Miraç Kandili Nedir? Miraç Kandilinin Anlamı ve Önemi

Eklenme Tarihi: 10 Mar 2021
17 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 26 Eyl 2024
Miraç Kandili Nedir? Miraç Kandilinin Anlamı ve Önemi

İçinde birçok mucizenin gerçekleştiği, her sene Müslümanlar tarafından önemle karşılanan Miraç Kandili nedir? Rabbimizin kullarına şeref bahşettiği o geceyi andığımız Miraç Kandili anlamı ve önemi bizler için ne olmalıdır?

Miraç Ne Demek?

Mi’raç; sözlük anlamı itibariyle “yükselmek, yukarı çıkmak” anlamına gelen “urûc” kelimesinden türemiş bir ismi alettir. Yani “yukarı çıkma aracı, yükselme vasıtası veya merdiven” gibi manalara gelmekte olup yükselme araçlarını ifade eder. Istılahî manadaki kullanımı ise; Peygamber Efendimiz’in Mescid’i Aksa’dan Cebrail (as) tarafından alınıp manevi bir binek olan Burak ile göğe yükselişini ve yedi kat semadan geçerek Sidre-i Münteha’ya, Allah Azze ve Celle’nin huzuruna çıkışını ve orada Rabbinin işaret ve delillerini görmesini ifade eder. Mirac’ın çoğulu olan meâric “yükselme dereceleri” anlamında, yükseleceğiniz yer olan Allah’ın katı anlamındadır…

Miraç Kandili Ne Zaman 2021

Miraç Kandili, üç ayların ilki olan Recep ayının 27. Gecesine denk gelmektedir. Böylece bu yıl Miraç Kandili 10 Mart 2021’de idrak edilecektir.

Miraç Kandili Hicri Takvime Göre Ne Zaman 2021

Miraç Kandili, Miladi takvime göre 10 Mart 2021 tarihine denk gelmektedir. Miraç Kandili, Hicri takvime göre 27 Recep 1442 tarihine denk gelmektedir.

Miraç Kandili Nedir? Anlamı Nedir?

Miraç Kandili; Rabbe doğru yol almanın, maddeden sıyrılıp mana âlemine yükselmenin, insanoğlunun meleklerden bile daha üst makamlara yol alabilmesinin ve yolculuktan müjdelerle dönmesinin adıdır… Allah Rasulü’nü sıkıntıdan kurtaran, insanlığı karanlıklardan nura çıkaracak tevhid hakikatini anlatma derdinde olan Rasulü Zişan’a yurdunu dar etmeye çalışanlara karşı yüreğini ve bedenini mana âlemine, yükselebileceği en yüksek noktalara taşıyarak O’na dünyada ferahlığın tattırıldığı yer olan Miraç… En zor zamanların ardından gelen kutlu bir müjde ve etkisi kıyamete kadar sürecek bir ferahlıktı. Rasulullah’ın davetinin en zor günlerini yaşadığı, müşriklerden yana acımasızca engellemelere uğradığı ve insanlardan yana yalnızlığı tattığı, en sevdiklerinin, en yakınlarının vefatına şahid olduğu zor zamanları yaşadığı bir dönemdi.

Müşriklerin zulümleri o dereceye ulaştı ki İslam dairesi içerisine girenlere karşı 3 yıl süren bir ambargo başlatıldı. Bu sıralarda Allah Rasulü’nü himaye eden, çok sevdiği amcası Ebu Talib de vefat etmiş ve davetin ilk günlerinden itibaren malıyla ve canıyla her an yanında olmuş biricik eşi Hz. Hatice(ra) de vefat etmişti. Allah Rasulü’nün iki desteği de yanından ayrılmış, vahşetin ve zulmün zirveye ulaştığı dönemlerde hüznü katlanarak artmıştı. Dünyada ailesini yitiren ve hüzünlenen Habibi’ne O’nun hiç yalnız olmadığını, en büyük dayanağın, en büyük dostun kendisi olduğunu hatırlatırcasına katına alıyordu.

Allah Azze ve Celle Kur’an’ın dışında da peygamberimize birçok mucizeler vermiştir. İşte İsra olayı da, Miraç Kandili olayı da o mucizelerden birisidir.

İsra, gece yürütmek demek, seriyye kelimesinden gelir. Seriyye, geceleyin yola çıkan birlik, askeri birliklere verilen isimdir. ‘Sera’ fiilinden if’al babından getirilir. ‘Esra’ bu şekilde be harfi cerri ile birlikte ‘yürüttü’ manasına gelmektedir.

