Yeni Şafak gazetesinden Hatica Saka'nın haberine göre; Ümitsizliğe düşmeyin, çünkü ümitsizlik Müslüman ahlakından değildi" diyen Müslüman Kardeşler'in kurucusu Hasan El Benna'nın bu sözü belki de kurduğu teşkilatın son zamanlarda en çok ihtiyaç duyduğu ümidi aşılayacaktır. Demokratik yollarla lider olan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi hakkında darbe yönetiminin idam kararına rağmen Mursi'nin basın danışmanı Ahmed Abdulaziz davalarının ölümsüzlüğüne inanıyor ve “Kişileri asabilirsiniz, tutuklayabilirsiniz ancak düşünceleri öldüremezsiniz. Bizim yöntemimiz İslam'dır ve İslam var olduğu sürece bu düşünce de var olacaktır” diyor. Mısır'ın demokratik yollarla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi hakkında idam kararı çıktı. Bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz, mevcut yargılama sistemini tanımıyoruz. Mısır anayasasında bir cumhurbaşkanı nasıl ve ne şekilde yargılanır açıkça belirtiliyor. Anayasaya göre parlamento üyelerinin üçte ikisinin cumhurbaşkanın yargılanmasını onaylaması gerekiyor. Bu onaydan sonra cumhurbaşkanı özel bir mahkeme karşısına çıkarılır ve yargılanır. Şu anda Mısır'da bir parlamento yok. Bu yargılama kanun ve anayasa çerçeveleri dışında yapılıyor. Dolayısıyla çıkan karar yargının değil darbe liderinin kararıdır. Darbeden önce Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin önüne iki seçenek koydular. Ya elinde hiçbir yetki ve güç olmadan bir kukla yönetici olursun ve biz dilediğimiz gibi ülkeyi yönetiriz ya da iktidardan vazgeçip istediğin kadar para alırsın.Cumhurbaşkanı Mursi iki seçeneği de reddetti. O meşhur son konuşmasında “Meşruiyet için hayatımı feda ederim” dedi. O halkına, dökülen şehit kanlarına ihanet etmedi ve idamı göze aldı.
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye basın özgürlüğünü kısıtladığı yönünde suçlamalar yöneltiliyordu. O dönemde neler yaşandı ve Mısır'ın şu andaki mevcut basını hakkında ne diyeceksiniz?
Cumhurbaşkanı Mursi döneminde herhangi bir gazeteciye karşı yargılama yapılmadı hatta bazı gazeteciler ona hakaret ettikleri için hüküm giydiler. Ancak Mursi hepsini affetti ve hapse atılmalarına izin vermedi ve herhangi bir gazeteyi de kapattırmadı. Devrim gerçekleştirdiğini iddia edenler başkanlık sarayının önüne gelip ona hakaret ediyorlardı. Fakat, o bu durumun uzun sürmeyeceğine ve kısa zamanda her şeyin düzeleceğine inanıyordu. Mısır bir devrim yaşıyordu ve o dönemde yaşananlar demokratik tecrübeyi olgunlaştırmak için gerekliydi. Ancak darbeden sonra birçok televizyon kanalı, gazete kapatıldı, çok sayıda gazeteci öldürüldü veya tutuklandı. Rejime karşı çıkan her gazeteci öldürme veya hapse atılma riskiyle karşı karşıya kaldı. ÖĞRENCİLER OKULDAN KAÇIRIYOR Diğer taraftan çok sayıda üniversite öğrencisi ve akademisyenin öldürüldüğü ya da tutuklandığı yönünde haberler geliyor. Bunlar doğru mu?
Şu anda üniversiteler eğitim verilen bir yer olmaktan çıkıp silahsız öğrencilerin öldürüldüğü savaş alanı haline geldi. Üniversitelerde düzenlenen eylemlerde öğrencilere merhamet gösterilmiyor ve güvenlik güçleri üzerlerine gerçek mermilerle ateş açıyor. Hatta sınav salonlarından öğrenciler kaçırılıyor ve çoğunun nereye götürüldüğü bilinmiyor. Geçtiğimiz haftalarda bir öğrenci sınav esnasında tutuklandı ve iki gün sonra cesedi bulundu.Sadece Müslüman Kardeşler'den değil her kesimden insan öldürülüyor, hapse atılıyor, işkence görüyor. Bu sorun sadece Müslüman Kardeşler'in değil bütün Mısır halkının sorunu. Bundan sonra Müslüman Kardeşleri nasıl bir gelecek bekliyor?
