya kırılmayınca Efendimize haber verdiler. Efendimiz gelince eline balyozu aldı bir tane vurdu ateş çıktı, Efendimiz “Allahu Ekber” deyince herkes şaşırdı. Bir tane daha vurdu yine ateş çıktı “Allahu Ekber” dedi. Ama kaya biraz çatladı ama tam dağılmadı. Bir tane daha vurdu. Yine ateş çıktı, Efendimiz “Allahu Ekber” dedi kaya çatladı. Neden “Allahu Ekber” dediğini şöyle açıkladı. Çünkü bana her vurduğumda bir devletin sarayı gösterildi. O çıkan her bir kıvılcımın içerisinde İran, Bizans, Yemen saraylarını gördüm. Ümmetimin buralara sahip olacağı bana gösterildi ve gerçekleşti. Başka bir hadiste, “Allah, dünyanın doğusunu-batısını dürdü, önüme koydu. Dünyanın doğusunu batısını gördüm” buyruluyor. Allah, Peygamberimizin önüne koymuş. Allah benim önüme koydu, bu gerçekleşecek. “İstanbul fethedilecek” dedi. Gerçekleşmedi mi? Roma’nın da fethedileceğini söyledi o da gerçekleşecek. Ne yaparlarsa yapsınlar, Allah’ın hükmünü değiştiremeyecekler.
Büyümemizden Rahatsız Oluyorlar
Bir taraftan böyle olaylar olduğu gibi diğer taraftan da güzel olaylar oluyor. Zaten bu güzel olayları bilmeseler belki bu alçaklıkları da yapmayacaklar. Haberleri var biliyorlar, her taraftan takip edenler var. Dünyanın birçok yerinde tanımadığımız, buraya gelemeyen ama bizi takip eden, bazen telefon edip, bazen selam gönderen kardeşlerimiz var. Her tarafa tohum atıldığını gördükleri için öfkeleniyorlar. Bu yüzden bu gelişmeleri durdurmak istiyorlar. Ama başaramayacaklar çünkü bu hareket dünyaya yayılacak, yıldızlar bütün gökyüzünü kaplayacak. Geçen gün söylediğim şeyi tekrar edeyim; Allah’tan taze iman isteyin. İmanlar bayatlamış, insanlar pasifleşmiş, hareket kabiliyetlerini kaybetmişler, heyecanları yok. Allah’tan taze iman isteyelim. Taze iman üzerimize yağmur gibi yağarsa herkes canlanacak.
Konferansı İptal Ettiklerine Onları Pişman Etmeliyiz
Herkes, olanları tüm dost ve ahbaplarına anlatmalı, kapı kapı gezmeliyiz. Konferansı engelledikleri, engelleyeceklerine pişman etmeliyiz. Eğer daha çok harekete geçersek pişman olurlar, aksi halde olmazlar. Herkes pasifleşirse, “tamam, hedefimize ulaştık” derler. Herkes, daha çok canlanırsa o zaman pişman olurlar. Hareketli bir cemaat olmalıyız. Kapı kapı gezin akraba ve arkadaşlarınıza anlatın. İmam Şafii der ki; “Aslan ininde durdukça avlanamaz, çıkınca avlanır. Su yerinde durdukça pis olur, akınca temizlenir.” Su gibi akın yoksa temizlenemezsiniz, aslan olsanız ininizden çıkmadıkça avlanamazsınız. Hz. İsa Aleyhisselam bizden daha kötü baskı altında kalmasına karşılık: “Şu anda karanlıklarda, köşelerde kimsenin olmadığı yerlerde konuşmaya korktuğunuz hakikatleri bir gün gelecek çatılardan haykıracaksınız” dedi. O günler de gelecek. Allah Azze ve Celle Mekke’de Müslümanlara sabrı öğretti. Sabrediyoruz ama sabır teslim olmak değil teslim olmuyoruz. Sabır çalışmamak değil, çalışıyoruz. Sabır bir kenara çekilmek değil, çekilmiyoruz.
Davamız Haktır, Cemaatimiz Haktır
5. vitesle gidemezsek 4. vitesle, 3 ile gideriz, onunla da olmazsa 2 ile gideriz, o da olmazsa 1’le gideriz. Daha da önümüz kapanırsa, bir santimetre bile mesafe alamayacak olursak, önümüze deniz çıkarsa, “Allah Bizimle Beraberdir” deriz olduğumuz yerde Allah’ın yardımını bekleriz. Ama hiçbir zaman kontağı kapatmayız. Hiçbir zaman kontak kapanmayacak. Önünüz kapanacak ama kontağı kapatmayacaksınız. Bu davanın doğruluğuna iman etmelisiniz. Bu dava Allah’ın davasıdır, yanlış olamaz. Allah hata yapmaz. Biz bir ideolojinin peşinden gitmiyoruz. İdeoloji olsaydı şüphe ederdik. “İdeoloji, altı üstü insan mahsulü bir fikir, yanlış olabilir” diyebilirdik ama bizimkisi bir ideoloji değil vahiydir. Vahiyde hata olmaz. Davamız haktır, cemaatimiz haktır gerisi önemli değildir.
Suçum; Ayet Ve Hadis Anlatmak
Yurtdışından gelen kardeşlerime de birkaç cümle ile şunu söylemek isterim. Gelmenizle şeref verdiniz. Hedefiniz büyük olsun, oralarda şubeler açmalısınız. Bir müddet bizim oralara gitmemize izin vermiyorlar. Gönderdikleri yazıda, Allah’ın ayetlerini, hadisleri anlattığım için gitmeme izin vermiyorlarmış. Bazı ayetleri anlatmamam gerekiyormuş, kendileri gibi ayetleri anlatmamalıymışım, değiştirmeliymişim. Saklamamışım, hata etmişim, onlar gibi ayetleri değiştirmemişim, hata etmişim. Suçumuz buymuş. Gönderdikleri yazıda söyledikleri her şey; ayet ve hadis… Ayetleri ve hadisleri anlattığımdan dolayı vize yasağı getirdiler.
Nasılsa Tevhidi Anlatıyoruz
Siz oralardasınız, orada yayacaksınız. Tanışmak isteyenlerle tanışın, tohum atın, harekete geçin, şimdilik buna engel değiller. Konferansları engelliyorlar ama bunu engelleyemezler. Herkes hareket halinde olup tohum atarsa bunu engelleyemezler. Yurt dışından gelen kardeşlerimden ricam; herkes liste çıkarıp, akraba, arkadaş, tanıdık, dost, nerelerde iseler oralara gidin, tohum atın. Anlatın şu anda her gittiğiniz yerde sizi dinlerler. Tartışanlar olur o da dinlemektir. Şu anda her tarafta tanıyorlar, nerede konuşursanız sizi dinlerler, konuşun. Beni susturmaya çalışıyorlar, siz konuşun. Bana konferans yaptırmıyorlar siz evlerde konuşun, onları pişman edin. Ben de gerekirse bir kişiye konuşacağım. Zaten öyle başlamıştık, bizim için fark etmez. On bin kişiye anlatmak da, on kişiye anlatmak da bizim için fark etmez. Dört beş kişiye ders yaptığımı, sabahlara kadar bir kişiye anlattığımı bilirim. Biz hazır lokmaya konmadık, ilk günden itibaren konferanslar yapmadık, ev ev gezdik. Biz konferans salonlarında doğmadık, evlerden başladık, ben bu davayı bisiklet, mobilet üzerinde anlattım. Kıyılarda köşelerde teker teker anlattım. Bizim başlangıcımız o, sonumuz da o olsa önemli değil. Sonuçta nasılsa tevhidi anlatıyoruz.