Kulunu, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermek için bir gece Mescidi Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa'ya yürütenin şanı pek yücedir. Şüphesiz o işitendir, görendir.”

Allah Azze ve Celle İsra suresine başlarken önemli bir olayı anlattığını ifade etmek için ‘Sübhan’ diye başlar. “Sübhanellezi; öyle bir Allah ki hiçbir eksik sıfatı yoktur. Kulu Muhammed Mustafa’yı gecenin bir vaktinde Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya götüren Allah.” Allah Azze ve Celle olayın mühim bir olay olduğunu anlatmak için ‘Sübhan’ diye başlamıştır.

Miraç Kandili’nin Önemi

Miraç Kandili olayı, Rabbinin Rasulü’ne verdiği bir mükâfat, büyük bir ihsan ve ilahi bir mucizedir. Allah Rasulü var gücüyle davasını anlatmaya, yerleştirmeye çalıştı. Mekke müşrikleri buna direniş gösterip her türlü baskı ve eziyeti gösterdiler, eski putperest inançlarını bırakmamakta ısrarcı davranıp, Müslüman olmak isteyenlere de engel olmaya çalıştılar ve aralarından zayıf olanlara işkenceler yaparak ileri gittiler.

Efendimiz her şeye rağmen davasını tebliğ için Mekke dışına Taif’e doğru çıktı ve orada insanları İslam’a davet etti. Taif’liler davete icabet etmedikleri gibi Efendimiz’i ayakkabısı kan dolacak kadar taşlattılar. Kan revan içinde görevini yapmaya çalışan Allah Rasulü sıkıntı ve çilelere katlanıyordu. Böyle sıkıntılı günlerin arkasında hicretten, yaklaşık bir yıl önce Recep ayının 27. Gecesinde İsra ve Miraç olayı gerçekleşti. Allah Azze ve Celle kulunu teselli etti ve elemini giderdi.

Allah Rasulü’nün Yolculuğa Çıkmadan Sadrının Temizlenmesi

Efendimiz olayın nasıl gerçekleştiğini kendisi anlatıyor: Rasulullah Miraca çıkmadan sadrının temizlenmesini şöyle anlatır:

-“Ben Kâbe’nin Hatîm kısmında yatıyordum. Uyku ile uyanıklık arasında bana biri geldi, şuradan şuraya kadar (göğsümü) yardı. (Bu sözünü söylerken boğaz çukurundan kıl biten yere kadar olan kısmı gösteriyordu.) Kalbimi çıkardı. Sonra bana, içerisi îman ve hikmetle dolu, altından bir kab getirildi. Kalbim (çıkarılıp su ve Zemzem ile) yıkandı. Sonra içerisi îman ve hikmetle doldurulup tekrar yerine kondu…”

Bu şekilde böyle bir kalbe ulaştıktan sonra bu yolculuk başlamıştı. Demek ki böyle bir kalbe ulaşmayanların, temizlenmemiş kalplerle yükselmesi mümkün değil…

Allah Rasulü’nün Burak’a Bindirilmesi

Efendimiz buyuruyor ki:

-“Burak (Efendimiz’in tarifiyle; merkepten biraz daha büyük ve katırdan biraz daha küçük, beyaz olan bir binek) getirildi.” Öyle hızlı gidiyordu ki rüzgârdan daha süratli gidiyordu ve insan gözüyle baktığı zaman insanın gözüyle görebildiği en son noktaya, adımını atıyordu. Her bir adımını insanın gözünün görebildiği son noktaya atıyordu” ve bu şekilde Mescid-i Aksa’ya götürüldüğünü ifade eder.

Giderlerken bir ses duydu Peygamberimiz. Rivayetlere göre bir ses kendisini çağırıyordu. Cebrail (a.s)

-‘Yürü’ dedi,

Efendimiz devam etti, bakmadı.

-‘Kimdir bu ey Cebrail?’ dediği zaman Cebrail (a.s) dedi ki

-‘o bir Yahudi. Seni Yahudiliğe davet edecekti.’

Biraz sonra bir başka ses seslendi Efendimiz’e. Cebrail

-‘Yürü, yoluna devam et” dedi ve sonra

-‘O kimdir biliyor musun? O seni Hıristiyanlığa davet edecekti.’