İhvan mensuplarını öldürerek Müslüman Kardeşler'i yok edemezler. Çünkü dünyada Müslüman Kardeşleri'n tabi olduğu İslami düşünceyi benimseyen milyonlarca insan var. Kişileri asabilirsiniz, tutuklayabilirsiniz ancak düşünceleri öldüremezsiniz. Mısır'daki Müslüman Kardeşler hareketi için endişe etmeye gerek yok. 60 yıl önce Mısır Eski Cumhurbaşkanı Cemal Abdül Nasır , Müslüman Kardeşler üyelerini katletti, idam etti, sürgüne gönderdi ve onları yok ettiğini zannetti. Ancak 2012 yılında Abdül Nasır'ın koltuğuna Müslüman Kardeşler'den bir lider Doktor Muhammed Mursi oturdu. Müslüman Kardeşler'in gücü gün geçtikçe artıyor. Şu anda bile ihvan üyesi olmayan ancak demokratik hak ve özgürlüklere değer veren birçok kişi benimle irtibata geçiyor. Meydandaki katliamı çeken gazeteci kızımı kalbinden vurdular Şimdi izin verirseniz şehit olan kızınız Habibe'den bahsetmek istiyorum. Gazeteci kızınız Habibe nasıl katledildi?
Kızım Habibe 2009 yılında Amerikan Üniversitesi gazetecilik bölümünden mezun oldu. Habibe, sadece Mısır değil Arap ülkelerinin tümünde yaşanan devrim hareketleriyle çok yakından ilgileniyordu ve bu konuda çalışmalar yapıyordu. Filistin meselesiyle ilgili haberler hazırlıyordu. Sıradan bir gazeteci değildi. Her zaman zulmün ve baskının karşısında durdu. Rabia meydanında darbe karşıtı gösteriler başladığında Habibe de katıldı ve büyük katliam gününe kadar iki hafta boyunca eylemleri görüntüledi. Herşeyi an ve an kaydettiği mobil kamerasıyla çekim yaparken bir yandan annesiyle internet üzerinden görüşüyordu. Tam o sırada çekilen video'da arkadaşlarının ona, geri dön tehlikedesin uyarılarına aldırmadan yaşananları görüntülemeye devam ettiği kayıtlı. O çok güçlü ve vicdan sahibi bir gazeteciydi. Etrafındaki mermi ve bomba seslerine aldırmadan canı pahasına işini yapmaya devam etti. Arkadaşları keskin nişancının eliyle onu işaret ettiğini ve Habibe'nin katilini görmesine rağmen geri dönmediğini söylediler. İşte tam o sırada kalbinden vuruldu. Bildiğim kadarıyla oğlunuz Musab da Birleşik Arap Emirliklerinde tutuklandı.
Evet. Musab çok uzun yıllardır bu ülkede mühendis olarak çalışıyordu ve siyasetle hiçbir ilgisi yok. Mısır'daki askeri darbeden sonra ben Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin danışmanı olduğum için oğlumu tutukladılar. Üç ay boyunca işkence gördü ve şimdi hapiste tutukluluğu sürüyor. Onlar beni Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin eski danışmanı olarak kalmamı ve siyasi duruşumdan vazgememi istiyorlar. Ancak d Muhammed Mursi halen Mısır'ın Cumhurbaşkanı ve ben görevimi sürdürüyorum. Bundan vazgeçmeyeceğim. BEN TÜM ŞEHİTLERİN BABASIYIM Bugün Babalar günü kızınız şehit oldu ve oğlunuz hapiste. İki çocuğu da yanında olmayan bir baba olarak neler hissediyorsunuz? Elbette çok zor bir durum. Ancak ben kendimi sadece Habibe ve Musab'ın babası olarak değil ülkemdeki bütün şehitlerin ve tutukluların babası olarak görüyorum. Onların babalarının boğazında düğümlenen acıyı hissediyorum. Tutuklulara ve kaçırılanlara uygulanan aşağılayıcı ve kötü muamale tedavi edilebilir. Yaralar iyileşir. Kaybedilen evletlarımıız için de biz Müslümanlar olarak biliyoruz ki bu kısa bir ayrılık ve yine kavuşacağız. Peygamber efendimiz (s.a.v)'in buyurduğu hadis-i şerife “sabırın ödülü cennettir ” diyor. Evet şimdi çok acı çekiyoruz ve büyük fedakarlıklar gösteriyoruz. İnanıyoruz ki Allah katında ödülü de büyük olacak.