Sonra çok kötü kıyafetle karşısına çıkan bir kadın göründü. Efendimiz dönüp bakmadı ve Cebrail (a.s)

-‘O kimdir biliyor musun?’ dedi ‘O dünyadır…” dedi.

Bu şekilde Hz. Peygamber yoluna devam ediyordu. Belli bir yere geldikleri zaman Cebrail (a.s)

-‘İn ey Allah’ın Rasulü, namaz kıl.” Dedi.

Allah Resulü indi ve orada namaz kıldı. Sonra

-‘Burası neresidir?’ dediği zaman

-‘Yesrib’ dedi yani Medine. ‘Sen buraya hicret edeceksin.’

Efendimizin hicretine yakın bir zamanda bu olay gerçekleşiyordu. Allah Azze ve Celle Mekke’de zulüm gördüğü esnalarda Medine’yi gösteriyor. Burada kendisini taşlamayan, onu bağrına basacak bir belde ve bir halk olduğunun müjdesi veriliyor, yüreği genişletiliyordu.

Cebrail (a.s) “Senin geleceğin yer buradır.” Diyordu ve Medine’yi hedef olarak gösteriyordu.

İsra olayı ve Miraç Kandili olayı basit bir hadise değil, Peygamberimize verilmiş olan Kur’an’dan sonraki en büyük mucizedir. Birçok manalar içermekte, birçok mesajlar içermektedir.

Yola devam ederlerken bir yere vardılar ve Cebrail (as) yine:

-“İn ey Allah’ın Rasulü, burada namaz kıl” dedi. Allah Rasulü:

-“Burası neresidir?” dedi.

-“Burası Tur-i Sinâ’dır” dedi. Efendimiz indi ve orada iki rekât namaz kıldı.

Bu şekilde Allah Azze ve Celle Hz. Peygambere Musa (a.s)’ın bastığı yerlere basmayı, görmeyi nasip etmişti. Hz. Musa (a.s)’ın peygamber olarak seçildiği ve kitabın kendisine verildiği, Allah’ın kendisiyle konuştuğu topraklara götürülüyordu.

Sonra daha ilerlediler ve Hz. İsa (a.s)’ın doğduğu yer olan, Filistin topraklarına, Beyüllahim’a vardılar. Cebrail (as) yine:

-“İn ey Allah’ın Rasulü, burada namaz kıl” dedi. Allah Rasulü:

-“Burası neresidir?” dedi. “Burası Beytüllahim”dir dedi.

Allah Azze ve Celle Peygamberimize hedefler gösteriyordu. Yesrib, Medine hedef olarak gösteriliyordu. Sonra Tur-i Sina hedef olarak gösteriliyordu, Mısır fethedilecek deniyordu. Ve sonra Beytüllahim, Filistin toprakları ve oradan sonrasında da Mescid-i Aksa’ya ulaştılar.

Buraya kadar olan yolculuk Burak’la gerçekleşti. Hz. Peygamber orada kendi kıblesine doğru dönerek namaz kıldı.

Allah Rasulü (sav) devam ederek şöyle buyurdu:

“Cebrail (as) beni götürdü. Dünya semasına kadar geldik. Kapının açılmasını istedi.

−Gelen kim? denildi.

−Cebrail! Dedi.

−Yanındaki kim? denildi.

−Muhammed Mustafa (sav) dedi.

−O Miraç’a davet edildi mi? denildi.

−Evet! Dedi.

−Hoş gelmiş! Bu geliş ne iyi geliştir! Denildi ve kapı açıldı. Kapıdan geçince, orada Hz. Âdem’i gördüm.

−Bu babanız Âdem’dir! O’na selam ver! Denildi. Ben de selam verdim. Selamıma karşılık verdi ve sonra bana:

−Salih evlat hoş geldin, Salih peygamber hoş geldin!” dedi. Sonra Cebrail beni yükseltti ve ikinci semaya geldik. Burada Yahya (as) ve İsa (as) ile karşılaştım. Onlar teyze oğullarıydı. Sonra Cebrail beni üçüncü semaya çıkardı ve orada Yusuf (as) ile karşılaştık. Dördüncü kat semada İdris (as)ile beşinci kat semada Harun (as)ile altıncı kat semada ise Musa (as)ile karşılaştık.

−Salih kardeş hoş geldin, sahih peygamber hoş geldin!» dedi. Ben onu geçince, ağladı. O’na:

–Niye ağlıyorsun? Dediler.

−Çünkü benden sonra bir delikanlı genç peygamber oldu, O’nun ümmetinden Cennete girecek olanlar, benim ümmetimden Cennete girecek olanlardan daha fazla! Dedi. Sonra Cebrail (as) beni yedinci semaya çıkardı ve İbrahim (as)ile karşılaştık.

Cebrail (as): Bu, baban İbrahim’dir; ona selam ver! Dedi.

-Ben selam verdim; O da selamıma karşılık verdi. Sonra:

−Salih oğlum hoş geldin, salih peygamber hoş geldin! Dedi.

Daha sonra bana:

−Ya Muhammed! Ümmetine benden selam söyle ve onlara Cennetin toprağının çok güzel, suyunun çok tatlı, arazisinin çok geniş ve dümdüz olduğunu haber et. Söyle de Cennete çok ağaç diksinler. Cennetin ağaçları Sübhânallâhive’l-hamdülillâhive lâ ilâhe illâllâhuvallâhuekber!” demekten ibarettir. Dedi.

Allah Rasulü’nün Miraçta Sidretül Münteha’ya Çıkışı

Allah Rasulü Sonra Sidretü’l-Müntehâ’ya çıkarıldım. Bunun meyveleri (Yemen’in) Hecer testileri gibi iri idi, yaprakları da filkulakları gibiydi.

Cebrail (as)bana:

−İşte bu, Sidretü’l-Müntehâ’dır! Dedi.”Burada dört nehir vardı: İkisi batıni nehir, ikisi zahiri nehir.

–Bunlar nedir, ey Cebrail? Diye sordum. Cebrail (as): Şu iki bâtınî nehir, Cennetin iki nehridir. Zâhirî olanların biri Nil, diğeri de Fırat’tır! Dedi…”

Sidretü’l-Müntehâ’da Cebrail (as):

“–Ey Allah’ın Rasulü! Buradan sonrasını yalnız gideceksin!” dedi. Allah Rasulü:

“–Neden yalnız gideceğim ey Cebrail?” diye sordu.

O da yanıt olarak: Allah Azze ve Celle bana buraya kadar çıkma izni vermiştir. Eğer buradan ileriye bir adım atarsam, yanar kül olurum!” dedi.

Yüce Allah insanların en şereflisi olan Allah Rasulü’nü bütün meleklerden hatta meleklerin en üstünü olan Cebrail (as)’dan bile üstün görüyor. Rabbimiz Teâlâ bu yakınlığı anlatırken şu ifadeleri kullanıyor: “Sonra (ona) yaklaştı derken sarkıp daha da yakın oldu. (Peygambere olan mesafesi) iki yay aralığı kadar yahut daha az oldu. Böylece Allah kuluna vahyedeceğini vahyetti. Kalp, (gözün) gördüğünü yalanlamadı. (Şimdi siz) gördüğü şey hakkında onunla tartışıyor musunuz?”

Allah Ve Rasulü Arasında Selamlaşma - Tahiyyat

İmam Buhari ve diğer hadis kitaplarında sahih rivayetlerle rivayet edildiğine göre, Allah Rasulü (sav) Burak ile Beytül Makdis’e ulaştıktan sonra oradan göğe çıkarıldı ve her bir semada kendisinden önceki peygamberlerden biriyle görüştü, görevlendirilmiş melekleri gördü, cennet ve cehennemin halini gördü. Allah Rasulü Cebrail Aleyhisselam ile birlikte Sidre-i Müntehâ’ya doğru yükseldi ve Cebrail Aleyhisselam durdu,

-“Ya Rasulullah burası Sidre-i Müntehadır” bir adım daha atarsam yanarım, dedi ve bıraktı Efendimiz’i… Devam etti Allah Rasulü… Rabbinin huzuruna durdu ve

-“Selam ve rahmet, her türlü dil, beden ve mal ile yapılan ibadet Allah’a mahsustur.” diyerek selam verdi. Allah Azze ve Celle, Rasulü’nün bu kelamına karşılık,

-“Ey Peygamber! Allah’ın selamı, rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun.” diyerek selamladı. Efendimiz (sav) tekrar:

-“Esselamü aleyna ve ala ibadillahissalihin ; “Selam bizim üzerimize ve Allah’ın bütün iyi kulları üzerine olsun” diyerek Rabbinin selamına, rahmetinin içine kendisiyle birlikte ümmetini de katarak karşılıkta bulunmuştur. Bu hadise teşehhüde okuduğumuz “tahiyyat-ettehiyyatü” duasını ihtiva etmiştir.

Allah Rasulü’ne Verilen Hediye Ve Müjde

İşte burada Allah Rasulü’ne ve Ümmeti Muhammed’e elmastan da kıymetli hediyeler ve müminlere müjdeler verilmiştir. Müslim’de rivayet edilen bir hadiste şöyle buyrulur:

“Rasulullah’a (Miraç’ta) üç şey verildi: Beş vakit namaz, Bakara Suresi’nin sonu (âmenerrasulü…) ve ümmetinden şirke düşmeyenlere büyük günahlarının affedildiği haberi...” [6]

Kur’ân-ı Kerim’de Müslümanlara emredilen bütün farzlar Cebrail (as) aracılığıyla farz kılınmıştır. Fakat dinin direği olan namaz ise Miraç’da direkt olarak Allah Azze ve Celle tarafından Efendimiz’e verilmiştir. Bu da namaz ibadetinin diğer ibadetler içerisindeki rütbesini göstermektedir.

Tevhid Eylemi; Namaz

Miraç Kandili hadisesi ile Allah Rasulü’nün müjdelerle, hediyelerle rahatladığı, manevi doygunluğa ulaştığı gibi bugün de zor zamanlar geçiren, her yönden zulüm ve işkence gören, parçalanmış Ümmet-i Muhammed’in rahatlamasının ve yükselişinin yolu yine Allah’a yakınlık kurmaktır. Allah’a yakınlığın yolunun secdeden geçtiğini “Kulun Rabbine en yakın olduğu hal secde halidir. İşte bu sebeple secdede çok dua etmeye bakın!”[7] demesinden anlıyoruz. Allah’a yakınlığın son noktasını yaşayan Rasulullah nasıl ki miraçta namaz gibi bir müjde ile döndüyse Müslüman için de namaz, Allah ile beraber olmanın yoludur. Namaz; bir tek Allah’a eğilen başları ve O’ndan başka hiçbir otoriteye boyun eğilmeyeceğini sembolik olarak ifade eder. Böylelikle Miraç’la farz kılınan namaz, Müslümanların tevhid eylemi haline gelmiştir.

Beş Vakit Namazın Emredilmesi

Enes bin Malik (ra)’in rivayet ettiği bir hadiste şöyle zikredilir:

Allah Rasulü (sav) Miraca çıkışını anlatırken buyurdular ki: “Rabbim bana vahyetti. Üzerime her gece ve her gündüz içinde elli vakit namaz farz kıldı. Bunu kabul ederek döndüm. Kardeşim Musa (as) ‘ya uğradım. Musa (as):

-“Rabbin ümmetine ne farz kıldı?” diye sordu. -“Elli vakit namazı farz kıldı” dedim. Musa (as) bana:

-“Rabbine dön, müracaat et, hafifletmesini iste. Çünkü ümmetin buna güç getiremez.

Ben senden önce insanları imtihana tabi tutmuş ve onları tecrübe etmişimdir” dedi. Ben de Rabbime döndüm ve ‘Ey Rabbim! Ümmetimin üzerindekini hafiflet!’ diye niyaz ettim. Rabbim Benden on vakit namaz indirdi. Bunun üzerine Kardeşim Musa’ya döndüm.

Musa (as) tekrar:

- “Ümmetin buna güç yetiremez. Rabbine dön ve hafifletmesini iste!” dedi.

Ben de Rabbime niyaz ettim. Bu kez on vakit namaz daha indirildi. Ben yine Musa’ya (as) dönüp geldim. Musa (as) yine eskisi gibi öğüt verdi. Ben de Rabbime tekrar niyaz ettim. Benden on vakit namaz daha indirildi. Bu defa yine Musa’ya (as) dönüp geldim. Musa (as) yine önceki tavsiyede bulundu. Ben de Rabbime tekrar niyaz eyledim. Benden on vakit namaz daha indirildi de, artık on vakit namazla emrolundum. Ve Musa’ya (as) dönüp geldim. Musa (as) bana önceki sözlerini tekrar söyledi. Ben de Rabbime tekrar niyaz ettim, bu defa her gün beş vakit namazla emrolundum.”

Mâlik bin Sa’sa’nın rivayetinde: “Rabbim şöyle buyurdu: Ey Muhammed! Onlar her gündüz ve gece içinde beş namazdır. Her bir namaz için on sevap vardır. Böylece yine o elli namaz olur. Her kim bir iyilik yapmaya niyet eder de onu yapamazsa, ona bir iyilik yazılır. Her kim bir kötülük yapmayı ister de, onu yapmazsa onun aleyhine hiçbir şey yazılmaz. Eğer o yapmayı istediği kötülüğü yaparsa, üzerine bir tek günah yazılır.”

Bunun üzerine Musa’ya dönüp geldiğimde, Musa (as): -“Ne ile emrolundun?” dedi. Ben de: -“Her gün beş vakit namazla emrolundum” dedim. Musa (as) tekrar: -“Ümmetin her gün beş vakit namaza güç yetiremez. Ben senden önce insanları tecrübe ettim. Ve İsrailoğullarını imtihana tâbi tuttum. Şimdi sen Rabbine tekrar dön ve müracaat et de, bunu ümmetin için daha da hafifletmesini iste” dedi. Ben de:

-“Rabbime çok döndüm. Öyle ki, artık O’ndan utanır oldum. Beş vakit namaza razı olacağım” dedim. -“Ben Musa’nın (as) yanından geçince bir ses: ‘Ben beş vakit namazı farz olarak imza ve irade eyledim. Ve kullarımdan fazlasını indirdim ve hafiflettim.” Dedi.[8}

Bu Hadis-i Şerif'te Peygamber aleyhisselam'ın ümmetine olan şefkatini, merhametini ve düşkünlüğü görüyoruz. Ayeti Kerime’de de geçtiği üzere:

" Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur." (Tevbe suresi,128)

Peygamber Efendimiz, ümmetine zorluk olmasın diye Allah(cc)'ın huzuruna defalarca gidip namazın beş vakit olması için niyaz ediyor ve namaz beş vakte kadar iniyor. Ümmeti için bu kadar fedakârlığı yapıp Yüce Rabbin huzuruna gidip niyazda bulunan Peygamberimize karşı, beş vakit namazı dahi kılmayanlar kıyamet günü Efendimiz’in yüzüne nasıl bakacaklar? Bu Miraç kandili ümmet için tekrar dirilme, tekrar Hakk'a yönelme ve ruhen yükselmenin zamanı olsun. Yüce Rabbimiz de Peygamberimizin niyazını kabul ederek kullarına olan merhametini bir kez daha göstermiştir.

Rasulullah’ın Rabbini Görmesi

İbn-i Abbas (r.a)’tan gelen rivayete göre Rasulullah:

“Ben, yüce Rabbimi gördüm!” buyurmuştur.[9]

Bir başka rivayette Peygamber Efendimiz “Rabbini gördün mü?” sorusuna cevaben:

“Bir nur gördüm!” buyurmuşlardır.

Miraç Kandili ile İlgili Ayet ve Hadisler

Miraç Kandili kelimesini içeren bir ayet direkt olarak bulunmamaktadır ancak İsra Suresi ve Necm Suresi’nin 1 -18 arasında bulunan ayetleri miraç hadisesine değinmektedir:

İsrâ /1: Kulunu (Muhammed ‘i) bir gece, Mescid-i Harâm’dan kendisine bazı ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilen, hakkıyla görendir.

Necm / 1: Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı ve azmadı.

Necm / 2-7: O, nefis arzusu ile konuşmaz. (Size okuduğu) Kur´an ancak kendisine bildirilen bir vahiydir. (Kur'an'ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken doğruldu.

Necm / 8: Sonra (ona) yaklaştı derken sarkıp daha da yakın oldu.

Necm / 9: (Peygambere olan mesafesi) iki yay aralığı kadar yahut daha az oldu.

Necm / 10: Böylece Allah kuluna vahyedeceğinivahyetti.

Necm / 11-12: Kalp, (gözün) gördüğünü yalanlamadı. (Şimdi siz) gördüğü şey hakkında onunla tartışıyor musunuz?

Necm / 13-14:Andolsun ki, o, Cebrail'i bir başka inişte daha (asli suretiyle) görmüştü.

Sidretü'l-Münteha’nın yanında.

Necm / 15 -16:Me'vâ cenneti onun (Sidre'nin) yanındadır. O zaman Sidre'yi kaplayan kaplamıştı.

Necm / 17-18: Göz (gördüğünden) şaşmadı ve (onu) aşmadı. And olsun, O Rabbinin en büyük alametlerinden bir kısmını gördü…

Miraç Kandili İle İlgili Hadisler

  • Allah Rasulü (sav) şöyle buyurmuştur: “Ben miraçtan daha güzel bir şey görmüş değilim.”[11]
  • Efendimiz’e soruldu: Ya Rasulullah! Sidre’yi kaplayan ne gördün?”

Buyurdular ki: Altından pervanelerin onu bürüdüğünü ve her yaprağında bir meleğin oturup Allah Azze ve Celle’yi zikrettiğini gördüm.”[12]

  • İbn-i Abbas (ra)’tan nakledildiğine göre Rasulullah (sav): “Ben, yüce Rabbimi gördüm!” buyurmuştur.[13]
  • Bir başka rivayette Peygamber Efendimiz “Rabbini gördün mü?” sorusuna:

“Bir nûr gördüm!” buyurmuşlardır.[14]

Allah Rasulü’ne Miraç’ta cennetlik ve cehennemliklerin hali gösterildi:

Bol Mahsul Toplayan Çiftçiler

Rasulullah bir yerde çiftçilerin tarlada çalıştığını gördü. Bu çiftçiler ne kadar mahsul devşiriyorlarsa hepsi büyüyordu. Rasulullah “Ey Cebrail! Bunlar kimlerdir?” diyor sordu. Cebrail (as) “ Bunlar, Allah yolunda cihad edenlerdir” dedi.

Dil Ve Dudakları Kesilenler: Yetimlerin Mallarını Yiyenler

  • Allah Rasulü, Miraç’ta bir topluluğa uğradılar ve gör­düler ki, onların dudakları deve dudağı gibidir. Birtakım görevli memurlar da onların du­daklarını kesip ağızlarına taş koyuyorlardı. Efendimiz: Ey Cebrail! Bunlar kimlerdir?”diye sordu. Cebrail (as) : “Bunlar, yetimlerin mallarını haksız bir şekilde yiyenlerdir!” dedi. [15]

Karınları Şişmiş Şekilde Baş Aşağı Asılanlar: Zina Edenler, Faiz Yiyenler

  • Allah Rasulü (sav) orada, zina edenleri, leş yiyenleri bedbahtlar olarak ve faiz yiyenleri de karınları şişmiş, şeytan çarpmış bir şekilde; zina edip çocuklarını öldüren kadınları da, bir kısmını göğüslerinden, bir kısmını baş aşağı asılı cezaya çarptırılmış bir şekilde gördü.[16]

Cennetin Çoğunluğu: Fakirler, Cehennemin Çoğunluğu: Kadınlar

  • Allah Rasulü(sav) şöyle buyurdu: “(Miraç esnasında) Cennetin kapısında durup içeri baktım. Oraya girenler çoğunlukla fakirler idi. Zenginler de (hesap vermek için)bekletiliyorlardı. Bunlardan cehennemlik olanların ise ateşe atılmaları emredilmişti. Cehennemin kapısında da durdum. Oraya girenlerin çoğunluğu da kadınlardı.” [17]

Cehennemlikler: Lanet Eden, Beddua Okuyan Ve Kocalarının İyiliklerini Unutan Kadınlar

  • Allah Rasulü(sav) şöyle buyurdu: “Ey kadınlar topluluğu! Sadaka veriniz günahlarınıza çok tövbe ediniz. Çünkü ben (Miraç gecesinde) cehennemdekilerin çoğunu sizin teşkil ettiğinizi gördüm” buyurmuştu. Kadınlardan biri Biz neden cehennemdekilerin çoğunu teşkil ediyoruz? Diye sordu. Allah Rasulü: “Çünkü siz çok lanet ve beddua ediyor ve kocalarınızın iyiliklerini unutuyorsunuz” diye cevap verdi.[18]

Uzaktan Bile Cennetin Kokusunu Alamayacak İki Grup

  • Allah Rasulü(sav) şöyle buyurdu: Cehennemliklerden kendilerini dünyada henüz görmediğim iki grup vardır. Biri sığırkuyrukları gibi kırbaçlarla insanları döven bir topluluktu. Diğeri giyinmiş oldukları halde çıplak görünen ve öteki kadınları kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. İşte bu kadınlar cennete giremeyecekleri gibi çok uzaktan duyulan kokusunu bile alamazlar”[19]
  • Allah Rasulü (sav) bir hadiste şöyle buyuruyor: “(O gece) göğe yükseltildim. Öyle bir makama çıktım ki, orada kalemlerin gıcırtıla­rını duyuyordum.”[20]
  • Allah Rasulü (sav), İsra ve Miraç olayını Kureyş müşriklerine anlatacağı zaman: “Ey Cebrail, kavmim beni onaylamaz” dedi. Cebrail (as): Ebubekir Sen’i tasdik eder. O sıddıktır.” dedi. [21]

Miraç Gecesinde Özel Yapılacak İbadetler Var mıdır?

  • Miraç Kandili’ne has kılınmış, Kur’an ve Sünnetle belirlenmiş özel bir ibadet çeşidi yoktur. Miraç Kandili gecesi ve bunun gibi gecelerde kişi gücünün yettiğince nafile ibadet etmeye çalışır; namaz kılar, Kur’an okur, Rabbini zikreder, tövbe-istiğfarda bulunur, geçmişin ve yaşadığı ömrün muhasebesini yapar. Bir yıl boyunca ne yaptığını, ne yapmadığını düşünür, nerelerde hata ettiğini, Rabbinden ne kadar uzaklaştığını, nerelerde eksikleri olduğunu düşünür. Miraç Kandili içerisinde Rabbine yaklaşmak için bazı kararlar almaya çalışır. Miraç Kandili için özel olarak miktarı belirlenmiş bir zikir çeşidi veya sayı ile belirtilmiş bir namaz, Miraç kandili duası, Miraç Kandili orucu veya Miraç kandili tesbihleri gibi belirlenmiş bir ritüel yoktur.

Miraç Olayının Gerçekleşmesi Hadisesi

Bazı kimseler Miraç Kandili olayının rüyada gerçekleştiğini iddia eder. Fakat eğer İsra olayı, Miraç Kandili rüyada gerçekleşmiş olsaydı ayetin ‘Sübhan’ diye başlamasına gerek yoktu. ‘Sübhan’ diye başlamasından anlaşılıyor ki bu olay insanların anlayamayacağı kadar fevkalade, harika bir hadisedir. Allah Azze ve Celle o yüzden Allah’ın hiçbir eksik sıfatının olmadığını söyleyerek başlamıştır. Yani Allah azze ve celle bu kadar fevkalade bir mucizeyi gerçekleştirmeye kadirdir. O’nda bir şeyi yapamamanın acziyeti ve eksikliği söz konusu değildir mesajı verilmektedir bu ifade ile. İnsanların birtakım şeyleri yapmaya gücü yetmez, fakat Allah için böyle bir şey söz konusu değildir.

O yüzden denilmek istenildi ki: Ey insanlar, Allah’ın hiçbir eksik sıfatı yok. Bütün eksiklikler ondan uzaktır. O yüzden o Allah bu olayı gerçekleştirdi. Dolayısıyla kalbinizde şüphe kalmasın.. “kulunu götüren Allah’ın hiçbir eksikliği yoktur.” Burada ‘Götüren’ ifadesi kullanılıyor. Rüya için ‘götüren’ ifadesi kullanılmaz. Rüya için belki Allah’ın göstermesi ifadesi kullanılır ‘gösteren Allah’ denilir. Fakat burada ‘götüren Allah’ tan bahsediliyor. Demek ki Allah Azze ve Celle götürmüştür.

Mescid-i Aksa’nın içine girmiş midir yoksa oraya kadar mı gelmiştir? Ulema arsında bu konuda ihtilaf ve çeşitli rivayetler var. Fakat kesinlikle bu olayın rüyada gerçekleştiğini söyleyemeyiz. Eğer rüyada gerçekleşmiş olsaydı ‘Sübhan’ diye başlamasına gerek yoktu. Çünkü rüya her zaman görülebilmektedir. Ve eğer rüyada gerçekleşmiş olsaydı Mekke’nin kâfirleri bu konudan dolayı peygamberimizle alay etmezlerdi. Allah Azze ve Celle onu beden ve ruhla birlikte yükseltmişti.

Miraç Kandili Sohbeti

Miraç Kandilinin mesajını idrak edebilmek ve günümüzde Miraç hadisesini anlamlandırabilmek için Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin yapmış olduğu “Miraç ve Mesajı” konulu konferansı videodan izleyebilirsiniz;